Bu Gösteri Sizi Büyüleyecek!
Flamenko’nun en güçlü kadın figürlerinden biri olan Maria Pages prömiyerini Manhattan’ın ünlü Symphony Sanat Merkezi’nde gerçekleştirdiği gösterisi “Flamenko Cumhuriyeti”ni 13 Mayıs’ta Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda, İstanbul’a getiriyor…
Maria Pages, flamenkonun kalbi Sevilla’da doğmuş ve dört yaşından beri dans ediyor. Eleştirmenler ona “sonsuz kollu dansçı” diyorlar. Dans ederken izleyenlere sonsuzluk hissi veren Pages’le göz kamaştırıcı dünyasını ve dansı konuştuk…
Birçok eleştirmen sizi “sonsuz kollu dansçı” olarak tanımlıyor, bu çok orijinal ününüz hakkında neler hissediyorsunuz?
Maria Pages: Bu ünümden çok memnunum, dans etmek benim kendimi ifade etme biçimim ve çok küçük yaşlardan beri özellikle kollarımı da kullanarak kendimi çok güçlü ifade edebildiğimi düşünüyorum. Dans ederken kollarımı kullanarak sonsuzluk hissi verebiliyorum. Diğer taraftan kollarım uzun elbette…
Flamenko’da özellikle size has kol hareketlerinizle öne çıkan kendi tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
M.P: Eleştirmenler benim tarzıma çoğunlukla avangart dediler, çünkü flamenkonun geleneksel ve tutucu bir tarafı var… Ama bir yandan da o kadar derin bir sanat ki diğer sanatlarla diyalog kurmaya her zaman açık ve bu yüzden flamenkoyu öğrendikten sonra deneyim kazandıkça kendi gerçek ifademi bulabildim. Bana göre flamenko konuşabilmemiz için ayrı bir dil ve ben bu dille kendimi istediğim gibi ifade edebiliyorum…
Gösteriniz “Flamenko Cumhuriyeti”, 13 Mayıs’ta İstanbul Cemal Reşit Rey’de ilk kez sahneleniyor olacak, projenizin bu ilginç başlığı nasıl ortaya çıktı?
M.P: Bu hayal ürünü bir ülke ve bu ülkede her şey flamenkodan ibaret. Bunu hayal ederken, kendi hayatımdan ve dans topluluğumdan yola çıktım çünkü bizim için hayatımızın en yoğun iletişim biçimi dans ve bunu flamenko ile yapıyoruz. Bu yüzden mutluluktan kedere her duyguyu flamenko ile ifade ettiğimiz bir ülke düşledim…
Flamenko Cumhuriyeti fikrini kendi kuralları içinde nasıl tarif ediyorsunuz?
M.P: Flamenko Cumhuriyeti’nde öncelikle geleneğe saygı var. Gelenekten kopmadan gelişmek önemli… Flamenko çalışmak, flamenkoyu bilmek ve flamenkoyu ciddiye almak gerekiyor çünkü bu ülkede her şey flamenko…
Siz özellikle İspanyol klasik dans türlerinden çok flamenkoyla özdeşleşmiş bir dansçısınız, sizi flamenkoda en çok çeken nedir?
M.P: “Beni flamenkoda çeken nedir?” diye hiç düşünmedim çünkü flamenkonun içine doğdum. Sevilla doğumluyum ve Sevilla flamenkonun kalbidir. Sevilla’da flamenko yaşamın doğal bir parçasıdır. Ama turnelerde, flamenkonun neden bu kadar güçlü bir sanat olduğunu daha iyi anladım. Bir açıdan popüler bir sanat, bir açıdan sokaklardan, insanların ruhundan gelen bir gelenek… Deneysel bir dans ya da laboratuardan çıkma bir sanat değil, flamenko yaşamın içinde var olan bir sanat!
Profesyonel kariyerinize başlamadan önce ailenizde size rol modeli olan herhangi biri var mıydı?
M.P: Benim babam bir matematik profesörü, annemse hep beş çocuğa bakmak zorundaydı. Ama her ikisi de flamenkoyu çok seviyorlardı. Ailemde bir flamenko dansçısı ya da herhangi bir rol modelim yoktu ama tüm çevrem flamenkoyu seviyordu ve benim için flamenko her yerdeydi.
Hareketler flamenkonun çok önemli kodları ancak eleştirmenler sizin kendinize has hareketler yarattığınızı vurguluyorlar, kendi stilinizle klasik flamenkoyu nasıl dengeliyorsunuz?
M.P: İlk sahne deneyimimi yaşadığımda henüz dört yaşındaydım. Dans bana kalırsa duyguyu ifade etme biçimlerinden biri. Benim için her zaman çok güçlü bir iletişim aracı oldu ama bu dengeyi tecrübe kazandıkça çok daha iyi sağlayabiliyorsunuz, bu tamamen tecrübe ile ilgili.
Bir dansçı olarak flamenko dışında hangi dans türlerini seviyorsunuz?
M.P: Dansı seviyorum, bütün dans türlerini, dans eden insanları seyretmeyi seviyorum. Çağdaş dansı da, klasik baleyi de… Bana göre dans etmek bu dünyada insanlar için en güzel deneyimlerden biri.
1990 yılında kendi dans topluluğunuzu kurdunuz ve o tarihten bu yana birçok gösteri yarattınız ve prodüktörlüğünü üstlendiniz, yaratma sürecinde size en çok neler ilham veriyor?
M.P: İlham hayatın içinde… Müzikte, sosyal hayatta, sinemada ve hayatın her anında bir ilham bulabilirsiniz. Bir çocuğun gülüşü bile bana bir proje için ilk ilhamı verebiliyor. İlham sizin etrafınızda…
Dans topluluğunuzla tüm dünyayı geziyorsunuz, ziyaret ettiğiniz ülkelerdeki etnik dansları öğrenmeye merak duyuyor musunuz?
M.P: Turnelerde buna hiç vaktim olmuyor. Elbette öğrenmek istiyorum ama turne zamanı ne kadar yorucu bilemezsiniz. Gittiğimiz bir şehri gezmeye bile vaktimiz olmaya biliyor.
Flamenko Cumhuriyetinizi 13 Mayıs’ta İstanbullularla tanıştıracaksınız, İstanbul hakkında bildikleriniz neler?
M.P: İstanbul’u kim bilmez ki? İstanbul’un ne kadar önemli bir şehir haline geldiğini bütün dünya izliyor. Başbakanımız Zapatero, Medeniyetler İttifakı İkinci Forumu için İstanbul’daydı. Hem bütün dünya hem İspanya için İstanbul çok önemli bir konumda. Kültür zenginliklerini herkes çok iyi biliyor.
Efsanevi Carlos Saura’nın “Flamenko” filmi dahil olmak üzere birçok sinema projesinde yer aldınız, Saura ile deneyiminiz nasıldı?
M.P: Carlos Saura her şeyden önce arkadaşım. Flamenkoyu seviyor ve kamerayı kullanarak, sinemanın sihirli dilini kullanarak flamenkoyu daha çok insana tanıtıyor.
Herhangi bir film için yeni bir projeniz var mı?
M.P: Bugünlerde İspanya’da Almodovar’ın flamenko üzerine bir projesi ile ilgili söylentiler var. Pedro Almodavar’ı yirmi yıldır tanıyorum ve çok sevdiğim bir arkadaşım henüz bu söylentiler doğru değil ama dansa çok meraklı olduğunu biliyorsunuz ve böyle bir sürpriz yapabilir.
Flamenkoda çok tecrübelisiniz, peki tüm dünyada dansın bugünkü yeri düşünüldüğünde flamenkonun geleceğini nasıl görüyorsunuz?
M.P: Flamenkonun dansta çok güçlü bir yeri olduğunu düşünüyorum ve daha çok kişiye bu geleneği taşıyabilmek için flamenko ile başka sanatların buluştuğu birçok proje gerçekleşiyor. Tüm bunlarla flamenko güçlenmeye devam ediyor olacak…
Flamenkonun yeni isimleri sizi heyecanlandırıyor mu? Ya da genç dansçılar arasında özellikle kimleri geleceğin yıldızları olarak görüyorsunuz?
M.P: Bu bahsettiğiniz yeni isimleri benim topluluğumda geleceğin yıldızları olarak görebilirsiniz. Hepsi çok çalışıyor ve hepsi adeta kendini dansa adıyor. Kendini bu kadar adamış gençlerle çalışmak beni çok mutlu ediyor.
Sırada kendi dans topluluğunuz ya da bir başka dans topluluğu için yeni projeler var mı?
M.P: Dünyaca ünlü çağdaş koreograf ve dansçı Sidi Larbi Cherkaoui ve Londra Kraliyet balesinin baş dansçısı ünlü Kübalı dansçı Carlos Acosta ile yepyeni projelerimiz var. Placido Domingo ile de çok farklı bir projemiz olacak. “Flamenko Cumhuriyeti” ile birlikte kendi hayatımdan esinlenerek hazırladığımız “Self-portrait” adlı yepyeni bir gösterimiz daha var, prömiyerini Tokyo’da gerçekleştirdik. Sadece Sevilla ve Madrid’te sahneledik. “Flamenko Cumhuriyeti” ile de ilk kez İstanbul’da olacağız. Çok yoğun bir turne programı bizi bekliyor…
Yoğun temponuzda size ve ekibinize başarılar. Umuyorum ki sizi Türkiye’de tekrar görebiliriz…
Cenk erdem