Nedir Bu New Age?
Önceleri müzikte, sonra yavaş yavaş edebiyatta ve tabi sinemada da kendisini hissettiren “new age” (yeni çağ) akımı, zamanla bir yaşam felsefesi haline gelip son dönemlerde ismini hepimize duyurdu.
Aslında new age, yeni bir dünya anlayışı, kozmik bir inanış. Müzikteki çıkış noktası, insanlığın içinde bulunduğu modern düzen karmaşasından ve kişisel kaygılarından uzaklaşmasını sağlayarak, rahatlatmaktır. Edebiyatta ise basit ve anlaşılabilir bir dille yazılmış bazı romanlarda karşımıza çıkar. Evrensel değer yargılarını temel alan bu kitaplar, herkese ulaşmayı hedefler. Her ikisinde de amaç, rahatlama, arınma, kendini tanıma, aydınlanma ve özümüzdeki enerjiye ulaşmadır.
Küresel ilişkiler sisteminde, tıpkı bir örümcek ağı gibi, bize en uzak görünenler bile aslında birbirine bağlıdır. “Six degrees of separation” isimli teoriye göre, dünyadaki iki insanın arasında sadece altı kişi vardır. Yani doğru bağlantıları (ortak tanıdıkları) takip ettiğinizde altı adım sonra dünyadaki herhangi bir kişi ile aranızdaki bağı görebileceğinizi söyler. “Babel” isimli film ve tüm dünyada fanatiklerini oluşturmuş Lost dizisi bu teoriden ilham alarak yapılmıştır. Sanıldığı kadar birbirimize uzak olmadığımızı destekleyen bu tarz teoriler, herkesin arasında olan şeffaf bağları anlatmaya çalışıyor. Bütünün, parçalarıyla arasındaki bağlantının, tüm ayrımcı tavırlara rağmen geçerliliğini koruduğunu, herkesin birbirinden ayrı değil sadece farklı olduğunu söylüyor “new age”. Bazen hissedemeyeceğimiz kadar az bile olsa da her birimizin yaşadığı, yaptığı bir şekilde diğerini etkiliyor aslında. Çoğunuzun da izlediğini tahmin ettiğim, bu etkiden yola çıkarak yapılan film “Butterfly Effect”in (Kelebek Etkisi) anlatmaya çalıştığı da budur.
İşte new age, iç huzurunu yakalayabilen, kendini tanıyıp, en mükemmel haliyle var edebilen bireylerden oluşan bir dünya biçimini öngörür. Kendi değişimini sağlamış parçalardan meydana gelen bütünün, haliyle onlarla aynı şekli alacağını söyler. Birey, ne kadar aydınlanırsa, bütün de bundan o kadar etkilenecektir. Bu bireyler arttıkça, new age’cilerin “kritik sayı” dediği noktaya gelinecek ve tamamen bu enerji boyutuna geçilecektir. Böylece sevgi, uyum, dayanışma, şefkat gibi duyguların ağır basacağı dünya, şimdiye dek yaşadığı öfke, şiddet ve ayrımcılıktan uzaklaşıp, insanın hak ettiği yaşama biçimine sahip olacaktır. Altın Çağ veya Aydınlanma Çağı işte bu döneme verilen diğer isimlerdir. New age’i genel hatlarıyla analiz ettiğimizde kuantum mantığı, spiritüalizm, tekamül, meditasyon, çeşitli uzak doğu felsefeleri, eski uygarlıkların bıraktığı semboller ve kehanetlerle de karşılaşırız.
Zaman, yaşam, ölüm, ilişkiler, mülkiyet ve buna benzer birçok konuya bambaşka bakış açıları getiren ve hakkında yazılıp söylenebilecek çok şey olan new age akımı ile ilgili olarak daha detaylı bilgiler veren kitaplar piyasada bulunmakta.
Edebiyatta ise, bu akımın etkisi ile yazılmış pek çok kitaptan birkaçını da merak edenlere önereyim:
Paulo Coelho-Elif
Adam Fawer-Olasılıksız
Robert M. Pirsig-Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı
Stefano Elio D’Anna-Tanrılar Okulu
Elizabeth Gilbert-Ye, Dua et, Sev
Sevgiyle kalın..
[nggallery id=634]