© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

İstanbul Fashion Week

İstanbul Fashion Week

Tuvana Büyükçınar’ı çocukluğumdan beri tanırım. Her zaman çalışkanlığı, hiperaktif yapısı ve üretkenliği ile bizi büyülerdi. Ama son defilesinde anneliğin ondaki tüm dişiliği, dengeleri ve yaratıcılığının doruğa çıkarmasını hayranlıkla izledim. 13 yaşından beri üreten, Bonmarche ve Harrods gibi rüya noktalara genç yaşta girebilmeyi başaran, yaptığı birbirinden güzel dekorasyonlarla organizasyon dünyasında bir numara olan bu muhteşem insanla moda haftası üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik…

 

 

 

Her sene moda haftasına düzenli olarak katılıyorsun. Moda haftasından genel olarak beklentilerin neler?

Moda Tasarımcıları Derneği üyeleri olarak bizim misyonumuz, Türkiye’nin dünya moda sektöründe yeni akımlar meydana getirebilmek, yeni soluklar katabilmek adına, birbirimizden güç alabileceğimiz ve standardizasyon sağlayabileceğimiz tek bir çatı altında buluşabilmek. Dolayısıyla ortak organizasyonlarımızdan biri olan ve herkese kendi performansını sunabilmenin kapısını aralayan MBFWI’nin içerisinde yer almak benim için bağımsız yapacağım bir defileden çok daha anlamlı. Ben ve birçok meslektaşım İstanbul Moda Haftası’nın dünyada daha çok ses getirmesi için aracı olmaktayız. Vogue İtalya’nın IFW kapsamında sunduğum Şeker İlavesiz koleksiyonuna yer vermesi bunun bir örneği oldu.

 

Bu seneki moda haftasını nasıl değerlendiriyorsun?

Moda haftası İstanbul’da çok geç düzenlenmeye başlanan bir organizasyon olduğu için bana göre mekan sorunsalımız çok önemliydi ve her sezon farklı yerlerde, prefabrik çadırlarda gerçekleştirilmesi zorlayıcı bir etkendi. Karaköy Antrepo’daki ikinci sezondan sonra, öncelikle bu devamlılığın sürmesini diliyorum. Onun haricinde farklı nedenlerle tarihlerde yaşanan kaymayı da engelleyip, o konuda da öngörülü olabilirsek, herkesin daha rahat hareket edebileceğini düşünüyorum. Son olarak Mercedes-Benz’in yıllardır dünyadaki farklı uluslararası moda haftalarına sponsorluk yapmış olması ve eş zamanlı olarak coğrafyasını genişletmesi şüphesiz çok büyük bir avantajdı. Moda sektörünü bu kadar ciddiyetle ele alıp, moda sponsorluğu konusunda tecrübe edinip, bu kavramın kurumsallaştırmış olması, bana çok umut veriyor.

 

Tuvana’cım bence annelik yaratıcılığını ve dişiliğini maksimum düzeye çıkarmış. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?Dediğin gibi sıfırdan bir şeyler var etmek, yaratmak benim zaten en

 büyük enerji kaynağım. Bu anlamda doğanın gerçek bir mucizesini benim de yaşayacağımı öğrendiğim anda gerçekten çok yoğun duygular hissetmiştim ve o anlamda, dişiliğim, doğurganlık ve annelik unvanımla birlikte tamamlanmış oldu. Annelik misyonunun bana kreatif anlamda artıları olacağı da hamileliğim süresince hazırladığım “Şeker İlavesiz” ve “Ciddiyet Parodisi” koleksiyonlarım ve “Storyteller” koleksiyonum için efsane bir kadroyla gerçekleştirdiğimiz muhteşem bir çekimle sinyallerini vermişti. Onun haricinde Selim Aslan’ın odasını dekore ederken kendimi daha önce yansıtmayı düşünmediğim bir platformda tasarım yaparken buldum ve kendi atölyemde hazırladığım el işi patchwork motiflerle süslü nevresim

 takımları, yastıklar ve oyuncaklar çok güzel oldu. Beni buna yönelten de, mevcut markaların bu konudaki eksikliği olduğu için, bundan sonra anne-baba olacaklara bu anlamda bir kolaylık sağlamayı ve bu tasarımlarımı genişleterek yeni bir marka çatısı altında toparlamayı düşünmüyor değilim. Bu, şu anda sadece kafamda projelendirdiğim bir plan olsa da, çok uzun sürmeyecek bir vadede gerçekleştirmeyi düşünüyorum.


İlk 6 aylık emzirme döneminde, Asla
Seni çocukluktan beri tanıyorum. Her zaman hiperaktif bir yapı içinde deli gibi çalıştın… Anneliği de bu program içine sıkıştırmak nasıl bir duygu?

 


n’a daha çok tabi olsam da şu anda hem ona, hem işime ayırmam gereken zamanı dengelemiş durumdayım ve çok elzem durumlar söz konusu olmadıkça o dengeyi bozmamaya çalışıyorum. Öyle durumlarda da yine oğlumla birlikte vakit geçirmek için, ona zorunlu ofis ziyaretleri koyuyoruz ve yine yanımda oluyor.


Annelik seni değiştirdi mi?Senin de söylediğin gibi normalde çok tez canlı, aceleci bir yapım var her konuda. Ancak söz konusu Aslan olduğunda, o yanımı ister istemez törpülemek, daha sabırlı olmak durumu

nda kaldığım için, bu frenlemenin tüm hayatıma yansıdığını söyleyebilirim. Şu an onun doğal büyüme sürecinde yaşanması gereken her evreyi tecrübe etmek benim için hem yeni, hem de büyük bir haz. Tüm bu duyguların koleksiyonlarımdaki izdüşümüyse dinginlik olarak karşıma çıkıyor.


Gelecek kışın trendleri neler?


Undart adlı Sonbahar/Kış 2013-2014 kole
ksiyonumda kaşe, krep, deri ve payet gibi farklı kumaşları farklı kup ve kombinlerde bir araya getirip, antrasit ve antik gold’la birlikte taş işlemelerine yer verdim. Yün kazak ve hırkalar, metal tokalar, gold aksesuar detaylı kemer ve bootie’ler, deri eldiven ve şapkalar koleksiyonun diğer tamamlayıcılarından oldu. Yalınlıkla iddianın bir arada olduğu, siyah, kırık beyaz, antrasit, yeşil ve bordo tonlarının ağırlığını hissettirdiği bir kış bizi bekliyor. 

Birçok ünlü sadık müşterin var. Sen en çok kimle çalışmaktan zevk alıyorsun?

Ünlüler de dahil olmak üzere benim ilham perilerim her zaman Tuvanam ve Tutti markalarını hayat felsefesi olarak da üzerine giyebilen kadınlar. Sonuçta tasarımlarımda da biraz feminist, biraz maskülen, biraz da romantik ve fantastik, yarı neşeli yarı ciddi şehirli bir kadın profili öne çıkıyor. Elbette bu profile de her yaş aralığı girebiliyor. Beni tercih edenler arasında özellikle mezuniyet kıyafeti için mağazama ya da özel siparişe gelip, sonrasında nişan, kına ve düğünlerinde yeniden bir araya geldiğimiz ve her defasında daha da yakınlaştığımız genç müşterilerimle aramızda bu süreçte duygusal bir bağ oluştuğunu da söylemeliyim. Bu sürekliliği sağlayabilmek benim en büyük ödülüm. Tuvanam Baby Couture markamla da ilk tanışma yaş ortalamamız bir hayli düşmüş oldu.

Organizasyon ve dekorasyon işleriyle de uğraşıyorsun. Kıyafetteki trendleri bu işine yansıtıyor musun?

Kültürel olarak seremonileri seven bir toplumuz ve bireysel olarak nişan, kına, düğün, doğum günü ve sünnet gibi kutlamalarla, kurumsal davetler, lansmanlar, yeni yıl parti ve baloları gibi özel günlerin bugünkü formuna Cumhuriyet dönemi boyunca devamlı gelişerek, hatta komplikeleşerek yavaş yavaş geldiğini söyleyebilirim. Benim de Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki Endüstriyel Tasarım altyapıma da paralel olarak, biz bu sürece yaklaşık 10 yıl önce, tekstil için yarattığımız markanın ardından bu kez kişiye ve kurumlara özel event ve mekan tasarımları mottomuzla yola çıkarak dahil olduk. Bu her şeyden önce çok iyi bir ekip işi ve yıllar içerisinde hem bizimle birlikte tecrübe kazanan yol arkadaşlarımız, hem de firmamız büyüdükçe aramıza katılan taze kanlarla, kapasitemiz gitgide büyüdü. Ancak bizi yalnızca senelik trendlere bağlı kalıp halihazırdaki birkaç alternatifi uygulayan fabrikasyon organizasyon firmalarından ayıran yönümüz kişiye özel tasarım yapmamız olduğu için, planlamada ilk çıkış noktamız genellikle müşterilerimizin zevkleri doğrultusunda belirlediğimiz temamız oluyor. Hatta bazen müşterilerimizin de kafalarında oluşmuş bazı konseptler olabiliyor ve uygulama kısmında biz kendi imzamızı enjekte edebiliyoruz. Ancak o aşamada aynı sezon kendi koleksiyonumda kullandığım birtakım materyal ve kumaşlar temayla örtüşüyorsa, organizasyonlarda da kullanmamız söz konusu olabiliyor.

 

Oğlunun ilerde hangi mesleği seçmesini tercih edersin?

Biz Selim Aslan’ın ebeveynleri olarak bugüne kadar pek çok hayalimizi gerçekleştirdik. Tuvanam ve Tutti markalarımız, kuruldukları 2005 yılından bu yana Bloomingdale’s, Harrods, Harvey Nichols, Le Bon Marché gibi department store’lar da dahil olmak üzere 20 ülkede 150’nin üzerinde satış noktasıyla alıcısıyla buluştu. 2011 yılında Beyrut’ta açılan Tuvanam mağazamızla, bugüne kadar yurt dışında Monobrand Shop’a sahip olan ilk Türk tasarımcı olarak oğlumun da her zaman ilklere, yeniliklere imza atan, hem zekasıyla hem yaratıcılığıyla ya kendi hayallerini gerçekleştireceği ya da bizim hayallerimizi birlikte büyüteceğimiz, ama ne olursa olsun çok mutlu ve başarılı olacağı bir kariyere sahip olmasını diliyorum.

Sevdiğim bir laf vardır. “Bir kıyafet kadın olduğunuzu gösterecek kadar dişi, bir hanımefendi olduğunuzu gösterecek kadar ölçülü olmalı.” Sen bu konuda ne düşünüyorsun?

Bana göre dişilik, seksapel içgüdüsel bir algı ve tepkidir. Kişinin kendini nasıl tanımladığı ve görmek istediğine bağlıdır. Ben bir tasarımcı olarak her zaman kadın gibi, feminen, dişi olunmasından yanayım ancak son koleksiyonlarımda maskülen detaylara yer veriyorum ve bu detayların da kıyafetleri dişilikten uzaklaştırdığını düşünmüyorum. Ölçü de bu noktada devreye giren dengeleyici bir unsur. Kişinin enerjisi ve aurası kadar, giydiği kıyafetin stili de salaşlıkla frapanlık gibi çok uç noktalardansa, olması gereken yerde olması gereken dozdaki imajı yansıtmak için çok önemli.

Röportaj: Etel Baler

Fotoğraf: Ersin Al

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.