Mavi Rotalar Göcek Körfezi
Ülkemizde çok yeni sayılabilecek yelken hobisi ile alternatif tatil imkanları da ortaya çıkmış oldu. Gün boyu yapılan seyrin sonunda karayolunun olmadığı koylarda konaklayarak doğayla baş başa kalabiliyor, her gün farklı bir manzaraya nazır denize girebiliyor, farklı mutfakları tatma şansına sahip olabiliyorsunuz. Yüzen evinizle her yer sizin!
Yaz geldi diyebiliriz, okullar tatil olmak üzere. Planlar yapılmakta, tekneler kiralanmakta, tekne sahipleri ise bakım yaptırmakta. Rotalar Gökova, Kekova, Marmaris, Fethiye/Göcek ya da yakın Yunan Adaları. Meltemler sayesinde yelkenler her daim açık, tasarruf had safhada! Her gün başka bir mücadeleyle, bambaşka limanlarda konaklayarak değişik insanlarla komşu olunacak, farklı lezzetler tadılacak. Üç tarafı denizlerle kaplı ülkemizde genel tatil anlayışı yıllar boyu “yazlıkçılık” idi. Açılan 5 yıldızlı otellerle trend “her şey dahil otel”e dönüştü. Gözden ırak, doğayla iç içe bir tatil olan ahşap teknelerle “mavi tur” ise yeni dönemde insanları kendi teknelerine sahip olmaya yöneltti. Vakti olmayan, bakımıyla ilgilenmek istemeyenler ise tercihlerini “charter” yani “tekne kiralama” olarak kullanmaya başladılar.
Gulet kelimesi belirli bir tip tekneyi ifade etse de günlük kullanımda “mavi tur” tekneleri için kullanılmaktadır. Bu tür tekneler misafirlerini “ıssız” diye tabir ettiğimiz, karaya çıkma imkanı olmayan, yaşamın tamamen tekne içinde ve denizde geçtiği bölgelere bağlanarak ağırlarlar. Genelde yemekler tekne personeli tarafından pişirilir ve güvertedeki büyük masada yenir. Bizim ilgi alanımız olan daha küçük ve sahipleri tarafından kullanılan yelkenli tekneler, hatta belirli boyun altındaki motoryatlar için durum biraz farklıdır. Bu tür tekne sahipleri ya da “charter’cı”lar her işi kendileri yaparlar. Dolayısıyla sıcak yaz döneminde çoğu tatilci mutfağa girmek yerine sadece küçük teknelerin bağlanabileceği, genelde karayollarının olmadığı, yatçılara hizmet veren restoranlara bağlanmayı tercih ederler. Böylece hem günün yorgunluğunu bu restoranlarda atarlar, hem de güvenle bağlandıkları için rahat bir uyku çekerler.
Her ne kadar üç denizimizi de tekneyle dolaşma imkanımız olsa da kısa tatiller yani haftalık seyirler için en uygun bölge Bodrum-Kekova arasıdır. Hatta bu bölgeler içinde de bir ayırım söz konusudur: Gökova Körfezi, Hisarönü Körfezi, Yeşilova Körfezi, Marmaris, Göcek Körfezi, Fethiye Körfezi, Kaş, Kalkan ve Kekova Körfezi.
Bundan önceki sayılarda kısacık da olsa Phuket, Bahamalar ve hatta Miami’den bahsettikten sonra artık bizim kıyılarımızı da tanıtmanın, “mavi tur” rotalarını gözden geçirmenin zamanı geldi de geçiyor diye düşünmekteyim. Yalnız koy koy anlatacak olsam sayfalar yetmez, kitap olur. Dolayısıyla herkesin ilgisini çekebileceğini tahmin ettiğim iskeleli, restoranlı koyları kısaca tanıtmaya çalışacağım.
Tabi ki önceliğimiz yelken sporuna yeni gönül vermişler için cennet diyebileceğimiz; yıllardır sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da jet sosyetesine hatta devlet büyüklerine ev sahipliği yapmış, Cumhurbaşkanlarımızdan rahmetli Turgut Özal tarafından koruma altına alınmış, bizim de halen yelken eğitimlerimizi sürdürdüğümüz, gözümüzün bebeği Göcek Körfezi.
Merkezi küçücük bir yerdir Göcek. Haftaiçi günlük uğrayanlar haricinde pek rastlanmaz turiste. Cuma-Cumartesi günleri ise tüm restoranlar dolup taşar. Yerli ve yabancı turist, merkezi değil, koyları gezmeye gelir. Günlük gezi teknelerinin dışında birçok charter firmasının da merkezidir. Kışın ise ıssız mı ıssızdır. Toplamda 5 marina hizmet vermektedir: Eski Port Göcek, yeni adıyla D-Marin Göcek, Belediye Marina, sadece yaz dönemi açık olan Skopea Marina, Marintürk Göcek ve Club Marina.
Kimi Göçek der, kimi Göcek… Peki nereden gelir bu isim? Tabi ki çeşitli rivayetler söz konusudur. Varsayımlardan biri “köçek” kelimesinden gelmektedir. Uzunca bir süre eskiden yapılan düğün ve eğlencelerde bölgeye köçek getirildiğinden köy “Köçekli” diye anılır olmuş. Tabi bu isim halkın hoşuna gitmeyince hem köçek çağırmaz olmuşlar, hem de köyün ismine “Göcek” demişler. Diğer bir varsayım ise “göç” kavramından gelmektedir. Bölge halkı baharda yaylaya göç eder, sonbaharda geri dönermiş. Göçe katılanlar birbirlerine; “Göç zamanıdır, haydi Göçek” diye seslenirlermiş.
Bir başka rivayet ise denizin karaya çok fazla girip saklandığı yere Göcek denilmesiymiş! Neredeyse bir iç deniz sakinliğine sahiptir Göcek. Hep söyleriz “dünya denizleri bir yana, Göcek bir yana” diye. Her daim rüzgarı vardır Göcek’in. Dalgaya ise ancak motoryatlar sebep olur. Ne deniz tutma vakası görülür, ne de can sıkıntısı. Her köşe dönüşü bir koy, her koy yeni bir dünya. Malzemeniz mi bitti, bir telefonla market servisi yanınızda. Sabahları gazeteniz, öğlenleri gözlemeniz, akşamları sushi’niz bir telefon uzaklığınızda; su kayağı, parasailing, hamburger, jetski, muz gibi su aktiviteleri ise yanaştığınız koylarda…
“Vira bismillah” deyip açıldınız mı denize, sağınızda yani sancağınızda kalan ilk restoranlı koy Boynuzbükü’dür. Sığla diğer adıyla günlük ağaçlarının gölgesine kurulmuş çimler üzerindeki ahşap masalar koya ayrı bir büyü katar. Sığla ağaçlarının reçinesi hem tedavi amaçlı, hem de kozmetik ürünlerinin yapımında kullanılmakta olduğundan koruma altında olduğunu da söyleyebiliriz. Çoğunluğu yabancı yatçıların uğrak noktasıdır. Kah demir atarlar, kah su imkanından faydalanmak için iskeleye bağlanırlar. Göcek koylarındaki nadir tatlı su bulunan noktalardan birisidir. Deponuza takviye yapabilir, derme çatma da olsa duşundan istifade edebilirsiniz. Korunaklı bir koydur. Yürüyüş yapabilir, ekip kurup voleybol oynayabilirsiniz.
Bir sonraki koy, geçmişte Telandria ismiyle anılan, iskelenizde (sol tarafınızda) kalan ve Körfezin en büyük adası da olan Tersane’dir. Derin ama dar bir kanaldan geçerek ulaştığınızda sakinliği huzur verir. Osmanlı döneminden kalma eski bir tersane ile gözetleme kulesinin kalıntılarına rastlanır. Lozan Anlaşmasından sonra, ada sakinleri mübadeleyle boşaltılarak, Yunanistan’a göç etmek zorunda bırakılmış. Koyun restoranı tandırıyla meşhur.
Tersane’den ayrıldıktan sonra anakarada kalan bir sonraki restoranlı koy Taşyaka’dır. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun 1974’te çıktığı mavi yolculuk sırasında, üzerine bir balık resmi çizdiği kocaman bir kaya, halen koyun girişindeki su kaynağının yanında tekneleri selamlar. İşte bu resim sayesinde Taşyaka Koyu “Bedri Rahmi” adıyla da anılmaktadır.
Denize karışan su kaynakları sayesinde yazın sıcağında serinleme imkanına sahip olabilirsiniz. Koyun arkasındaki tepeleri kaplayan çam ve zeytin ormanlarının arasında yer alan kaya mezarları ile küçük kumsalı çevreleyen zakkum çiçeklerinin bütünlüğü nerede olduğunuzu unutturur. “Anne patatesi” diye adlandırdığımız patates kızartması ve buğulama balığı ile mutfağı ön plana çıkmaktadır.
Sıra gelir Küçük Sarsala Koyu’na… Hayatınızda bir mola mı vermek istiyorsunuz? Gelin buraya, uzatın ayaklarınızı, unutun her şeyi. Karşınızda Göcek Körfezi, ardında sıra sıra dağlar… Taş fırından çıkma sarımsaklı “kek” ekmeleri ile açlığınızı bastırın, aynı fırında pişen yemekler ve mezeler ile damağınızı şenlendirin. Öğle molasında iseniz pidelerini denemeden ayrılmayın.
Ve geldik Göcek’in en meşhur koyuna… Zeytin ve çam ağaçlarının denizle birleştiği, kalıntılar arasında yüzerken balıkların eşlik ettiği, balığın en lezzetlisinin pişirildiği Göbün’e… İskelelerden birine bağlanıp tepelere yürüyüş yapabilir, bayrak direğine çıkıp Göcek koyları ile dış Göbün’ün muhteşem manzarasını seyredebilirsiniz. Koyun içerisinde yer alan berberde tıraş olabilir, masaj yaptırabilirsiniz. Yemekler yenip teknelere dönüldüğünde bir de ışıklar söndü mü yıldızlar suya iner; yer gök birbirine girer.
Bölgenin ilk restoranı olan Kapı Creek Göbün, dalgıç Tahir tarafından açılmış. Kendisiyle ilgili en ilginç olay ise koya ağaç diktiği için 1 yıl hapis cezası almış olması. Sökmeye kalkışırsa 2 yıl ceza alacağını öğrenince 1 yıla razı olmuş!
Çam ve zeytin ağaçlarıyla kaplı yüksek tepelerin arasında Göcek merkezine en uzak koydadır “Wall Bay Restaurant”. Her daim esen serin rüzgarı sayesinde yazın en keyifli koylarından biri haline gelir. Bu sebeple her ne kadar sakin bir koy olsa da, yoğun bir yat trafiği de söz konusudur. Kimilerinin Hamam, kimilerininse Kapı olarak adlandırdığı bu koyda birçok keçi yaşamakta ve belki de bu sebeple restoran oğlak çevirmesiyle anılmaktadır.
Hamam ismi Kleopatra’nın tatil için geldiği zamanlarda hemen denizin kenarına yaptırdığı hamam kalıntılarından gelmektedir. Ister yüzerek, isterseniz yer yer yıkık durumda bulunan ve Mısırlı askerler tarafından yapıldığı söylenen duvar boyunca yürüyerek bu hamamı görebilirsiniz.
Ve son olarak sadece iskele imkanı sunan Yavansu Koyu’na ulaşırız, diğer bir deyişle Martılı Koy’a… Dağdan gelen suyun kalitesinin ancak hayvanların içebileceği kalitede olduğu söylenir. Bu sebeple de Yavansu olarak anılır.
Ayten Koyu, Göcek Adası, Sıralıbük, Yassıcalar, Merdivenli, Domuz Adası, Zeytinli Ada, Atbükü… İrili ufaklı, sıra sıra koylar… İşte size kısacık bir Göcek turu!
[nggallery id=1292]
Mustafa
Çok güzel kaleme almışsınız, teşekkürler..