Rukiye Göçer ile 8 Mart Özel Röportajı
TOBB Ankara Kadın Girişimciler İcra Kurulu Başkan Yardımcısı ve Diş Hekimi Rukiye Göçer, güçlü yanlarından da bahsederek kadınların iş dünyasındaki konumlarını sağlamlaştırmak ve ülke ekonomisine katkılarını artırmak adına attığı adımları anlatıyor…
Bize kendinizden, güçlü yanlarınızdan bahseder misiniz?
İnsan olarak kendimi hekim, işveren, yönetici, akademisyen, aktivist, anne ve birçok sıfatla tanımlayabilirim ancak, en güçlü yanım kadın olmam. Çünkü kendi çizgimde, kadın beynimi rasyonel değerlerle daha güçlü kılarak başarıyı ortaya çıkarabildiğimi düşünüyorum. Ben kendi hikâyemin başrolünde olmayı tercih eden bir kadınım. İş ve özel hayatımda çevresel faktörlerin ya da kişilerin kolay kolay etkisinde kalmıyorum. Realistik bir bakış açım var; doğal olarak, yaşanmışlıklarımın toplamı olmayı tercih etmiyorum. Olmayı seçtiğim kişiyim.
Vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?
Herkesin kendine has parametreleri olmalı; bunların içinde iş ahlakı, disiplin, çok çalışmak vs. olmazsa olmazlar. Ancak, farklı alanlardaki önceliklerim değişiklik gösterse bile, hepsinin ortak noktasında özgün olmak yatıyor. Attığım adım, söylediğim söz, yaptığım yatırım, aldığım kararlar ben olmalı, benden olmalı. Toplumsal normlara saygı duyan ancak, çok da bağlı kalmayan özgür bir yapım var. Sanırım beni farklı ve güçlü kılan bu.
Kadınların iş hayatında daha fazla yer almaları için yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız?
Biliyorsunuz, ben birçok sivil toplum kuruluşunun yönetiminde bulunuyorum ve aktif olarak rol aldığım tüm STK ve dernekler, kadın girişimciliği ve kadınların iş hayatındaki pozisyonlanmaları üzerine.
Demokrasi ve insan hakları evrensel ilkelerine bağlı, çağdaş uygarlık hedeflerine sadık bir toplumsal yapıyı desteklemek, kadınların iş dünyasındaki statülerini sağlamlaştırmak ve ülke ekonomisine katkılarını artırmak amacıyla kadın girişimcilere destek olmak ilkesiyle yürüttüğüm bu derneklerdeki görevlerimde çabam, ortak akılla kadınların iş hayatında yer edinebilmelerini, gerek finansal, ticari hukuki, gerekse mental olarak mentörlük yaparak, onlara kendi ticari atılımlarım ve iş hayatımla da örnek olarak başarılı olabilmelerini sağlamak. Ulusal, uluslararası imza attığımız projelerde gerek kadın istihdamının arttırılması, mentörlük sağlanması, girişimlerinin hayata geçirilmesi, gerekse iş hayatlarında büyüme potansiyellerini ortaya çıkarabilmek açısından ideallerimizin birçoğunu gerçekleştiriyoruz diyebilirim.
Çağdaş kadını nasıl tanımlarsınız? Özellikleri ne olmalı?
Benim gözümde kadına değer katan, onun özgünlüğüdür. Kendi tercihleri, duygusu, kararları yolu olmalıdır. Taklitten uzak, özgünlüğünü yaşayan kadın mutludur; mutlu kadın, başarının anahtarını elinde tutandır. Çağdaş kadın ise tam olarak o anahtarı nasıl kullanacağını bilen kadındır.
İş ve sosyal hayatınızdaki dengeyi nasıl koruyorsunuz?
Benim pozisyonum ve tempomdaki bir kadın için bu dengeyi sağlamak çok kolay olmuyor. Neredeyse tüm zamanımı planlamak durumundayım, çoğu zaman dengeyi koruyamadığım da oluyor ama günün sonunda takdir edilmekten ziyade (ki bu beni besleyen bir duygu olmadı hiçbir zaman), taklit edildiğimi gördüğümde motive oluyorum. Başardığımı anlıyorum. Büyükten küçüğe başarılarımla, duruşumla, çizgimle, tarzımla örnek olduğumu görmek, izlemek beni mutlu ediyor. Yeni iş insanlarına öncülük etmek güzel…
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne özel bir mesajınız var mı?
Aslında özel günlerin, duyguların tek güne etiketlenmesine karşıyım ama maalesef modern dünyanın gereklilikleri bunlar. Dolayısıyla 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak ön plana çıkıyor, bizler de gündemimize alıyoruz, yoğun bir programla geçiriyoruz. Tek güne sığdırmamakla birlikte, günümüzü kutluyorum!