© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Uzm. Dr. Dt. Esma Bektaş Coşkun Hipnoz ile Diş Tedavisinde Yeni Dönem

Uzm. Dr. Dt. Esma Bektaş Coşkun Hipnoz ile Diş Tedavisinde Yeni Dönem

Ağız, Diş ve Çene Cerrahı Uzmanı Esma Bektaş Coşkun, hipnozun diş tedavisindeki rolünü ve bu yöntemin nasıl başarılı bir şekilde uygulandığını MAG okurlarıyla paylaşıyor.

Dental Estetik Center kliniğinde çalışmaya başladınız. Biraz kendinizden ve çalışma alanlarınızdan bahseder misiniz?

1985 Ankara doğumluyum. Gazi Üniversitesindeki lisans eğitimim sonrası Hacettepe Üniversitesinde Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi bölümünde doktora programını tamamladım. Diş hekimliğini tercih etmemin bir hikâyesi var. Lise son sınıfta ilk sınavdan düşük puan aldım ve Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümünü kazandım. İngilizce hazırlık okurken mesleğimin insana temas eden bir meslek olması gerektiğini anladım ve diş hekimi olma kararımı gözden geçirdiğimde, atadan gelen şifa dağıtma güdüsünün yön verdiğini anlıyorum. Öğrencilik yıllarında Macaristan’da Semmelweis Üniversitesinde gözlemci öğrenci olarak bulundum ve oradaki gözlemim sırasında fark ettiğim cerrahi tutkum beni hep alanımla ilgili daha fazla öğrenmeye, öğrendiğim ileri cerrahi teknikleri uygulamaya itti. Cerrahi alanında gömülü diş çekimi, implant cerrahisi, implant yapılması zor alanlarda ileri cerrahi teknikler, kist ve tümör operasyonları, yumuşak dokuyu ilgilendiren operasyonlar, çene eklemi tedavileri; ayrıca hipnoterapi, nöralterapi ve mezoterapi uyguladığım tedaviler arasındadır. Öğrenciliğimden bu yana günceli takip etmeyi seven, hastasının tüm biyolojik yapısını koruyarak bedene bütüncül yaklaşan, yani “holistik diş hekimi” olmayı önemseyen bir hekim oldum. Dental Estetik Center kliniğinde de son teknolojik yaklaşımlarla tüm bilgimi hekimliğime yansıtma fırsatı buldum ve hâlâ mesleğimi çok severek ve işime keyif alarak devam ediyorum.

Hipnoz nedir, ne değildir? Ne kadar süredir bu uygulama kullanılmaktadır?

Hipnoz, Yunan mitolojisinde “uyku tanrısı” anlamına geldiğinden hâlâ uyku ile karıştırılmaktadır. Hipnoz aslında uyku hali olmadığı gibi tam bir odaklanma halidir. Yani hayat içinde hipnozda olduğumuz anlar mevcut. Yoğun odaklanmış şekilde araba sürerken bazen etraftan gelen korna sesini duymayışınızı ya da çocuğunuzun trans olmuş şekilde izlediği çizgi film arasında sizi duymamasını örnek gösterebiliriz. Hipnozun çok çeşitli tanımları vardır ama bence en güzel ve en anlaşılır tanımı; bireyin vücut ve zihin olarak oldukça gevşemiş bir haldeyken telkine açık, beynin doğal bir durumudur. Sizlere önemli bir bilgi aktarmak istiyorum. Beyin dalgaları uyku ve uyanıklık durumlarında, stres anında farklılık gösterir. Beyin dalgalarından beta dalgası tamamen uyanık ve farkındalık hali, alfa oldukça gevşemiş ama uyanık hal, hafif hipnoz hali, theta uykulu ve derin hipnoz hali, delta ise derin uyku halidir. İşte alfa dalgasının etkin olduğu, gece uykuya dalarken ve sabah uykumuzun ilk açıldığı zamanlar, bizlerin telkine en yatkın olduğumuz hipnoz halleridir. Yani varsa etrafınızdaki kişilere (çocuğunuz olabilir mesela) yaptırmak istediklerinizi gece uykuya dalmadan hemen önce telkin ederseniz etkili olur.

 

Hipnozun ne olmadığını bilmek de çok önemlidir. Burada hipnoz ile ilgili bilinen yanlış bilgileri sıralamak doğru olur:

ï Daha önce hiç hipnotize olmadım.

ï Hipnoterapist benim zihnimi kontrol edecek.

ï Utanılacak şeyler yapabilirim.

ï Hipnotize olursam tekrar uyanamayabilirim.

ï Zihnim çok disiplinli ve güçlü. O yüzden hipnotize olamam.

ï Tüm duyularımı kaybedeceğim, seans hakkında hiçbir şey hatırlamayacağım.

 

Bu cümleler zihinlerde olduğu için insanlar biraz tepkili yaklaşabiliyorlar ancak, hipnozun felsefesini anladıktan sonra yararı kat be kat artıyor. Tarihçesi de kısaca şöyle ki; on sekizinci yüzyılda yaşamış Franz Anton Mesmer hipnozu insanları tedavide kullanmıştır. Diş hekimliğinde ilk kayıtlı hipnoz ise 1890 yılında Arthur Turner tarafından kırk dişin hipnoanestezi uygulanarak çekildiği British Dental Journal dergisinde yayınlanmıştır. Ülkemizde bu konuyla ilgilenen çok değerli isimler vardır. 1972 yılında diş hekimi Ali Eşref Müezzinoğlu, bine yakın cerrahi operasyonu hipnoz ile yapmış, Dr. İsmet Hüsnü Öztürk ile birlikte hipnoz çalışmalarına başlamıştır. Ali Eşref Müezzinoğlu İstanbul’da yaşamaktadır ve ne şanslıyım ki kendisinden eğitim alma fırsatım oldu.

 

Hipnoz ile tedavi kimlere uygulanabilir, kimlere tavsiye edilmez?

“Hipnoz edilmez, hipnoz olunur.” Bu cümleden de anlaşıldığı gibi hipnozu kişi isterse olur; yani hipnozu isteyen herkes olur. Ben çok kez yaptım ve oldum, gerçekten tavsiye ederim, olmak çok keyifli ve deneyimlememiş herkesin bunu tatması gerektiğini düşünüyorum. Burada bahsedilmesi gereken konu, ehil ellerde olunması gerekliliğidir.

 

Diş hekimliğinde hipnoz uygulama alanları ve avantajları nelerdir? Sizin yaklaşımınız nasıl?

ï Madde madde sayacak olursak, diş hekimliğinde hipnoz kullanım alanları şunlardır:

ï Hastanın gevşetilmesi

ï Hastanın korku ve anksiyetesinin giderilmesi

ï Kanama kontrolü

ï Cerrahi sonrası iyileşmenin hızlı ve daha iyi olması

ï Bruksizm (diş sıkma)

ï Bulantı refleksi

ï Ağrılı uygulamaların hızlı unutulmasının sağlanması

ï Ortodontik ve protetik tedavide hastaların aparey ve protezlere uyumunun kolaylaştırılması

Hipnoz öğrenmek, benim bütün hayatımı olumlu yönde değiştirdi diyebilirim. Hayatımızda birçok role sahibiz; öncelikle bir anneyim, birinin eşiyim, birilerinin arkadaşıyım, bir anne babanın çocuğuyum ve diş hekimiyim. Bütün rollerimin her birinde hayatımda hipnoz var. Aslında hipnozu öğrenmek, beynin işleyişini kavramama, nörobilim (sinirbilim) merakımın ayyuka çıkmasına olanak sağladı. Hastalarıma yaklaşımımla, benim bakış açımla çok örtüşen bir yöntem hipnoz ve zaman içinde hastalarımda uygulama yöntemim tamamen bana özel bir form aldı. Milton H. Ericson “Başarılı iletişimin tümü hipnozu temel alır.” der ve ben de ondan ilhamla ilk olarak hastamla kurduğum iletişimde kullanıyorum hipnozu. Öncelikle üniteme oturan insanla bağ kurmak çok kıymetli benim için, ben bunu Avatar filmindeki o kuyrukları ile bağlanmaya benzetiyorum. Alanımın cerrahi olması dolayısıyla en çok korkulan hikâyelerin var olduğu bu branşta hekim olmak demek, tanışma seansında hastalarımın zihnindeki oluşturulmuş olumsuzlarla da tanışıp baş etmek demek. Avatar filmindeki bağlanma için güvenin oluşturulduğu süre, benim hastamı tanımam ve tedirginliğinin azalması için gereken süre gibidir diyebilirim. Mesleğimin ilk yıllarında, o bağlanmayı sağlamak beni çok zorluyordu; fakat artık hastalarıma karşı onları çok iyi anlayan, beden hareketlerini takip eden, o anki duygusuna (özellikle korku, tedirginlik) yönelik rahatlatıcı sohbet ederek zihin karışıklığı ile o duyguyu dağıtan, cerrahi sırasında ağrı kontrolünde sadece anestezi değil hipnozu da kullanan, “şifa veren” bir hekim oldum. Diğer alanlar ise işlem öncesi tedavinin detaylı anlatılması, korkunun giderilmesi, cerrahimin gücünü artırmada, diş sıkmada ve de vazgeçilmez olarak çocuklarda hipnozu aktif olarak kullanıyorum.

 

Hipnoz sırasındayken, kişilerin istemediklerini söylemekten korkmaları ve bu nedenle bu uygulamaya çekimser bakmaları hakkında neler söylemek istersiniz?

Çekimser olabilirler; fakat hipnozu onlara doğru şekilde anlattığımda bu korku genellikle azalıyor. Burada size bir tecrübemden bahsetmek isterim. Bir dönem ağız ve diş sağlığı merkezinde çalıştım. Orada nöbet sistemi vardı ve bir nöbetim, dokuz günlük bayram tatilinin ilk gününe denk geliyordu. Sekiz aylık hamile bir hasta geldi ve dişindeki enfeksiyon nedeniyle defalarca antibiyotik kullandığını öğrendim. Artık enfeksiyona sebep olan dişin çekilmesi gerekliydi. Kadın doğum uzmanının onayı gerekli olduğu için o anda hiçbir müdahale yapamadım, fakat biraz sohbet ettim ve hastanın hipnoza çok yatkın olduğunu fark ettim. Hastama durumu kısa sürede anlattım ve onayını aldıktan sonra hipnozda kullanılan ağrı kesici etkili “eldiven tekniğini” uyguladım. Zihnimiz o kadar güçlü ki, hastama bunu göstermenin en etkili yolu da hipnozdu. Önce telkin ile hem bedenini hem de zihnini gevşettim. Ona imajinasyonla var olan ağrısını artırmasını söyledim. Zaten o sırada gözleri kapalı da olsa yüzünden hissettiği ağrının şiddetinin arttığı çok kolay anlaşılıyordu. Sonra eline yerleştirdiğim eldivenin (zihninde) ağrıyı kesme özelliği olduğunu telkinle öğrettim ve “Dokuz günlük bayram tatili boyunca, sağ alttaki dişin her ağrıdığında eline geçirdiğin eldivenle elini ağrılı bölgeye götürdüğünde ağrının azaldığını hisset, fark et.” telkininde bulundum. Bunu pekiştirmek adına birkaç kez uygulama yaptım. Uygulamada önce ağrıyı artırdım, sonra eldiven tekniği ile azaltmayı başardı. Hastamın çıkarken yakınlarının “İlaç yazmadı mı?” sorusuna verdiği “Ben nasıl ağrımı geçireceğimi öğrendim.” cevabının bendeki mutluluk duygusunu hâlâ her anlattığımda hissediyorum.

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.