Yeşim Livaoğlu İskelet Yaprağıyla Gelen Sanat
Kendi ismiyle kurduğu markasında ürünlerini alıcılarıyla buluşturan tasarımcı ve ressam Yeşim Livaoğlu; doğa ile ilişkisini, çalışmalarını, hedeflerini, kullandığı malzemeleri ve kendine has tekniklerini MAG Okurları için anlatıyor.
Öncelikle kendinizi biraz tanıtır mısınız?
Eğitim hayatımın tümünü Ankara’da tamamladım. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Grafik Tasarım eğitimi alırken reklam sektöründe aktif çalışmaya başladım. Grafik tasarımcı olarak birçok başarılı projeye imza attım. Bu arada evlendim ve meleğim, kızım dünyaya geldi; ancak, tablo bu kadar da toz pembe değildi. Hem anneliğin getirdiği sorumluluklar hem de yoğun iş hayatı hızla devam ediyordu. Sektörün dinamikleri de birçok sorunu içinde barındırıyordu. Yetişmesi gereken işlerin beraberinde getirdiği uzun mesailer, en önemlisi de sistemin gerektiği gibi işleyememesi beni yeni bir serüvene doğru yavaş yavaş itmeye başladı. Ambalaj tasarımı yaparken mola verip resim yapıyor, on ila on beş dakika boyalarla oynayıp tekrar bilgisayar başına geçiyordum. Şimdi ise tam tersi! Resimle yaşıyorum, molalarımda ise grafik tasarım yapıyorum ve böyle çok mutluyum.
Ne kadar süredir sanatla ilgileniyorsunuz?
Çocukluğumdan beri resmin içindeyim. Belki de her şeyin başlangıcı, ablamın beni oyalamak için elime tutuşturduğu resimli bilgi ansiklopedileriyle oldu. Hani şu içinde yüzlerce illüstrasyon olan. Saatlerce kaybolurdum onun sayfalarında. Tüm ayrıntılarını incelerdim figürlerin ve bir süre sonra taklit etmeye başladım. Durmadan resim yapardım. Resim yapmaktan başka yaptığım ciddi bir iş yoktu. Önce evimizin duvarları doldu, ardından Şebnem bebekler, kâğıttan çantalar, Hacivat – Karagöz kuklaları… Kendi oyuncaklarımı kendim yapardım kısacası. O zamandan bu yana sanat en büyük tutkum oldu. Yaşamımızı manevi yönden zenginleştirmeyi amaçlıyorsak sanatla uğraşmak zorundayız. Fedakârlık, uyumluluk, diğerkâmlık hep başkalarından beklediğimiz değerler… Hiçbir yere varamadığımız yolculukta mutluluğu bekliyoruz. Başkalarından bekliyoruz ama hiç vermiyoruz. İşte bu alışverişi ben sanatla yapıyorum. Sanki o bir canlı ve ben ona hissettiğim her şeyi anlatıyorum. Onun için günlerce emek harcıyorum, uykusuz kalıyorum, o da bana cevap veriyor.
Çalışmalarınızda kullandığınız teknikten biraz bahsedebilir misiniz?
Çağdaş resim bugün hemen hemen her malzemenin kullanımını bir ifade biçimi olarak kabul ediyor. Malzemeler yorumlamalarınızı yaparken sadece bir araç. Ben sulu boya ve iskelet yaprağı tercih ediyorum çalışmalarımda. Bu iki malzemenin karışımıyla bildiğim kadarıyla dünyada ilk uygulama yapan benim. İskelet yaprağını kurutulmuş yapraklarla karıştıranlar oluyor, o nedenle malzemeyi nasıl elde ettiğimizden kısaca bahsetmek istiyorum. Anadolu’nun çeşitli ağaçlarından topladığımız yaprakları özel bir solüsyonda bekletiyoruz. Her yaprak bu işleme dayanıklı olamayabiliyor. Damarlarının güçlü olması gerekiyor. Ardından tek tek fırçalıyoruz. Kök boyasında istediğimiz renkleri elde edene kadar bekletiyoruz. Tüm damarları, ayrıntıları ortaya çıkıyor ve kendine hayran bırakıyor. Açıkçası iskelet yaprağının elde edilmesinden itibaren başlıyor yoğun emek. İstediğimiz her renk ve bakır, gümüş, altın kaplamadan oluşan iskelet yapraklar üretebiliyoruz. Malzeme öyle bir malzeme ki sizi gizemli bir yolculuğa sürüklüyor. Yapabileceklerinizin sınırı yok. Yapraklardan çeşit çeşit çiçek motifleri, melek ve kuş kanatları, balıklar, at yeleleri… Çıkan sonuçlar çoğu zaman beni de şaşırtıyor.
Eserlerinizde yaprak kullanma fikri nasıl oluştu? Okulda böyle bir eğitim verilmiş miydi?
Güzel Sanatlar eğitimi; sanat tarihi ve sanat kavramlarını tanımanın yanında kişinin sezgilerini geliştirmeyi, deneme ve sonuçlandırma ilişkisinde özgün metotlar keşfetmesini ve yaratıcı gücünü ortaya çıkarması için araştırma ve uygulama fırsatları sunar. Gerisi sizin üretkenliğinize ve yaratıcılığınıza kalır. Dolayısıyla bu tekliği okulda öğrenmedim ama elbette aldığım eğitimin teknik geliştirmemde ve özgün düşünebilmemde mutlaka faydası var. Tekniğin çıkış noktası bir aile yakınımın iskelet yaprak üretimi yapmaya başlamasıyla oldu. Yaprakların dokusunu görünce büyülendim ve bir daha kopamadım. Yapraklarla ev aksesuarları, küpeler, kolyeler yapılıyordu. Resimle birleşirse neler olurdu?
Yaprak dışında kullandığınız boya sulu boya mı?
Sulu boya kullandığım da oluyor ama çoğu zaman akrilik boya kullanıyorum. Akrilik boyayı da sulu boya tekliğinde su ile açarak kullanıyorum. Akrilik daha çabuk kuruyor ve benim sabırsızlanışıma, heyecanıma uyum sağlıyor.
Doğa ile ilişkiniz sanatınız dışında nasıl?
Doğa yüzyıllardır sanatçıların çıkış noktası ve ilham kaynağı olmuştur. Sanatçı doğadan kendisi için gerekli parçaları alır, gözlemler, süzgeçten geçirir, tekrar yorumlar ve idealleştirir. Doğadaki nesneler tek başına yeterli değildir onun için. Hayal gücünün de birleşmesiyle bambaşka bir anlam ve ruh katar. Benim için de doğa, sonu olmayan büyük bir gizem. Sürekli gözlemleyip doğadaki ve içimdeki gizemi çözmeye çalışırken fırçamla notlar alıyorum kâğıtlara diyebilirim. Bu dönem biliyorsunuz eserlerimde kullandığım başkahramanım yaprak. Bir büyüteçle yaprağın dokusunu incelediğinizde bile dimağınızda oluşan düşünceler üzerine yazılacak o kadar söz, çizilecek o kadar çok resim var ki…
Eserlerinizi şimdi de tekstil ürünlerine uyarlıyorsunuz. Sonuç nasıl? İlgi çekiyor mu?
Yaşadığımız çağ, endüstri çağı ve sanat eserlerini artık sadece duvarlarda, stantlarda değil; ürüne dönüştürülmüş formda görebiliyorsunuz. Ben de eserlerimi tekstil ürünlerinde tekrar yorumladım. Endüstriyel tasarım adındaki “endüstri“ kelimesi seri üretimden geliyor. Dolayısıyla üretimin getirdiği sınırlamaları iyi analiz edebilmelisiniz; aynı zamanda da estetik, fayda sağlayıcı seri üretim şartlarının üstesinden gelebilmeli tasarımlarınız. Sadece bununla bitmiyor. Ürün geliştirme, satış ve pazarlama kısmı da bambaşka bir uzmanlık alanı. Bu alanda uzman ekip arkadaşlarımla heyecanımızı birleştirdik ve gücümüzle çalışıyoruz. Ürünlerimizi yurt içi ve yurt dışında satışa sunmaya başladık ve çok ilgi gördü. Bu bizim doğru yolda olduğumuzu hissettiriyor ve projemize daha sıkı sarılmamızı sağlıyor. Tasarımlar moda sektöründe hızla koşacağa benziyor. En azından dileğim o.
Herhangi bir sergi açtınız mı?
Klasik sergilere hiç katılmadım, ne kişisel ne karma. Bunun özel nedenleri var. Bunlardan biri de şu; teknoloji çağında yaşıyoruz ve her gün eserlerimi binlerce insanla paylaşabiliyorum. Dilediğim gibi yönetebildiğim, büyük kitlelere ulaşabildiğim bir galeri. Eserlerime ve ürünlerime dokunup hissetmek isteyenler için hem tablolarımı sergileyebileceğimiz hem de tüketicilerin ürünleri yakından görebilecekleri aynı zamanda da sanat ortamına dâhil olabilecekleri bir mağaza-galeri gibi bir fikrimiz var. O zaman; sürekli açık olan, tüm sanatseverlerin istediği gibi vakit geçirebilecekleri bir sergi alanım olacak.
Genelde hangi yapraklar bu çalışmaya uygun? Bir yaprağın eserlerinizde kullanılabilecek hâle gelmesi ne kadar zamanınızı alıyor?
Yaprakların yapımıyla ilgili birçok yöntem var. İnternette kısa bir araştırma yapıldığında rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Sodalı suda yaprağı kaynatmak gibi. Zahmetli, uzun süren bir işlem. Manolya, kiraz, ceviz yaprağıyla en iyi sonuçları alabiliyorsunuz. Yaprak cinsinin etli değil, kuru ve damarlı olması gerekiyor. Yaprak yapımı oldukça vakit alan bir süreç ve bu konuda da destek alıyorum. Türkiye’de Türk yapraklarıyla da üretim ve satış yapan firmalar var. Dileyen benimle iletişime geçebilir ve yönlendirebilirim.
Siz nelerden besleniyorsunuz? Size en çok ne ilham verir?
Doğa zaten çıkış noktam, içinden çıkamadığım en önemli ilham kaynağım. Bir de müzik… Müziksiz resim yapamam. Hatta resim yaparken dinlediğim müzikleri de paylaşıyorum; fırçamın, müziğin ahengiyle dans ettiğini çokça duyuyorum.
Fiyat aralıklarından bahsedebilir misiniz?
Çalışmalarımın fiyatları değişiyor. Ulaşılabilir olsun istiyorum. Finansal tarafı değil, mekânlarda görmek beni daha çok mutlu ediyor. Ebatlarına ve üzerinde ne kadar yoğunlaşmış oluşuma göre fiyatları değişiyor. Samimiyetle söyleyebilirim, rahat satın alınabilecek fiyatlarda.
Okuyucularımız size nasıl ulaşabilir?
“Yesimlivaoglu” adlı Instagram hesabımdan çalışmalarımı inceleyebilirler ve bana rahatlıkla ulaşabilirler.