ÖZGÜR BİR MÜZİSYEN
Takıntısını tutkuya dönüştüren bir müzisyen… “Romantik bir dükkan” olarak tanımladığı “Adrianopolis” markası ile çok sevdiği Ankara’ya yeni bir soluk kazandıran ünlü müzisyen ve söz yazarı Cem Adrian ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Cem Adrian’ı biraz yakından tanıyabilir miyiz?
Cem Adrian Ankara’da yaşayan özgür bir müzisyen. Var olan düzene uymayan, zor bir yoldan geçmiş ama şu anda da bulunduğu yerden çok mutlu olan biriyim.
Koleksiyon tutkunuz ne zaman ve nasıl başladı?
Gittiğim her yerden aldığım saatler ile başladı diyebilirim. Ben sonuçta bir saat koleksiyoneriyim. Biriktirmekten hoşlanan biri olmasam da saatlere olan tutkum bir zaman sonra takıntıya dönüştü her koleksiyoner gibi biriktirdikleriniz sizi paylaşma noktasına getiriyor. Ben de AdrianPolis ile biriktirdiklerimi paylaşma kararı aldım. Burada bulunan saatler “AdrianPolis” fikri ortaya çıktıktan sonra buraya ait olacak şekilde temin edilen saatlerden oluşuyor.
Bu kadar tutku ile biriktirdiklerinizi paylaşmak zor olmadı mı?
Kendime ait bir koleksiyonum daha var. Ancak AdrianPolis de paylaşma fikri ile yola çıktığı için şu anda bu hazineyi insanlarla paylaşmak ayrıca keyif veriyor bana. En önemlisi de burada bulunan saatlerin dünya üzerinde bir eşinin daha olmayışı. Aslında ufak bir saat müzesi. İnsanların buraya gelip saatler hakkında bilgi alması beni ayrıca mutlu ediyor. Paylaşamayacağım saatlerim de var ama…
Neden saat koleksiyonu?
Bu cevabını veremediğim bir soru. Hayatınızın boş bir döneminde bir arzu başlıyor ve takıntı haline geliyor ve sonuç… Müzikal olarak Türkiye’de gidebilecek olduğum son noktaya gittim ben. Bu konuda da çok tatmin oldum. Belki başka ticari yatırımlar yapılabilirdi ama ben mutlu olduğum şeyi yapmaktan yana olduğum için şu anda da çok mutluyum. Böyle bir ilgi alanını oluşturmanın mutluluk hormonu salgıladığına yüzde yüz eminim. Hayatında boşluk olan ve mutsuz insanlara tavsiye ediyorum.
Normal hayatınızda da takıntılı biri misinizdir?
Takıntılı değil mükemmeliyetçiyim. Kariyerim ve müziğim ile alakalı çok fazla uğraşıyorum.
Her saatin bir hikayesi var mı peki?
Burada 1780’li yıllardan bu yana oluşan bir arşiv var. Tabii her saatin de kendine ait birçok hikayesi var. AdrianPolis’de Mardin’den de Amerika’dan da İngiltere’den de aldığım saatler var. Müzik kariyerim dolayısı ile gezdiğim tüm yerlerde antika pazarlarını kendim gezerek kiminin görüntüsüne kiminin de hikayesine aşık olarak aldım bu saatleri. Ama içlerinde benim için en özeli Mardin’de bir antikacıdan aldığım saattir. Onun hikayesi ve kendisi de benim için çok özel. Bir de uçakta tanıştığım ve sonrasında nikah şahidi olduğum arkadaşımdan aldığım saat benim için çok kıymetli.
Saat koleksiyonu tutkunlarını ağırlayacağınız yeni mağazanızdan bize biraz bahseder misiniz?
AdrianPolis bahsettiğim gibi tamamen kişisel bir tutkudan yola çıkarak ortaya çıkan bir marka. Dekorasyonundan yerleşimine tüm detayları ile ben ilgilendim. Burayı “Romantik” bir dükkan olarak tanımlıyorum. Gelen herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği, satın almak değil sadece gezmek için bile gelebilecekleri ve saatler hakkında bilgi alabilecekleri bir yer yapma hayali ile ortaya çıkan ufak bir müze. Biz AdrianPolis ile insanlara saatin hayatımızdaki önemini anlatmayı hedefliyoruz. Eşsiz bir el emeği ile yapılan bu ürünlerin tarihlerini gelen tüm ziyaretçilerimiz ile paylaşmayı diliyoruz. Her şeyin dijital olduğu bir çağda bir gün olur da tüm elektrikler giderse ve hayat durursa zamanı bize gösterecek tek şey bu saatler. Türkiye’de daha önce böyle bir mağaza açılmadı. Online kısmı kullanarak da mağazamızı tüm saat koleksiyonerleri ile buluşturacağımız bir noktaya getireceğiz.
Saat koleksiyonerleri haricinde hayranlarınızdan çok gelen oluyor mu?
Tabii duyan insanlar geliyorlar mutlaka. Tanımadığım birçok insanla tanıştım mağaza açıldığından bu yana, saatleri görmeye gelenler de oluyor beni görmeye gelenler de oluyor mutlaka.
Koleksiyon kültürünü Türkiye’de nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok ciddi bir arşive sahip olan insanlar var. Çok daha fazla da gelişim gösteriyor. Çok ender parçalara sahip olan kişileri bir çoğumuz bilmese de ben kendi adıma böyle bir ilgi alanı yaratılmasının insanı çok dinlendirdiğini ve iyi geldiğini düşünüyorum. Herkese de tavsiye ediyorum.
Ankara’nın sizin için ayrıcalığı nedir? Neden İstanbul değil?
Ben Ankaralıyım. Özellikle bu sokak benim için çok önemli. Gerçekten çok fazla seviyorum. Böyle bir koleksiyon mağazasını İstanbul’da da açabilirdim evet ancak Ankara’nın her yeri benim için çok kıymetli. Böyle bir kültürü birikimini de öncelikle Ankara’da paylaşmak istedim. İleride tabii ki İstanbul gibi düşüncelerimiz de olabilir. Ama şu an için Ankara’da başlamak bana çok daha fazla keyif veriyor. Hep mutlu olduğum yerlerde mutlu olduğum şeyleri yaptım. Bu yüzden Ankara benim mutlu olduğum yer diyebiliriz.
Müzik sizin için ne ifade ediyor?
Müzikle doğdum müzikle büyüdüm ve onunla öleceğim. 11 senede 10 adet albüm yayınladım.
Müziği bırakmayı düşünüyor musunuz?
Hayır. Müzik benim hayatım. O beni bırakmadığı sürece bırakmayı düşünmüyorum.
Türkiye’deki müzik çalışmaları hakkında neler düşünüyorsunuz?
Türkiye’de bazı işlerin ve mesleklerin kendince oluşturduğu bazı kuralları vardır. O kurallara uymadığınızda ilerleyemeyeceğinizi düşünürler. Şarkı bestelerken artık insanların ne kadar beğeneceğine sınırlandırarak beste yapılır oldu. Rock müzik yapan isimler üflemeli çalgılar çalmaya başladılar. Farklı kaygılar müziğin önüne geçiyor ne yazık ki. Buna uymadığım için belki de kendimi özgür olarak tanımlıyorum. Türkiye’de çok güzel şeyler yapan insanlar var ancak bu insanlar çok satanlar listelerinde değiller. Ticari müzik kaygısı biraz daha anlattığımız sözleri hatta şarkılarımıza konu edilen “Aşk” kavramını bile etkiledi. Bu kaygılar yüzünden insanlar aşkı bile çabuk tüketebilir oldu. Aşk kavramı edebi anlamda zenginleştirilerek sunulmalı. Temelinde eğitimsel ve ekonomik sorunlar olduğu için Türkiye’de müzik kültürü Avrupa’daki gibi gelişemedi ne yazık ki.
Müzik çalışmalarını takip ettiğiniz isimler kimler?
Birsen Tezer, Bülent Ortaçgil, Nurettin Rençber… Daha birçok isim var. Bir gün tüm müzik kanallarında bu isimlerin şarkılarının dinlediğini düşünün. İnanın çok fazla şey değişir.
Müzik ve sanat eğitimi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Müzik ve sanat eğitimi özellikle çocukların gelişiminde çok önemli bir noktada. Bu yüzden kaliteli ne istediğini bilen bireylerin yetişmesinde neleri dinledikleri bence çok büyük rol oynuyor. Ne kadar çok basitçe erişilirse bazı şeylere kavramların o kadar önemi kalmaz. Popüler olarak bize sunulan şeyler sanırım biraz buna neden oluyor. Yeni jenerasyonlar hakkında söylenen olumsuzlukları biraz da bizler yaratıyoruz. İzlettiğimiz ve dinlettiğimiz şeyleri seçerken çok özenli davranılmalı ki Türk kültürünü yansıtan değerler ileriki nesillere de anlatılabilsin.
Sosyal medya müzik sektöründe sizce nasıl bir etki uyandırıyor?
Sosyal medya çıktığından bu yana geleneksel medya eski popülaritesini kaybetti. Bir şarkı yaptığınızda kendi kişisel hesabınızda paylaştığınızda çok daha fazla kişiye erişme imkanına sahip oluyorsunuz. Burada da sizin müziğiniz ile ilgilenenleri net olarak gözlemleme şansınız oluyor. Müzik kanallarında sesi kapalı bir şekilde dönen kliplerin bir sanatçıya ya da yaptığınız sanat adına bir geri dönüşü ne yazık ki olamıyor. O anda sadece klibi görürken sosyal medyada klibi ya da anlatmaya çalıştığınızı dinliyor ve izliyor. Sosyal medya sayesinde biraz daha bireysele indi.
Yeni albüm çalışması hazırlıklarınız var mı?
Yeni bir albüm hazırlığımız var. Eylül ayında…
Son olarak Adrianopolis ile ilgili neler söylemek istersiniz?
AdrianPolis tüm markaların saatlerinin yer aldığı butik bir mağaza. Burada bir saat tarihi var. Burada olan saatlerin yanı sıra çok daha büyük bir arşive sahip online store ile de saatler hakkında her şeye erişilmesi mümkün olacak.