SEVGİLİLER GÜNÜ ÖZEL Özge Ulusoy, Raşit Bağzıbağlı
Kapak konuklarımız Özge Ulusoy ve Raşit Bağzıbağlı ile The St. Regis İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz çekimde, mesleki serüvenlerini ve özel hayatlarına dair sırlarını bizlerle paylaşıyor…
Özge Ulusoy
Gündemden düşmeyen, hemen hemen her davette karşılaştığımız, neredeyse her projenin içinde bir şekilde yer alan Özge Ulusoy’un yaşam öyküsünü dinlesek biraz…
Artık az çok biliyorsunuz aslında… Ankara doğumluyum, 20’li yaşlarımın başında İstanbul’a geldim. Hacettepe Üniversitesi’nde başladığım bale eğitimimi Mimar Sinan Üniversitesi’nde tamamladım. Sonrasında ise Yeditepe Üniversitesi’nde Sanat Yönetimi bölümünü bitirdim. Ablamın da ısrarıyla Elite Model Look yarışmasına katıldım ve ardından yavaş yavaş bu sektöre girmeye başladım. Daha sonra Miss Turkey ile bu yola tam olarak çıkmış oldum.
Bildiğimiz kadarıyla ailenizde, eğitim konusu en önemli konu… Sen de iki üniversite bitirdin… Peki, senin mesleğinin sanatla ilgili olması ve ardından modelliğe yönelmiş olmana aileden gelen yorumlar nasıldı?
Aslında modellik yapmanın şartı ikinci üniversiteyi bitirmekti. Ailem eğitim konusunda gerçekten çok hassas ve iyi ki de öyleler. Ablam şu an Bahçeşehir Üniversitesi’nde doçent olarak çalışmalarına devam ediyor. Ailem beni kararlarımda her zaman destekledi hatta babam aile de doktor, mühendis çok var, bir tane de sanatçı olsun derdi… Okuduğum mesleği şu an yapamasam da bu yapmayacağım anlamına gelmiyor çünkü, işimi çok seviyorum.
Öğrencilik yıllarını nasıl özetlersin? Başarılı mıydın, ders çalışmayı sever miydin?
Konservatuvara çok erken yaşta başlandığı için benim eğitimim normalden biraz daha farklıydı. Rus hocalar, onların sert ve ağır disiplinli ortamında eğitim almak çok zordu ama şimdi, “iyi ki öylelermiş” diyorum. Onlardan aldığım o disiplin hiç değişmedi, hala çok disiplinliyimdir.
Peki okul hayatında da okulun en çok beğenilen, en gözde kızlarından mıydın?
Hiç değildim. Ergenliğimde çok da güzel olduğum söylenemez. Biraz yaş almak bence kadınlara iyi geliyor, en azından benim için öyle oldu…
Herhangi bir estetik operasyon geçirdin mi?
Hayır, hatta hayatımda hiçbir operasyon geçirmedim. Geçenlerde yakın bir arkadaşım ameliyat oldu, o kadar korktum ki… Allah kimseye gerektirmesin, çok korkuyorum. Ama estetik olarak bir yerimi beğenmesem, korkumu da yenebilirsem estetik yaptırır bunu da çekinmeden söylerim. Şu an için sağlıklı beslenmek ve bakım yapmak benim için gayet yeterli…
Sakatlandıktan sonra baleyi bırakınca modelliği tercih etme sebebin ne oldu? Şu an bale yapmayı özlüyor musun?
Baleyi hep özlüyorum ama talihsizlik işte; o kadar yıl eğitim alıp sakatlık geçirmek… Sakatlıktan sonra üzerinizde korkusu kalıyor, eskisi kadar özgür hareket edemiyorsunuz. Hayat işte, ne getireceği belli olmuyor ama her işte de bir hayır oluyor gerçekten…
Bir anda yıldızının parlaması, farklı iş alanlarında basamakları hızla tırmanmaya başlaman, bu kadar tanınan ve sevilen bir yüz haline gelmen… Nasıl gelişti tüm bu süreç?
Miss Turkey’den sonra Survivor da bana çok şey kattı. Neredeyse 10 yıldır bu sektördeyim, bir günde ünlü olmadım çok emek verdim gerçekten… İşimi büyük bir özenle ve severek yapıyorum ve bu da başarıyı getiriyor…
Hep bu kadar zayıf mıydın? Nasıl koruyorsun formunu?
Ben aslında yediğim zaman kilo alan bir insanım, bu yüzden hep kontrollüyümdür ama annem de, ablam da 36 beden. Genetik olarak da bir incelik var yani…
Herkesin çok beğendiği Özge Ulusoy’un yüzünde veya vücudunda beğenmediği bir yer var mı?
Ayaklarım güzel değildir ama ben onları çok severim. Bale çok zorlayıcı bir sanat dalı olduğu için parmaklarım deforme oldular ama hep o günleri aklıma getiriyorlar.
Modelliğin yanında tasarımcı kimliğinle de karşımızdasın artık… Modaya dair yaratıcılık hep var mıydı içinde yoksa sonradan mı gelişti?
Tasarımcıyım deyip tasarımcı arkadaşlarıma saygısızlık etmek istemem hiçbir zaman… Çünkü bu işin eğitimini almadım. Fakat 10 yıldır moda sektörünün içindeyim, prova mankenliği de yaptığımdan dolayı kalıptan, kumaştan iyi anlarım. Ben sadece zevkimi paylaşıyorum aslında…
Katıldığın defileleri, desteklediğin projeleri, televizyon programlarını ve marka yüzü olmayı neye göre seçiyorsun? Gelen teklifleri onaylama sürecinde kriterlerin neler oluyor?
Çok kolay bir süreç olmuyor. İş geldiğinde kimle yaptığımız, markanın ya da projenin güvenilirliği ve saygınlığı çok önemli. Zaten iş konuşmalarım tüm süzgeçlerden geçtikten sonra menajerim tarafından bana ulaştırılıyor ve ben son değerlendirmeyi yapıyorum. Kendi izlemeyeceğim bir programı, kullanmayacağım bir markayı ya da mantıksız bulduğum bir projeyi asla onaylamıyorum.
Kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı? Başka kitaplar da gelecek mi arkadan?
Aslında aklımda yeni bir kitap projesi var ama önce tam olarak kafamda oturtmam lazım. Sonrasında size mutlaka bilgi veririm zaten.
Yakın dönemde yeni projeler var mı?
Tv 8.5’da yeni programım başladı. Onun heyecanı ve mutluluğu var şu anda. Kanal ve yeni proje beni çok heyecanlandırdı. Her sabah canlı yayınla 08:00’de başlıyor. Sağlık, spor, güzellik, moda gibi birçok konuya değineceğiz.
Şubat ayı kapak konuğumuz olarak bu ayın gündemi Sevgililer Günü’ne özel, aşkı konuşalım… Hacı Sabancı ile yollarınız nasıl kesişti? Karşılıklı olarak “ilk görüşte aşk” diyebilir miyiz?
Ortak arkadaşlarımız aracılığıyla tanıştık. İlk görüşün de etkisi vardır mutlaka ama biz daha çok tanıyarak sevdik.
Aşkını birkaç kelimeyle ifade etmeni, onu birkaç kelimeyle tarif etmeni istesek, hangi kelimeleri seçersin?
En yakın arkadaşım, eğlenceli ve saygın.
Bir Akrep burcu olarak ilişkide kıskanç ve zor bir kadın mısın?
Akrep burcuyum ama burcumun çok fazla özelliğini taşımıyorum sanırım. Mesela kıskançlığım neredeyse hiç yoktur.
Peki yakın gelecekte evlilik, çocuk, kısacası aile kurmak gibi planlar, konuşmalar var mı aranızda?
Şu an ikimiz de çok yoğun çalışıyoruz. Doğru zaman geldiğinde bu zaten olacaktır ama şu an değil.
umaş konusunda büyük başarılara ulaşmış bir ailenin, göz kamaştıran tasarımlarıyla dünyaca tanınan oğlu Raşit Bağzıbağlı’nın yaşam öyküsünü dinlemek istiyoruz…
Çok küçük yaşlarda kumaş ile tanışan biri olmak çok farklı bir şey. Sadece kumaş topları görüp büyümek, sonrasında o kumaşların elbise ya da ceket haline gelebildiğini gözlemlemek beni diğer tüm arkadaşlarımdan farklı kıldı her zaman. Renkli, keyifli bir çocukluk geçirdim. Ünlü simaların kumaşlarımızdan oluşan kostümler giymelerine küçük yaşlarımdan itibaren tanık olmaya başladım.
Senin ailende en çok önem verilen konu neydi? Annenin mi yoksa babanın mı daha dominant olduğunu söyleyebilirsin?
Annem de babam da markamız için çok çalıştı, buraya gelmeleri kolay olmadı. Tatil bile olsa onlar için önce gelen şey, çok çalışmaktı. Bu alışkanlık ve prensip bize de geçti. Babam işte çok dominant bir karakterdir, evde ise annemin sözü geçer.
RAŞİT BAĞZIBAĞLI
Tasarımcı olmaya ne zaman karar verdin? Bu konuda aileden herhangi bir baskı söz konusu oldu mu?
12 yaşımdayken tasarımcı olmaya karar verdim. Ailem ilk başta pek destek olmadı. Asla baskı kurmalarına gerek kalmadı, her şey çok organik gelişti. Şimdi ise, başarılarımla gururlanıyorlar ve aile mesleğimizi yeni bir noktaya taşıdığım için çok mutlular.
KKTC Polisi’nin üniformalarının yanı sıra tüm logo ve amblemlerini de tasarladın… Nasıl geldi bu teklif? Nelere dikkat ettin bu tasarımları hazırlarken? Nelerden ilham aldın?
O benim en gurur duyduğum çalışmamdır. Bir gece yarısı KKTC Polis Müdürlüğü’nden aradılar, korktum birden, insan bir şey mi oldu diye endişeleniyor. Toplantı sonucunda aldıkları kararla yeni üniformalarını Kıbrıslı bir tasarımcının hazırlamasını istediklerini dile getirdiler. Çok gururlandım… Uzun süren toplantılar yaptık, mevcut üniformaları ile alakalı şikayetlerini dinledim, en az 20 yıl kullanılacak üniformalar istiyorlardı ve bu doğrultuda tasarım aşamasına geçtim… Şimdi, Kıbrıs’a ne zaman gitsem polis memurlarının teşekkürlerini duymak beni gururlandırıyor.
Özellikle son yıllarda yıldızın bir anda parladı… Türkiye’de ve yurt dışında moda tasarımı alanında birçok ödüle layık görüldün… Bu ödülleri nelere borçlu olduğunu, başarının altında yatan faktörlerin neler olduğunu düşünüyorsun?
Aslında yıldızım bir anda parlamadı. Hep iyi işler yapıyordum zaten ama yıldızım gerçek anlamda Fashion Week’te koleksiyonlarımı sergilemeye başladıktan sonra parladı. Çok çalıştım, hiç yılmadım. Bir ara zor bir dönemden geçtim, o ara yurt dışında yaşadım. Geri döndüğümde ise şansım açıldı. Hayatta bazen virajlar almak lazım…
Türkiye’de ve yurt dışında hangi modellerle çalışıyorsun, kimleri giydiriyorsun? Yollarınız nasıl kesişti bu isimlerle?
Yurt dışında, Doutzen Kroes, Petra Nemcova gibi isimlerle çalıştım. Türkiye’de ise, Özge Ulusoy ve Tülin Şahin, çalışmaktan keyif aldığım ve sevdiğim model arkadaşlarım. Aynı zamanda çok sayıda ünlü ile de çalışıyorum. Demet Şener, Bergüzar Korel, Dilan Deniz, Amine Gülşe, Özge Özder… Bu isimlerden bazılarıyla ortak arkadaşlarım sayesinde tanıştım, bazılarını da bizzat davet edip tanışmak istediğimi belirttim, enerjilerimiz de tutunca çok keyifli arkadaşlıklarımız, dostluklarımız oluştu.
Kendi markanı yaratma sürecin nasıl gelişti?
Markamı yaratmanın ardından defile yapmasam bile koleksiyonlarımı hazırlamaya devam ettim. Defileler ve doğru ünlüler ile iş birliklerini doğru orantıda yürütmek çok önemli. Tasarımlarım, Bağdat Caddesi (İstanbul) ve İran Caddesi (Ankara) Derviş Bağzıbağlı mağazalarında satılıyor. Şimdi ise, hazır giyim koleksiyonum RASHID 1. Levent’te bulunan Raşit Bağzıbağlı mağazamda ve Gizia Gate Nişantaşı’nda satılıyor. Couture yapmanın yanı sıra hazır giyimden de çok keyif alıyorum.
Gardırop Savaşları’na nasıl dahil oldun? Proje sana sunulduğunda ilk tepkin ne oldu?
Yapımcılarımız Dilek Dağcıoğlu ve Ebru Kip’in uzun zamandır aklındaymışım. Bir cafede karşılaştık ve orada yanıma gelip teklif ettiler. Yemek yiyordum, birden şok oldum. Çok heyecanlandığımı söyledim. O dönem 2016 Oscar törenlerine gidecektim, kırmızı halıda Mine Vargı’yı giydirecektim. Dönüşte toplantı yapalım diye konuştuk ve ardından kendimi tanıtım filmi çekimlerinde buldum. Yaşadığım o heyecan hala aklımda…
Sana gelen projeleri kabul ederken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsun?
Kişisellikten öte, projelerin markama ve imajıma uygunluğuna özen gösteriyorum. Bununla ilgili danıştığım bir iletişim ekibim var. Mesele her yerde olmak değil, doğru yerde olmak…
Programın içinde biri olarak, programı nasıl değerlendiriyorsun? Değiştirilmesi veya geliştirilmesi gereken yönleri var mı? Mesela erkeklere yönelik de böyle bir program olmalı mı?
Kızların en büyük sorunu, kumaşları tanımamaları. Yazlık kumaşlarla kışlık kumaşları kombin edip hatalara düşüyorlar. Ne yazık ki, moda okullarımızda da bu eğitimlerin iyi verildiğini düşünmüyorum. Moda ve Tekstil Bölümü mezunu kızlar geldiğinde bile bu hataları yapabiliyorlar. Bizim uyarılarımız sayesinde vücutlarına göre giyinmeyi öğreniyorlar. Program içinde erkeklere yönelik de bir bölüm yaptık.
Türk kadının ve erkeğinin giyim tarzını nasıl buluyorsun?
Her yıl daha fazla gelişiyor. Erkeklerimiz renk giyiyorlar ve eski tanımıyla metroseksüel olmaktan korkmuyorlar. Kadınlarımız da trend takip etmekten çok, vücut tipine göre giyinmeye başladılar. Bu da gelişimi beraberinde getiriyor.
Moda sektöründe yurt dışı ile kıyaslandığımızda sence ne gibi farklılıklarımız var?
Özgünlük, bireysel olma ve kaliteli kumaş kullanımı ile alakalı kat etmemiz gereken yollar var. Ben bu eleştirilerin dışında olan Türkiye’deki 5 tasarımcıdan biriyim. Ama sayımızın artması lazım ki dünya standartlarında konuşulan bir moda haftamız olabilsin.
Özel dikimde kadınlarla mı erkeklerle mi çalışmak daha kolay?
Ailemiz içinde bir iş bölümü yaptık; ben kadınlarla çalışıyorum, kardeşim Onay ve babam Derviş Bağzıbağlı erkeklerle çalışıyor. Kadınlarla çalışmaktan büyük keyif alıyorum ama ileri bir erkek koleksiyonu da yapmak istiyorum.
Sosyal sorumluluk projelerine destek veriyor musun?
Evet, daha önce Türkiye Yardım Sevenler Derneği yararına Ankara’da iki kez defile yaptım. Böyle projelere açığım, çünkü sanat ile sosyal sorumluluk bir araya gelince ortaya harika bir sonuç çıkıyor.
Ufuktaki projelerinden bahsedelim biraz da…
Bu yıl sektördeki 10. senemi kutlayacağım. Bunun için özel bir organizasyon hayal ediyorum. Başka özel projelerim de var ama sürpriz olsun…
Veee aşk… Kızların hayran olduğu yakışıklı tasarımcının kalbinde biri var mı?
Aşk, dünyanın en güzel hissi bence… Fakat o kadar yoğun çalışırken maalesef aşka vakit bulamıyorum. Şimdilerde hayatımda özel biri yok, inşallah olur.
Nasıl birine aşık olursun? Ve aşık olduğunda nasıl bir Raşit çıkar ortaya?
Ben aşkı çok seven ve sevdiğine çok bağlanan biriyim. Fakat aşk, siparişle olmuyor ne yazık ki… Terazi burcuyum, dolayısıyla duygusalım. Nasıl davranacağım ise, karşımdaki kişiye göre değişir…
Evlilik, çocuk gibi hayallerin var mı? Yakın zamanda aile kurma gibi bir isteğin var mı?
Var tabii ki… Yakın zamanda aile kurma gibi bir hayalim olmasa da elbette bir gün güzel bir ailem olmasını isterim. Ailesine düşkün biriyim ve aile yaşantısına çok kıymet veriyorum.