© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Sezer Arıçay Karakterle Bağ Kurmak

Sezer Arıçay Karakterle Bağ Kurmak

“Pis Yedili”nin zorba karakteri Furkan’a hayat vererek ismini kitlelere duyuran Sezer Arıçay, şimdilerde “Yabani” dizisindeki Cesur’u canlandırıyor. Kendisini “Kulüp” gibi dijital projelerde de izlediğimiz başarılı oyuncu, hakkında merak edilenleri MAG Okurlarıyla paylaşıyor.

Oyunculuk eğitimi almaya nasıl karar vermiştiniz? Üniversitede bu bölümü seçmenizdeki motivasyonlarınız nelerdi?

Liseye başladığımda edebiyat öğretmenimin tavsiyesiyle okulun tiyatro kulübüne girmiştim. O yaşlar insanın kendini aradığı, hayatın anlamını aradığı yaşlar; nasıl biri olduğunu veya olmak istediğini, yetişkinlerin dünyasında nasıl iletişim kurması gerektiğini öğrendiği yaşlar. Tiyatro kulübünde vakit geçirdikçe hem duygu dünyamı hem de diğer insanlarla ilişkilerimi daha iyi anlamlandırmaya başladım. Yaptığımız provalarda ve çalışmalarda öğrenme biçimimin bu olduğunu fark ettim. Yaparak, eyleyerek, deneyimleyerek öğreniyor ve gelişiyordum. En önemlisi, dünyada o oyun anından daha önemli başka bir şey yokmuşçasına oynadığımda aldığım keyfi, o zamana kadar başka hiçbir şeyden almadığımı fark ettim. Dünya görüşüm, bu deneyimlerimle birlikte kendimi ve diğer insanları anlamanın, birlikte barış içinde yaşayabilmenin yolu olduğu yönünde şekillendi. Oyunculuğun bu yolda bana en uygun meslek olduğuna karar verdim ve bu kararımda ailem de beni destekledi. Mesleğini severek yapmanın insanın mutlu bir yaşam sürmesini sağlayacağına olan inançları, ailemin bana verdikleri en güzel öğretidir.

“Yabani” dizisindeki karakteriniz Cesur’u biraz anlatır mısınız? Bağ kurmak zor oldu mu? Proje nasıl gidiyor? Tepkiler nasıl?

Cesur, ailesini tanıyamadan kendini sokakta bulmuş ve orada hayatta kalmayı başarmış bir çocuk. Hayatta kalmak, karnını doyurmak için her türlü yola başvurmuş. Hiçbir şey önüne gelmemiş Cesur’un, her şeyi büyük çabalarla, zorla tırnaklarını geçirerek elde etmiş. Paran varsa varsın, yoksa yoksun diye düşündüğünden, hırsla saldırmış para kazanma şanslarına. Tüm bu yaşadıkları onu hırçın birine dönüştürmüş. Sokakta ya hiç dikkat çekmemeyi ya da birinin dikkatini çektiyse de kendini olduğundan büyük, ürkütücü, çirkin  göstermeyi farkında olmadan öğrenmiş. Eğer tekinsiz gözükürse insanların ona bulaşmadığını görmüş bir çocuk.  Aile sevgisiyle de; sokakta can kardeşim dediği Yaman, Asi ve Umut sayesinde tanışmış. Sevgi, özveri ve sadakatle aile olmuşlar. Birbirlerine tutunmuşlar. Neticede hepimiz insanız; dürüstçe sevmenin ve ilgiyle birbirine mesai harcamanın aşamayacağı mesafe yok diye düşünüyorum.

Bağ kurmak başta kolay değildi; tanıdığım, bildiğim bir dünya değildi bu. Proje başladığından bu yana, Cesur’la vakit geçirdikçe onu anlamaya; kırılganlıklarını, hırslarını, kıskançlıklarını ortak bir bedende deneyimledikçe giderek onunla daha çok bağ kurmaya başladım. Projemiz olayların hız kesmediği bir yoğunlukta ilerliyor. İzleyenlerin tepkisi Cesur’a karşı çok değişken. Kimi çok komik ve sempatik bulurken kimi çok itici ve gürültücü buluyor; ama sokakta bir Yabani izleyicisiyle karşılaştığımda ne kadar ilgi ve heyecanla takip ettiklerini yaklaşımlarından anlayabiliyorum.

Her sezonunda ses getiren “Kulüp” dizisi ve dijital platform projeleri hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

“Kulüp” 1950’lerin İstanbul’una bir zaman yolculuğu gibiydi benim için. Tıpkı köyden abisiyle birlikte gelen Hacı gibi ben de şaşkınlık ve ürkek bir heyecanla o dünyaya uyum sağlayabilmek ve kendimi kabul ettirebilmek için elimden geleni yaptım. O zamanların eğlence dünyası, politikası, günlük yaşantısı, İstiklal Caddesi’nde bir arada yaşayan onca farklı kültürden gelen insan; tüm bunları tanıma ve hikâyelerini anlatmanın bir parçası olmak çok gurur verici. Benim için ayrıca bir önemi de vardı “Kulüp” projesinin. Salih Bademci, konservatuara hazırlandığım dönemde beni sınavlar için hazırlayan ilk hocalarımdan biridir. Onunla birlikte mesai paylaşmak da ayrı bir zevkti benim için.

Oyunculuğun zor yanları neler sizin için? Setteyken çok zorlandığınız bir anı anlatır mısınız?

Oyunculuğun, duygusal ve fiziksel sahneler gibi zorlukları var; ama benim bu zamana kadar en çok zorlandığım kısmı bazı izleyicilerin aşırı tepkisi olmuştur. “Pis Yedili”de oynadığım dönemlerde yirmi yaşındaydım ve on altı yaşındaki, şımarık, züppe ve zorba bir karakteri oynuyordum. Spesifik bir anımdan bahsedemem belki ama o dönem onlarca kez sokakta yolumun kesilip “Bir daha o çocuklara öyle davranmayacaksın yoksa…” gibi tehditlerle karşılaştığım olmuştu. Sürekli sokakta “Ben aslında öyle biri değilim…” diye kendimi açıklamak zorunda kalmak, o dönem için beni psikolojik olarak çok yormuştu.

İlgilendiğiniz başka bir sanat dalı var mı? Özel hayatınızda nelerle uğraşmaktan keyif alıyorsunuz?

Diğer sanat dallarıyla ilişkim oyunculuğa kıyasla daha çok tüketim üzerine kurulu diyebilirim. Her türlü sanat yapıtını tüketmekten keyif alıyorum; ama üretim tarafında sadece kendime kadar diyebilirim. Canım sıkkınsa biraz yazmak iyi geliyor mesela, bazen gitarımla oynuyorum, bazen bir şeyler çiziyorum, bazen ayna karşısında dans ediyorum, bazen şarkı söylüyorum. Hepsi başka başka şekillerde iyileştiriyor.

Set dışındaki bir gününüz nasıl geçiyor?

O haftayı nasıl geçirdiğime göre değişiyor. Eğer o hafta çok yorulduysam, hastalanacak gibi hissediyorsam tüm gün tembellik yapıp yatıyorum; ama genelde sabah kalkıp köpeklerimi gezdirerek güne başlıyorum. Hava güzelse gezme işini biraz daha uzun bir yürüyüşe çeviriyorum. Çok yoğun çalıştığım zamanlarda, ailemle ve kız arkadaşımla yeterince ilgilenemiyorsam muhakkak boş günümde telafi ediyorum. Eğer herkes denk geliyorsa birlikte kahvaltı ediyoruz. Ya da kız arkadaşımda birlikte bir kahve içmeye çıkıyoruz. Benim odağım kesinlikle sohbet etmek ve arada oluşan açığı kapatmak oluyor. İlişkilerin özel zaman ve ilgi istediğini düşünüyorum. Saatlerce sohbet etmek genelde en güzel telafi yöntemi oluyor. Enerjim ve keyfim yerindeyse spor yapıyorum. Akşamüzeri tekrar köpeklerimi gezdiriyorum. Varsa listeme aldığım bir film, onu izliyorum ya da biraz kitap okuyorum. Akşam eğer yeni bölüm metni geldiyse ona çalışmaya başlıyorum, gelmediyse biraz bilgisayar oyunu oynuyorum.

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.