© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

RO Mimarlık ve İç Mimarlık Sürdürülebilir Projele

RO Mimarlık ve İç Mimarlık Sürdürülebilir Projele

Hem Türkiye’de hem yurt dışında edindiği deneyimlerin ardından kendi firması RO Mimarlık ve İç Mimarlık’ı kuran Mimar Çağnur Kızılkan, tasarım ilkelerini ve çalışma prensiplerini MAG Okurlarıyla paylaşıyor.

Kendinizden ve eğitimlerinizden bahsederek, RO Mimarlık’ın kuruluşuna değinir misiniz?

Mimarlık Fakültesinden mezun olduktan sonra Ankara ve İstanbul’da olmak üzere on altı yılı aşkın süredir mimarlık sektöründe aktif olarak çalışıyorum. Kariyerim boyunca hem Türkiye’de hem de yurt dışında büyük ölçekli ve uluslararası projelerde yer aldım. Özellikle hastane tasarımı ve tıbbi çözümler konusunda uzmanlaştım ve 700-800 yataklı şehir hastanelerinin projelendirme süreçlerinde önemli roller üstlendim. Bunun yanı sıra Asya, Avrupa, Azerbaycan ve Dubai gibi, mimaride farklı deneyimler sunan coğrafyalarda da farklı ölçeklerde projeler geliştirdim. Dubai’deki Cityscape Fuarı’na baş mimar olarak katılmam da uluslararası vizyonumu geliştiren önemli deneyimlerden biri oldu… 2021 yılında ise artık kendi yolumu çizme kararı aldım ve çocuklarımın isimlerinin oluşturduğu RO Mimarlık’ı kurdum. Burada, yıllar içinde edindiğim deneyimleri kendi mimari bakış açımla birleştirerek projeler üretmeye başladım. Şu anda ekibimle birlikte iç mekân tasarımlarına, mimari projelere ve uygulamalara odaklanıyoruz. Amacımız, her projede estetik ve işlevselliği en iyi şekilde bir araya getirmek. Sahip olduğum mobilya showroom’u ile mimari işlerimi de birlikte yürüttüm. Çalışmak, özellikle mimari tasarımcı olarak var olmak benim için sadece bir iş değil, hayatımın büyük bir parçası. Bir kadın olarak diğer sorumluluklarımla birlikte tüm bu organizasyonları yürütmek çokça enerji istiyor. İşimi severek yapıyor olmak, zorlukların altından kalkmamı sağlıyor.

Tasarım yaparken ve tamamlanan projelerinize baktığınızda neler hissediyorsunuz?

Bir projeye başlarken, yolculuğun beni nereye götüreceğini, yolda neler hissedeceğimi ve sonuçta nasıl bir noktaya varacağımı süreç boyunca hep düşünürüm. Başlangıçlar sancılıdır ama bir o kadar da heyecan vericidir. Bazen belirsizlikler, bazen zorluklar olur ama tam da bu yüzden her proje kendine özgü bir serüvene dönüşür. Zaman ilerledikçe sancı azalır, yerini daha yoğun bir heyecana bırakır. Proje olgunlaştıkça, her detay yerine oturdukça duyduğum tatmin de artar. İşin tamamen bittiği, projenin teslim edildiği an geriye dönüp bakarım ve tüm zorluklar film şeridi gibi gözümün önünden geçer. Süreci baştan sona en yoğun hissettiğim andır. Aynı zamanda müthiş bir doyum, bir huzur ve hak edilmiş bir mutluluk da beraberinde gelir. Tabii ki hiçbir süreç tamamen sorunsuz ilerlemez, her projede beklenmedik engeller çıkabilir; ama burada önemli olan, sürecin yükünü kaldırabilecek deneyime sahip olmaktır. İşte o zaman, ne kadar zor olursa olsun, her projenin sonunda yeni bir işe başlama isteği kendiliğinden doğar.

Projelerinizde imzanızı taşıyan unsurlar nelerdir? Özgün bakış açınızı temsil eden bir yol haritanız var mı?

Mimari tasarımın genel çizgisi kadar, ince düşünülmüş detaylar da benim için çok önemlidir. Kullanıcının mekân içinde bu detaylar sayesinde daha konforlu ve pratik bir yaşam sürdürebilmesine özen gösteririm. Diğer yandan, mekânın genel tasarım çizgisini algılarken, sadece bir obje ya da bir aydınlatma unsuru ile mekânın ruhunu yansıtabilmeyi oldukça önemsiyorum. Kullanıcıya kendini iyi ve özel hissettirecek, özenle seçilmiş detaylar benim için çok kıymetli, çünkü bazen büyük tasarım kararlarından çok, mekânla bütünleşen küçük ama etkili dokunuşlar o alanı gerçekten yaşanır ve anlamlı kılıyor.

Hangi odada hangi renk ve ışık kullanılmalıdır? Bunun, insanlar üzerindeki etkisini anlatır mısınız? Projelerinizde takip ettiğiniz bir felsefe var mı?

Bu beni her zaman heyecanlandıran bir konudur. Öyle ki, yüksek lisansımı bu alanda yapmaya karar vermiştim. Mimarlık Fakültesi sonrasında, 2012 yılında Yıldız Teknik Üniversitesinde Mimari Tasarım, Aydınlatma ve Renk Tasarımı üzerine yüksek lisansa başladım. Bu konuda bir çok teknik veri ve bilimsel çalışma bulunmaktadır. Bunların hepsi tasarım yaparken bize ışık tutar. Pratikte ise bu konuyu ele alırken öncelikli sorulması gereken; “Müşterinin hayali nedir, nasıl bir ortamda olmayı hayal ediyor, nasıl hissetmek istiyor?” sorularıdır. “Şu renk bu oda için en uygundur.” ya da “Bu ışık en iyi seçenektir.” demek, mekândan ve kullanıcıdan bağımsız pek mümkün değildir; ancak, genel kullanım alışkanlıkları ve tecrübelerime dayanarak şunu söyleyebilirim; bana göre, gün ışığı diye belirttiğimiz sıcak ışık veren aydınlatmalar, insanların yoğun olarak vakit geçirdiği mekânlarda tercih edilmelidir, böylece doğala en yakın aydınlatma sağlanmış olur. Benim için önemli olan, mekânın işlevine ve kullanıcının hissetmesini istediğim duyguya göre rengi doğru konumlandırmaktır, çünkü renk sadece estetik bir tercih değil, aynı zamanda insan psikolojisini ve mekân algısını doğrudan etkileyen güçlü bir araçtır.

 Müşterilerinizin, sürdürülebilir olmayan isteklerine karşı nasıl bir yol belirliyorsunuz? Bu tür isteklere örnekler verebilir misiniz?

Bazen bazı müşteriler doğal malzeme yerine tamamen sentetik ve uzun ömürlü olmayan malzemeleri birçok sebepten tercih edebiliyor, ya da, çok sevdiğimiz büyük cam yüzeylerin kullanılması istenebiliyor cephelerde; ancak, iklim koşulları dikkate alınmadan yapılan aşırı cam kullanımı, yüksek enerji tüketimine, aşırı ısınmaya ve konfor kaybına yol açabilir. Doğal olmayan malzeme kullanımları uzun ömürlü olmayabilir; tasarım için çıkılan yolda da istenen etkiyi ve algıyı da vermeyebilir. Sonucunda uygulamada başa dönülmesi gereken durumlar olabilir. Bu da hem para hem zaman kaybına sebep olur. Bu sebeple, tasarımı yaparken müşterilerle konuşarak en başında sürdürülebilirlik açısından en doğru noktada nasıl buluşabileceğimizi belirleyerek ilerlerim. Tasarım süreci başında, sürdürülebilir olmayan unsurlar için doğru çözümlerle ilk adımların atılmasını sağlarım. Sonuç olarak, tasarım dediğimiz şey ruhumuza da hitap eden bir olgudur. Bazen farklı amaçlanmış mekânlarda sürdürülebilir olmayan tasarım olguları da ortaya çıkabilir. Tasarım, sadece bir mekân yaratmak değil, bir his, bir deneyim ve bir hikâye oluşturmaktır. İşte bu yüzden; her çizgi, her malzeme, her detay bir amaca hizmet edecek şekilde, bütün değerlendirmeye önem gösteririm. Önemli olan, müşteriyi kısıtlamadan doğru yönlendirmektir.

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.