Teknolojinin Diş Hekimliğindeki Yeri
Panorama Ankara Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği kurucuları Doç. Dr. Elif Öncü ve Uzm. Dt. Zeliha Bektaş, gelişen teknolojinin diş hekimliğine katkılarını ve uyguladıkları tedavileri MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Öncelikle kendinizden biraz bahseder misiniz? Eğitimleriniz, uzmanlık alanlarınız neler?
Elif Öncü: 1983 yılında İzmir’de dünyaya geldim. 2002 yılında Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde meslek hayatıma ilk adımımı attıktan sonra, Başkent Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde periodontoloji (diş eti hastalıkları ve cerrahisi) doktora ve uzmanlık programından PhD ve uzman doktor seviyesi ile mezun oldum. 2012 yılında kısa bir süre Harvard Üniversitesi Forsyth Enstitüsünde misafir araştırmacı statüsünde görev yaptım. Portekiz Malo Klinik, Bologna (İtalya) Diş Hekimliği Fakültesi, Frankfurt Üniversitesi gibi, Avrupa’daki birçok merkezde implantoloji ve estetik plastik diş eti cerrahileri ile ilgili ileri eğitimler aldım. 2013 yılında Konya NEÜ Diş Hekimliği Fakültesinin ve Periodontoloji Ana Bilim Dalının kuruculuğunu yaptım. 2013-2021 yılları arasında Periodontoloji Ana Bilim Dalı başkanı ve öğretim üyesi olarak birçok meslektaşımın yetişmesine katkıda bulundum. 2021-2023 yılları arasında Ankara Lokman Hekim Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde Periodontoloji Ana Bilim Dalı başkanı olarak görev yaptım. 2013 yılından beri diş hekimliği lisans, periodontoloji ve implantoloji alanında uzmanlık ve doktora eğitimleri vermekteyim. Aynı zamanda ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanmış yüzden fazla makalem bulunmakta. Şu anda Ankara’daki kendi kliniğimde hastalarımı kabul etmekteyim.
Zeliha Bektaş: 1988 yılında Şanlıurfa’da dünyaya geldim. Başkent Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden 2013 yılında mezun olduktan sonra 2014 yılında düzenlenen Diş Hekimliği Uzmanlık Sınavı’na (DUS) girerek Konya’da ortodonti alanında uzmanlık eğitimime başlamaya hak kazandım. Dört yıllık uzmanlık eğitimimi 2018 yılı sonunda tamamlayarak ortodonti uzmanı oldum. Şu anda Ankara’da kendi kliniğimde çalışmaktayım.
Ağız sağlığı tedavilerinde tercih edilen son teknolojilerden biraz bahseder misiniz?
Biz diş hekimleri artık yüksek teknolojinin, bize sunmuş olduğu tüm avantajlarından faydalanabiliyoruz. Dijital ağız içi tarayıcıları sayesinde geleneksel ölçü yöntemlerinin neden olduğu, kaşığın ağız içine girme hissini ve bulantı refleksi olan hastalardaki rahatsızlığı minimum seviyeye indirebiliyoruz. Bu teknolojilerin kliniklerimize girmesiyle birlikte tedavi hızı çok arttırdığı için hastaların koltukta geçirdiği süre de azalmış oluyor. Zaman günümüzde hepimiz için çok daha kıymetli. Bu dijital teknolojilerin diş hekimliği uygulamalarında kullanılması ile birlikte gülüş tasarımını dijital ortamda tasarlayıp sonrasında hastalarımızın nasıl bir gülüşe sahip olacağının görsel provasını yapabiliyoruz. Benzer şekilde, bilgisayar destekli tomografi cihazları ile implant operasyonlarının üç boyutlu planlamasını yaparak operasyon öncesinde kullanılacak materyal ve yöntemleri belirleyebildiğimiz için hastalarımızın tedavi süreci öncesinde yapılacak tüm işlemler hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirilmesini sağlayabiliyor ve tedavi sırasında herhangi bir beklenmeyen sürprizle karşılaşma ihtimalini minimalize etmiş oluyoruz. Operasyon mikroskoplarının ve “loop”ların diş hekimliği kliniklerine adaptasyonu ile birlikte kanal tedavileri ve diş eti estetik plastik cerrahisi gibi incelik gerektiren tedavilerinde en ufak ayrıntıları görerek ve hâkim olarak çalışabiliyoruz. Böylece incelik gerektiren tedavilerin başarı oranları, geçmiş dönemlere göre oldukça artmıştır. Bu nedenle günümüzde diş çekim oranları azalmış ve dişlerin ağızda kalma süreleri uzamıştır. Benzer şekilde geçmiş dönemlere kıyasla implant uygulamaları gibi cerrahi tedavilerin başarısı oldukça artmıştır ve hastalar cerrahi süreçleri daha konforlu geçirebilmektedir. İmplant tedavilerinde, kemik arttırma tedavilerinde, gömülü yirmi yaş dişi çekimi ve kist tedavilerinde kullanmayı tercih ettiğimiz piezocerrahi cihazlar ve diş eti cerrahisinde tercih ettiğimiz dental lazerler; atravmatik ve minimal girişim içeren cerrahiler yapmamıza olanak verdiği için operasyon sonrası oluşacak ağrı, ödem, şişlik ve kanama gibi istenmeyen durumları oldukça azaltmaktadır. Diş hekimliği ve tıpta kök hücre tedavileri yaygınlaştığı için kliniklerde bulunan santrifüj makineleri sayesinde, cerrahi tedaviler sırasında hastalarımızın kendi kanından elde ettiğimiz kök hücre içeriğinden zengin PRF (trombositten zengin fibrin) uygulaması ile yara yerlerinin iyileşme hızının ve yara iyileşmesi kalitesinin arttırılması sağlanmaktadır. Diş eti tedavisi sırasında kullandığımız “guided biofilm therapy” cihazları ağrısız ve ayrıntılı diş temizliğine olanak vermekte ve sonrasında tekrar diş taşı ve leke oluşumunu oldukça azaltmaktadır.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan şeffaf plaklarla ortodontik tedaviler de günümüzde geleneksel diş teli ile yapılan tedavilere oranla sıklıkla tercih edilmektedir. Üç boyutlu görüntüleme yöntemleri sayesinde dijital tarama cihazları kullanılarak henüz muayene sırasında, tedaviye başlamadan önce, tedavi sonunda nasıl bir görüntü oluşacağı hastalara birkaç saniye içerisinde gösterilebilmektedir. Bu son teknoloji tedaviyle; metal braketler ve diş teli kullanımını gerektirmeyen, kişiye özel olarak hazırlanmış şeffaf plaklarla daha kısa sürede tamamlanan, daha estetik ve çok daha konforlu bir çözüm sunulmaktadır.
Diş eti tedavisinde hangi yöntemler kullanılıyor ve süreç nasıl ilerliyor?
Öncelikle diş eti hastalığına neden olan durumlar tespit edilmeli, çünkü lösemi gibi bazı ciddi hastalıkların ilk bulgusu diş eti hastalığı olabilir; ancak, çoğunlukla sebebi diş taşları ve mikrobiyal dental plak olduğu için bu eklentilerin temizlenmesini sağlayan “faz 1” tedaviler adını verdiğimiz diş taşı temizliği, derin temizlik olarak bilinen kök yüzey düzeltmesi (küretaj) ve subgingival irrigasyon gibi mekanik tedaviler yapılmalıdır. Çok derin kemik kayıpları varsa periodontal cerrahi tedaviler (faz 2 tedaviler) ile ileri cerrahi tedaviler yapılmalıdır. Dişleri destekleyen kemikteki kayıp şekline ve miktarına göre otojen veya sentetik kemik greftleri, büyüme faktörleri ve membranlar ile rejeneratif tedavilerden faydalanarak, kaybedilen kemik kısmen veya tamamen geri kazanılabilmektedir. Doğru zamanda ve doğru materyaller ile yapılan diş eti tedavileri ile dişlerin ve implantların ağızdaki yaşam ömrünü uzatmak ve hatta kaybedilen dokuları tekrar kazanmak mümkündür. Düzenli diş hekimi kontrolleri, hastalığın erken teşhisi için çok önemlidir.
Geleneksel braketlerin yerine, şeffaf plaklar gibi modern ortodontik seçeneklerden biraz bahseder misiniz?
Şeffaf plak tedavisi diş telinin alternatifi olan yeni nesil ortodontik tedavi yöntemidir. Eskiden yalnızca belirli ortodontik problemlerin çözümü için kullanılabiliyordu. Teknolojinin gelişmesi ve Ar-Ge çalışmaları sonucunda artık her türlü ortodontik problemin tedavisinde kullanılabiliyor. Şeffaf plakların en önemli özelliği, tedavi sırasında günlük yaşamın olumsuz anlamda etkilenmiyor olmasıdır. Öncelikle, şeffaf plaklar ağzınızda hemen hemen hiç görünmez ve tedavi süresince güldüğünüzde diş telinde olduğu gibi braket ve tel görüntüsü oluşmaz. Plaklarınızı yemek yerken, bir şey içerken ya da diş fırçalarken kolayca çıkartabilir, dilediğiniz yemeği yiyebilirsiniz. Tedavide braketler yerine yumuşak plaklar kullanıldığı için dişleri ve diş etlerini rahatsız edecek bir durum ortaya çıkmaz. Ayrıca şeffaf plaklar, yetişkinlere olduğu gibi çocuklara ve gençlere de rahatlıkla uygulanabilir. Çenenin ileride veya geride olduğu durumlarda da şeffaf plak tedavisini uygulamak mümkündür.