Bir Buluş Gibisin
Bütün başlangıçlar gibi içinde heyecan taşıdı buluşlar. “OLMALI, OLACAK!” diyen dirençli bünyelerin anısı olmaktan çıkıp hayata taşındı icatlar…
Gemiye bindiğinde onu icat edenin kim olduğunu merak edenler, binlerce metre yüksekten bulutların arasında bu uçak nasıl akıl edildi diye düşünenler, stetoskop un adı neden stetoskop diyenler var mıdır benim gibi?
Çekmecelerin arasında sıkışmış sinema biletine bakıp ‘’Ne yazık ki benim anılarım kimsenin bir işine yaramıyor’’ demiş midir içinizden bazıları? Marquis de Jouffroy d’Abbans ilk buharlı gemiyi yüzdürdüğünde ayakları ıslaktı. Paçalarını üst üste kıvırdı, güverteye geçti, bilekleri güneş yanığıydı. Bu kez bu gemi yüzecek, okyanus buhar gücüyle geçilecekti. Kim bilir aklında başka neler vardı gemi limandan uzaklaşırken…
Montgolfier Kardeşler sıcak hava balonunu başarıyla uçurduklarında ceplerine rüzgar dolmuştu. Birbirlerine bakıp şarkı söylediler, bazı kelimeleri tepelerin üzerinde kaldı. Uçmak şarkı söylemek gibi bir şeydi, uçmak özgürleşmekti…
Galileo, sevildiğini hissettiği anlarda bir gözbebeğinde kaybolmayı istediğinden mi cisimleri 30 kez büyüten bir teleskop yapmıştı? Yıldızlardan çok, ayın pürtüklü yüzüne mi bakmıştı?
“Bir buluş gibisin!” diyen Cemal Süreya ‘’Sevda Sözlerinde’’ birine en yaratıcı cümleyi kurmuştu işte. Bu başlı başına bir buluştu!
Bütün bunlar şimdi hayatımızı kolaylaştıran makinelerin, sayısız aletin başlangıcı oldu. Başlangıçları hep sevdim. Başlangıçların, ortalama dediğimiz yere kadar ilerleyip sona doğru kıvrılacakken durduğu bir yer vardır. Keşfetmenin kusursuz notalarından bam bam ayak seslerinizle yürür, bazen koşarsınız ya. “Hiç bitmesin hiç bitmesin!” diye başlanan günün orta yerinde birkaç saniyelik duraklama anında, haylaz cüceler saati havalara atar ve sonra önünüzden sürükleyerek geçirir! Kimse görmez, siz en ufak ayrıntısına kadar hatırlarsınız o anı. Böyle anlarda; Ufuk çizgisine dalıp gittiğinizi söylerler mi size de? Öyle ise ucundan gördüğünüz bütün denizler kıyısına çekecektir sizi olanca gücüyle!
Birinin Legolar gibi birbirine eklenen parçalarına bakıp, hayatınızla uyumunu ölçtüğünüz bütün buluşmalar icatların ilk günleridir. Ayaklar ıslaktır, bilekler güneş yanığı… Cepler rüzgar dolu, tepeler şarkılı! Her elde bir mercek büyümüş müdür gözbebekleri? İsmi nedir? Neden öyledir? Yaşayıp geçmeden; “Hani nerdeymiş bunun mutlu sonu?” demeden önce başlangıcın tadını doya doya çıkarma vakti gelip çatmıştır. Bir öneri; işte tam o anda, sakin olun ve bir ot gibi hareketsiz durun! Olur ya, bir gün ‘’Bir buluş gibisin!’’ diyen Cemal Süreya ile sözleştiğiniz olur benim gibi. Oturur icatlardan söz edersiniz. Size bir şeyi icat etmenin en güzel tarafının başlangıcı olduğu söyler. İçinizden; “Böyle birçok hikayenin ortasını ve sonunu değil de hep başlangıcını sormamız belki bundandır!” dersiniz… Aşk da bir buluştur! Hayat hepimizi icatların içinden geçirir. ‘’O’’ kimi zaman; Yolumuzu uzatan bir rehber de olsa, keşfetmeye gitmenin bir tadı vardır işte! Ardımızda ekmek parçaları bırakamayacak olsak bile, geri dönüş için güven dolu bir yolumuz kalmayacaksa da gitmek güzeldir!
Yeni bir çağ doğar her sabah, yeni bir haritadır insan kendine. Sınırlarından geçip gider. Birine kendinizi yeniden -en başından- anlatmaya başlarsınız fark etmeden… Kaç başlangıçtan geçip buraya geldiğini hatırlamazsınız bile. Bir şey vardır orada, karşıda bir yerde… Ne buharlı gemiye, ne sıcak hava balonuna, ne teleskopa benzer. Sizin buluşunuz başka, bambaşkadır! Mucitler icatlarına isimlerini ya da soy isimlerini vermişlerdir yıllar boyunca. E artık siz de bir şeyler düşüneceksinizdir bu harikulade buluşa!
*CEMAL SÜREYA
ELÇİN’ DEN ÖNERİ;
• Yazı boyunca LOU REED-PERFECT DAY dinlemeli. Bu şarkı beni denizin en mavi olduğu, mavinin nasıl böyle mavi olduğuna hayranlık duyduğum KKTC –Dipkarpaz /Yeni Erenköy’e götürdü. Bir gün yolunuzu oraya düşürürseniz, bu şarkıyı da yanınıza almanız önerilmeli, ayrılmak istemeyecek olursanız hak verilmelidir!
• Kütüphane düzenlemeleri her zaman iyi gelir. Yıllardır dokunmadığınız yazarların ciltleri mutluluk verir, bunu denemeli.
• Haziran geldi, birkaç günlük tatil planları yapılmalı. Ofis ofis nereye kadar! Bunu atlamamalı.
İçinize bir gitmek duygusu yerleştiyse GİTMELİ. Ama özlerseniz KAHRAMANLIĞA GEREK YOK, GERİ DÖNÜLMELİ!