© Copyright 2018 Mag Medya
blank
Başa Dön

Sürdürülebilir ve Marka Bir Başkent

Sürdürülebilir ve Marka Bir Başkent

Öğrencilik yıllarından itibaren birçok sivil toplum örgütünde ve çeşitli yayın organlarında yöneticilik yapan, gençlik yapılanmalarında başkanlık görevleri üstlenen Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, başkenti marka şehir yapma yolunda attıkları adımları, aldıkları kararları, gelecek projelerini ve hayallerini  MAG Business Okurlarıyla paylaşıyor.

Ankara’nın marka şehir olma yolculuğunda ilk atılan adımlar hangileri oldu? Bu konu hakkında bir değerlendirme yapar mısınız?

Ankara, binlerce yıllık medeniyetlerin, kadim uygarlıkların beşiği, Galatlardan Friglere, Hacı Bayram Velilerden Bacı Erenlere uzanan; sadece Anadolu’nun değil, Dünya medeniyetlerinin gelişimine ışık tutmuş ve her dönemde, ticaret merkezi olmasının yanında sosyokültürel, sanatsal ve bilimsel alanlarda öncülük etmiştir. Kurtuluş ve kuruluşun kenti, Türk ulusunun son kalesi olarak yeniden kurulan devletin karargâhı olan Ankara’nın başkent ilan edilmesi, ardından da cumhuriyetin ilanı, hem kentleşme hem de marka şehir sürecine girilmesinde iki temel taş olmuştur. Cumhuriyetin ilk elli yılında, kültür ve sanatın bütün nitelikli unsurları buradaydı. Sonrasında kültür sanata muhalif bir kent gibi algılattılar. Nitelikli unsurlarımızı, kültürümüz, sanatımız, edebiyatımızı İstanbul’a kaptırdık. En son kamu kuruluşlarımızı kaptırdık; bankalarımız, binalarımız, nitelikli insan kaynaklarımız gitti. Kentteki örgütlü vasat, kenti kendi şeridine çekmek için elinden ne geldiyse yaptı. Şu unutulmamalı: Ankara, seksen beş milyonun ikametgâhıdır; ruhunda özgürlük olan herkesin evidir. Ruhunda özgürlük olmayan, kula kulluğu tercih eden hiç kimse için bir şey ifade etmez Ankara.

Ankara, modern bir kent oluşturma sürecinin Türkiye’de uygulamaya konulduğu ilk kenttir. İlk planlar bu kent üzerinde düşünülmüştür. Bu yüzden bu şehir ilklerin şehridir. Cumhuriyetin temellerinin atıldığı, Millî Mücadele’nin karargâhı olan Ankara, marka değeriyle zaten karşımıza çıkıyor. Markalaşmanın ana bileşenlerinden biri odaklanmak. Şehrin tüm duyulara hitap edecek değerlerini ortak bir çatı altında toplayıp odaklanmalıyız. Öyle büyük paralar harcamaya gerek yok bunun için; doğru söylem, doğru içerik ve bu işin sevdalıları yeterli… Bu şehri sadece göklere yükselen binaların cazibesine bırakamayız. “Kentsel farkındalık” oluşturmanın başlangıcı, o kentin hafızasında saklıdır. Kent hafızasını diri tutmanın yolu, hafıza mekânlarını korumaktan geçer. Kentsel farkındalık ile kent imajı, kent imajı ile de kentin markalaşmasının yolu açılır. Ankara’nın beş bin yıllık tarihi var. Hacı Bayram Veli’nin Augustus Tapınağı ile birbirine sarıldığı, kucaklaşmanın yıllar önce yapıldığı bu hikâyeyi birbirimize bile gösteremedik. Augustus’u bilmeyen, Hacı Bayram Veli’ye gitmeyen, Anıtkabir’i halen görmeyen var. Kısacası, kentler önce kendi öz değerlerini bilmeli, belirlemeli ve korumalıdır. UNESCO tarafından “Dünya Mirası Listesi”ne kabul edilen Gordion ve Arslanhane Camii tam da böyle anlaşılmalı… Ankara Kalesi… Kurucu 1. ve 2. Meclis, Medeniyetler Müzesi, Ankara Palas, Ulus Meydanı, Gençlik Parkı, Saraçoğlu Mahallesi ve hatta Kuğulu Park gibi mekânlar böyle anlaşılmalı… Ankara, hikâyesi sadece bu coğrafya ile sınırlı olmayan bir şehirdir. Bu kentin kimliğini ileriye taşıyacak bir örgütlenmenin parçası olmak, bu kentte yaşayan herkesin görevidir.

Yeniden Ankara Kent Konseyi başkanı seçilmeniz hakkında duygularınız neler? Kurulda alınan kararlarla, gelecek beş yıldaki stratejik planlarınız neler oldu?

Ankara Kent Konseyinin son genel kurulu, iki bin beş yüzü üye olmak üzere dört bin kişinin katılımıyla gerçekleşti. Biz, “ortak akıl” çağrısıyla yola çıktığımız ilk günden beri, hiç kimseyi ayırmadan, ötekileştirmeden, katılımcı kültürün etrafında oluşturduğumuz ortak çalışmalarla bir etki oluşturmaya çalıştık ve Ankara Kent Konseyi olarak da gücümüzü bu etkimizden aldık; başka bir şey beklemedik, talep etmedik. Bugün geldiğimiz noktada, yetmiş dokuz Yürütme Kurulu üyesi, yetmiş Danışma Kurulu üyesi, seksen Yüksek İstişare Kurulu üyesinin ve içinde Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın, Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin, Prof. Dr. Ruşen Keleş’in, eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın’ın, Prof. Dr. Mustafa Tuna’nın ve Ömer Koç’un yer aldığı altı kişiden oluşan Onur Kurulunun bir arada olabileceğini kimse hayal edemezdi, çünkü onlar aynı takımda değil ama aynı kentteydiler. Aynı kentte olanların, aynı takıma girmesini sağladık. Bir takım olmanın, bir olmanın konforunu yaşadık. Birbirimizin mahallesine, meşrebine, mezhebine, duruşuna, geçmişine, ailesine bakmadan, birikimimize bakarak bir takım olduk. Bu bize de, bu kente de çok iyi geldi. Tabelaların sokağı kirlettiğini düşünen insanlarla tabelayı yapanlar aynı çatı altında kararlar aldılar. Hayatın doğal akışında olabilecek şeyler değildi bunlar. Yüz binden fazla “Fikrim var” diyen aktif yurttaş, binalarımıza geldi; her alanda fikrini söyledi, söylemeye devam ediyor. On binlerce saat akan alın teri, yüz binin üzerinde aktif yurttaş, yirmi milyonun üzerinde etkileşim, on ulusal, üç uluslararası ödülle katılımcı yönetimin kalbi, buradaki herkesin iyi niyeti ve büyük emeğiyle Ankara’da attı. Ankara’nın tarım envanterinin çıkarılmasından bisiklet yollarına, tarih ve kültürden kent yoksulluğuna, istihdamdan yapay zekâya tavsiye kararları çıktı. Türkiye’de ve Avrupa’da bir ilk olan Çevre ve İklim Meclisinden, dört yüzden fazla engelli derneğinin katıldığı Engelli Meclisine, Bisiklet Meclisine kadar çok farklı alanlarda bütün ezberleri bozduk. Bu insanların hiçbiri daha önce örgütlü bir şekilde bir toplulukta değillerdi. Hiçbiri birbirini tanımıyordu. Yüz yirmiden fazla tavsiye kararı aldık. Kanunun gereği, başkanımızın öncülüğünde yerine getirildi, ABB Meclisinde bütün tavsiye kararlarımız oy birliğiyle kabul edildi.

Yirmi beş ilçenin tamamının gelecek yüzyılını planlayacak bir gönüllü ordusu oluşturmak istiyoruz. Her ilçe belediyesindeki kent konseyinde çalıştaylar yapmak istiyoruz. “Kentin nitelikli unsuru sizin emrinizde!” demek istiyoruz ve her biriyle konuşarak bunu ilerletiyoruz. Dört yüz bin üniversite öğrencisinin her biri birer turizm neferi olabilir. Bunu sağlamak istiyoruz.

Kentin merkezine sıkışmış niteliği kırsalla buluşturma vizyonu koyacağız. Nitelikli insan gücünü, vizyonu, projeyi ilçelerimize taşıyacağız ve dayanışmayı büyüteceğiz. Merkezden doğru kırsala açılacağız. İnsan kaynağımız kırsalın tekrar ayağa kalkmasını sağlayacak. Kenti kendi tarihiyle tekrar buluşturmak için içerik oluşturacağız. Biz bütçe yönetmiyoruz. Bunları uygulamayacağız.

Politika oluşturacağız. Politikalarımızı tavsiye kararı olarak alacağız. Yüzde elli beş tarım arazisi olan kentte tarımı ayağa kaldırmak istiyoruz. Yüzde üçlük alana sıkışmış nüfusu ilçelere dağıtma amacındayız. Şereflikoçhisar iki yüz bin nüfusun yaşayabileceği bir yer, bugün yirmi binlere düştü. Beypazarı elli binlerde; yüz elli ila iki yüz bin kişi yaşayabilir.

Bu kentte sanayi var. Burada turizm cenneti olabilecek hikâyeler var. Kalecik’in üzümleri Toscana’da olsa, milyar dolarlık ekonomiler oluştururlar. Bugün Elmadağ’ın içerisindeki bir Renkli Köy projesi bile dünyanın hangi turizm kentinde olsa milyonlarca kişiyi getirir.

“Bu Seyirde Herkes Kaptan” çağrımıza insanlar inandı. Bizim bir sürüye ihtiyacımız yoktu, akla ihtiyacımız vardı. İnsanlar kendi fikrine, aklına itibar edildiğini görüyor. Aklının politikaya döndüğünü görüyor. Kamplaşmaya karşı liyakati örgütledik. Kentin doğasına, geleceğine savaş açanları mahcup ettik. Kendi sosyolojisine sıkışmış iyi niyetli insanları görünür hâle getirdik. Bütün siyasi partilerin, kalbi güzel insanların dikkatini çektik. Kalbi bozukları üzdük. Böylesine kadim bir şehrin kent konseyinde görev üstlenmiş olmanın gururu ve sorumluluğuyla adımlarımızı atıyor; büyümeye, gelişmeye, hikâyesini, tarihini zenginleştirmeye devam eden Ankara’nın dünyada hak ettiği yere taşınmasına katkıda bulunuyoruz.

Ankara’nın gelişimi için sizin en büyük hayaliniz nedir?

Ankara’yı eski özlenen haline; sanatın, kültürün, edebiyatın başkenti haline getirmek için sürdürdüğümüz çalışmalara daha büyük azimle devam edeceğiz. Ankara’yı yeniden markalayacağız. Marka değerini arttıracak, kentlilerle birlikte sürdürülebilir bir başkent yaratacağız. Enerjimiz, isteğimiz, azmimiz Ankara için çalışmak… Bu konuda mottomuz, “Başlangıçlar Şehri Ankara İçin Çalışmak” olacak. Ankara’nın hikâyesini herkesin okuyabileceği bir kitaba çevirmeliyiz. “Ben” düşüncesinden sıyrılıp “biz” diyebilenlerin oluşturduğu örgütlü bir sistem ağıyla Ankara Kent Konseyinde ulaştığımız başarıyı, Ankara için de yapabileceğimize inancım tam. Ankara’nın geleceğini; ortak aklın, ortak değerlerin, kimseyi ötekileştirmeden fikirlerin mücadele ettiği, liyakatin vasata yenilmediği bir sistemin varlığıyla güçlendirebiliriz. Ankara, sanatın ve kültürün de başkenti olmak zorunda. Zaten mevcut tarihî değerleriyle, yetmiş bir müzesiyle, tiyatro ve operasıyla bunun altyapısına sahip. Kültür ve sanatın, tarihin muhafızı olduğunuz zaman doğal olarak turizmin de konusu haline geliyorsunuz.

Turizmden kültür sanata, üretimden istihdama, gençlik politikalarından kent mimarisine, kültürel miras alanlarından tarihî dokulara kadar kentimizi geliştirmeyi, büyütmeyi, başkentimizi ayağa kaldırmayı hedefliyoruz.

Ankara’da yapılan yenilikçi projeler ve girişimler konusunda ne düşünüyorsunuz?

Anadolu’nun kalbi, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti, kökleri tarihin derinlerine uzanan Ankara, onlarca medeniyetin doğmasına sahne olan bir kent olarak bugün de örnek bir şehir olmaya devam ediyor. Bir kentin; kentin asıl sahiplerinden beslenmesi, bu kaynakların yaratıcılığının ortaya konulabilmesi hem sosyal ve kültürel alt yapıyı güçlendiriyor hem de kent ekonomisine önemli ölçüde katkı sağlıyor olması gerekir. O zaman tüm projelerin o şehre katkısından söz edebiliriz. Şehrin dokusuna uyan, şehrin hikâyesini göz ardı etmeyen, yaşanmışlıkları yok saymayan proje ve girişimler kalıcı ve başarılı sonuçları ortaya çıkaracaktır. Bu konuda dikkat çeken bir husus da sürdürülebilir kalkınma politikasıdır. Ankara’nın sürdürülebilir kalkınması söz konusu olduğunda bu şehirde yaşayan yediden yetmişe her kesimin kucaklandığı, onların ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap veren bir yapıdan bahsetmek gerekir. Bunun en iyi karşılığını ise Ankara Kent Konseyi oluşturuyor. Konsey olarak bünyemizdeki meclislerle şehrimizin hemen hemen tüm kesimlerinin beklentilerini öğrenme, sesini duyma, duyurma imkânına sahip oluyoruz. Örneğin; Bisiklet Meclisimizin beklentilerini öğrenip, taleplerini dile getirirken bu kapsamda çevre için adım atmış oluyoruz. Ankara Kent Konseyinin oluşturduğu katılımcı iklim, sürdürülebilir kalkınma açısından bir model oluştururken kentin marka değerinin artmasına da katkı sağlıyor.

Sürdürülebilir iş modelleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu kavram, iş dünyasında nasıl bir yer tutuyor?

Başkentimizin, demokrasinin merkezi olma vasfını devam ettirmesi için Ankara’ya duyduğumuz sevgiyle, Ankara Kent Konseyi çatısı altında, Ankara’ya gönül verenlerle en iyisini hayal ve umut ederek yol alıyoruz. Kâr amacı duymadan, bütçesiz bir yapıyla hareket ettiğimiz Ankara Kent Konseyinde, paydaşlarının bu şehre kattığı her bir değerli fikir, her bir proje, çalışma, etkinlik; toparlayıcı ve birleştirici bir güç oluşturmaktadır. Bunun en güzel ve başarılı örneğini gösterdiğimize inanıyorum.

Ankara Kent Konseyi olarak Ankara Büyükşehir Belediye Meclisine, bisiklet ve iklim eylem planları, yeşil alanlar, afet risk yönetimleri, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 100. yılı ile başlayan Cumhuriyetimizin kuruluşuna ilişkin önemli yıl dönümü etkinlikleri gibi konularda tavsiye kararları ilettik. Bu kararlar, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından oy birliği ile onaylandı. Başkentimiz için en iyisini hayal ve umut ederek yol almalıyız. Bu şehre uygulayabileceğimiz her bir çalışmanın kaynağında “sürdürülebilir kalkınma için tüm kesimlerin kucaklanması esas mantığı yatmaktadır” diyebilirim. Bu kucaklama olmadığı müddetçe ne yaşadığımız şehre olan aidiyet duygumuz kalır ne de emanet olarak aldığımız bu şehri gençlere layık olduğu değerleriyle devredebiliriz.

Gençliğinizden bu yana sivil toplum kuruluşlarında aktif olarak rol alıyorsunuz ve çeşitli yerlerde yöneticilik, başkanlık görevleri üstlenmiştiniz. İlk adımlarınızı atarken karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi?

Öğrencilik yıllarımdan itibaren birçok sivil toplum örgütünde ve aynı zamanda çeşitli yayın organlarında yöneticilik yapmakla birlikte gençlik yapılanmalarında başkanlık görevlerini icra ettim. Üniversiteli Öğrenciler Birliği başkanlığını yürüttüğüm sırada gençlerin siyasi ve toplumsal alana katılımlarını arttırmak amacıyla farklı görüş ve düşüncelerin birleştiği Genç Türkiye Atılım Projesi’ni koordine ettim ve 2001-2003 yıllarında Alperen Ocakları genel başkanlığını üstlendim. Bu başlangıçlar, beni sivil toplum hayatımda bugüne taşıyan önemli dönüm noktalarıydı. İş hayatıyla beraber STK çalışmalarımı da ara vermeden sürdürdüm. Bizden önceki nesil kavgaların kurbanı oldu. Başkanlarının kavgalarının bedelini ödedik biz. Kendi kavgamız bile yoktu bizim. Ağlarken sağa sola bakıp, gülerken sağa sola bakıp, kendi olmayan bir toplum olmanın bedelini ödedik. Böyle bir ortamda toplumun birleştirici değerlerini ön planda tutarak mücadele etmeyi görev bildik. Koşullar her ne olursa olsun, ortak değerlere tutunmak zordu ama imkânsız değildi.

Başarılı olmanın önemli unsurlarından bahsederek genç girişimciler için hangi tavsiyeleri verirsiniz?

Başarının özü benim için, eyleme geçebilme iradesini ortaya koyabilmektir. Başarının anahtarı olarak o ilk adımı atmak gerekli, çünkü iyi fikirler ve planlar sadece başlangıçtır. Gerçek başarı ise bu fikirleri eyleme dökme ve planları uygulamak için geçtiğimiz aksiyonun neticesidir. Gençlerin kendini inşa etme süreçleri açısından zamanımızın şartlarının bence olumlu ve olumsuz yönleri mevcut. Onların kendi kabiliyetlerini keşfedip kendilerine ona göre yön vermeleri gerekiyor. Bunun için artık günümüzde bilgiye, imkâna kolay erişim olsa da bu kolaylığın içerisindeki alternatifler arasında kalarak doğruya ulaşmaları daha çok zaman alabiliyor. Şunu vurgulamak gerekir ki Ankara’da da Türkiye genelinde de geleceğimizi gençlerimizin ufku belirleyecek. Bu nedenle gençlere kulak vermeyi özellikle önemsiyoruz ve Ankara Kent Konseyi Gençlik Meclisinin çalışmalarında kolaylaştırıcı rol üstlenmekten dolayı mutluyuz.

Ankara Kent Konseyi Gençlik Meclisi, katılım dinamiklerine yeni bir soluk kazandırdı. Gençlerimiz sadece genç ve dinamik değil, aynı zamanda üretken. Bu üretkenliği kent yönetimine nasıl entegre edebileceğimiz üzerine çalışmalar sürdürüyoruz. Türkiye’de ilk defa bir yerel idarenin gençlik politikası –Ankara Yerel Gençlik Eylem Planı- gençler tarafından hazırlanıyor. Bu plan; toplumun tüm kesimlerini ve tüm farklılıkları sürece dâhil edilerek kentin gençlik politikasını belirlemeyi amaçlıyor. Başkentimizin Gençlik Meclisi, Ankara’nın genç akıllarını yine onların geleceği için bir araya getirmeye çalışıyor. Önümüzdeki süreçte Ankara’da gençlik alanında yapılacak her politika, etkinlik ve faaliyet gençler tarafından belirlenen çerçeve etrafında şekillenecek. “Üniversite Ankara’da Okunur” mottosunu “İş Hayatı da Ankara’da Yaşanır” hâline getireceğiz. Gençler üniversiteden sonra Ankara’yı terk etmeyecek. Okudukları şehir aynı zamanda doydukları, yaşadıkları, katma değer sağladıkları şehir olacak.

Gençler, bu hayata dair tecrübeleri elde ederken kendilerini inşa etme sürecinde asla bulundukları noktada “oldum” sarhoşluğuna girmemeliler. “Ben oldum” demek hayatın her döneminde tehlike arz etse de gençlik zamanlarında çok daha tehlikelidir. İnsanın kendini inşa etme faaliyeti hiçbir zaman bitmez. Başarının temelinde bu olmamışlık duygusu, natamamlık hâli vardır. Ancak bu duyguları hissederse başarılı olabilir insan. Bu duygularla karşılaştıkları zorlukların çözümlerinin püf noktalarını ararlar, daha çok konsantre olurlar. Arayışlarını her zaman devam ettirsinler, çünkü kendini inşa etme gayesinde olanların eğitim hayatı hiçbir zaman bitmez. Bu farkında olmadıkları baharlarında gelecekleri için, ölçülü bir hayat yaşasınlar; hızlı tüketmeyen, kirletmeyen bir hayat…

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.