Dialogue In The Dark
Hayatınız boyunca yaşayabileceğiniz en enteresan deneyimlerden biri… Size bu ay, yaşama bakışınızı tamamen değiştirebilecek bir deneyimimden bahsetmek istiyorum.
Çocuklarımın okulu, ara ara geziler düzenliyor. İşledikleri konulara göre ve ünitelerine uygun yerlere sınıfça minik turlar yapılıyor. Ben, bu gezilere öğretmenlerine yardımcı olmak amacıyla gönüllü anne olarak eşlik ediyorum. Bunca yıldır gezmediğimiz yer kalmadı. Sayıları bazen 40 bazen ise 20 cıvıl cıvıl çocukla beraber İstanbul’da dolaşmak kolay değil tabii ki ve o gün eve pestili çıkmış şekilde dönüyorum. Lakin, hem öğretmenlere yardımcı olabildiğim için hem de o minicik insanların yüzlerindeki merak ve yaşam coşkusunu görebildiğim için çok yorulsam da severek gezdiriyorum onlarca çocuğu muhteşem İstanbul’umda.
Tamamen ve zifiri karanlıkta, sıra dışı bir yolculuk
Bu ay size bahsetmek istediğim deneyimim de işte bu gezilerden birinde gittiğimiz bir yerle ilgili. Gayrettepe metrosunda Diyalog sergi alanında. Karanlıkta Diyalog adlı bu sergi, biz görebilen insanların göremeyen insanların yaşamlarını deneyimleyebilmemiz için kurulmuş çok büyük bir alan. 30 ülkede, 130 şehirde, 7 milyon ziyaretçi tarafından gezilmiş. Yani, 7 milyondan fazla insan, bu serginin alanının duvarlarına dokunmuş, içinde tamamen görmeden dolaşmış.
Girişte elinize bir adet görme engellilerin kullandıkları bastondan veriyorlar. Nasıl kullanacağınızı anlatıyorlar. Ben o ana dek o çubukların ucunda bir bilye olduğunu bilmiyordum. Bunu kendinizden biraz uzakta ve daireler çizerek kullanmanız gerektiğini anlatıyorlar. Sonra tamamen ama tamamen karanlık bir dünyaya adım atıyorsunuz. İçeride size yardımcı olan görevlilerin hepsi görme engelli insanlar. Bizler, büyük bir şaşkınlıkla karanlıktan şoka uğradığımızda; onlar normal yaşamlarında da o karanlıkta olduklarından, bize kolayca rehberlik ediyorlar.
İçeride bir saat boyunca tamamen hiç görmeden parklarda dolaşıyorsunuz, tramvaya biniyorsunuz, İstiklal Caddesi’nde geziyorsunuz. Arabaların arasından caddede karşıdan karşıya geçiyorsunuz, sokak satıcılarından bir şeyler alıyorsunuz. Tekneye binip Boğaz’da geziyorsunuz, Boğaz’ın serin rüzgarı yüzünüzde geziniyor. Pazar yerinde dolaşıyorsunuz; meyve, sebzelere dokunuyor, onları kokluyorsunuz. İskelede yürüyorsunuz, kaldırımlardan inip çıkıyor, duvarlardaki yazıları okuyorsunuz. Tüm bunları derin bir karanlıkta ve hiçbir şey görmeden yapıyorsunuz.
Tüm bunlar olurken görme engelli rehberiniz size sürekli eşlik ediyor ve sizi yönlendiriyor. Artık hiç göremediğiniz için, onun sesi sizin her şeyiniz oluyor.
Tüm bu deneyiminiz esnasında, görme engelli insanlarla her türlü anlayışın ötesinde bir empati kuruyorsunuz. Ruhunuzun bilmediğiniz bir kapısı açılıyor. Orada zifiri karanlıkta durup şehri dinlerken; tramvayın zilini, martıların ve minik kuşların sesini, cırcır böceklerinin ve arıların çıkardığı sesleri, çocukların ve insanların uğultusunu, motor seslerini, satıcıların bağırışlarını ve daha pek çok sesi sadece ve sadece dinleyerek birbirinden ayırt ediyorsunuz. Her zaman esen o rüzgarı, orada karanlığın ortasında daha önce hiç algılamadığınız şekilde hissediyor; yumuşaklığını, serinliğini, kokusunu, yüzünüzü yalamasını, saçlarınızın arasında dolaşmasını ve bedeninizdeki ürpertiyi fark ediyorsunuz. Pazar yerinde elinize aldığınız her biberin ve patatesin kokusunun keskinliğini ve o kokunun altında yatan lezzetini seçebiliyorsunuz. Tekneye bindiğiniz andaki sallantıyı ve o dalgaların içinizde yarattığı gel giti daha önce hiç hissetmediğiniz kadar farklı algılıyorsunuz.
O karanlıkta içinizdeki büyük gücü, dayanıklılığınızı, bu deneyimi yaşamayı seçen ruhların aslında ne kadar kuvvetli ve büyük ruhlar olduğunu fark ediyorsunuz. İçinizi bir yaşam sevinci ve yüzünüzü kocaman bir gülümseme kaplıyor.
İki gözümüzle gördüklerimizin bir vizyon olduğu ve gerçek olmadığı, gözlerimizi kapattığımızda gördüklerimizin ise esas gerçek olduğu bilgisini hatırlarsak, bu insanların aslında biz görebilen insanlardan ne kadar daha çok gerçeğin ışığında yaşadıklarını fark edebilirsiniz.
O gün oradan, tüm çocuklar ve ben büyülenmiş olarak çıktık. Gerçekten şu dünyada yaşanması kesinlikle şart olan deneyimlerden biriydi bu.
Yoğun ilgi görmüşler. Bu sene haziran ayına dek orada olacaklarmış. Sonrakilerde ise duyamayan insanların ve yaşlı insanların hayatlarını deneyimlememiz için yenileri gelecekmiş.
Tüm bunların yanı sıra bu alanda göremeyen insanlara sesinizi bağışlayabiliyorsunuz. Dünya Göz Vakfı için konuşan kitapları okuyup kayıt ettirerek bu insanların kütüphanelerine katkıda bulunabiliyorsunuz. Ben hemen buna yazıldım. Göremeyen insanlar için konuşan kitaplara sesimle hayat vereceğim ve GETEM (Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji Merkezi) kütüphanesinde onlar için kitaplarım olacak.
Görmenin yeni yollarını keşfetmek, göremeyenleri anlayabilmek ve çok sıradışı bir deneyim için mutlaka Gayrettepe Metro istasyonundaki Diyalog sergi alanını gezmenizi öneriyorum hepinize.
Gerçeğe uyanan gözlerinizle, içinizdeki güneşli günlere…