Mine Kılıç “Kötü Karakter Dikkat Çekiyor”
“Ya Çok Seversen”in final yapmasının ardından “Aile” dizisine transfer olan başarılı oyuncu Mine Kılıç, hem canlandırdığı “kötü karakter”lerin neden daha çok akıllarda kaldığını hem de yeni projesindeki karakterinin özelliklerini MAG Okurları için anlattı.
Yabancı dil bölümünde okurken oyunculuk eğitimi almaya karar vermiştiniz. Bu geçiş nasıl oldu? Bu kararınızı etkileyen neydi?
Aslında lisede İngilizce ağırlıklı bir kolejden mezun olduğum için oradan sonra yine yabancı dil ağırlıklı bir bölümde üniversiteye devam edebileceğim beklentisi oluştu ailemde; fakat yabancı dil okuyup o bölümlerde kendimi ne kadar görebildiğim konusunda şüpheye düştüm. Sunuculuk, spikerlik ve habercilikle biraz daha ilgilendiğimi fark ederek İstanbul’a gelip bu alanda eğitim almaya başladım. Bir kurumda ortak derslere girdiğim oyunculuk bölümü hocaları “Sendeki malzeme daha çok oyunculuk için elverişli, bunu bir düşün.” diyerek beni yönlendirdi. Oradan oyunculuk bölümüne transfer oldum. Sonra o kurumdaki eğitimden çok tatmin olmayınca, İstanbul Üniversitesinin sınavlarına girip Sosyoloji okumaya başladım ama oyunculuk eğitimi aklımda kalınca orayı da bıraktım. Sonra kısa bir Müjdat Gezen Sanat Merkezi konservatuvarı deneyimim oldu ama o da değildi tam aradığım. Tiyatronun farklı bir haliydi sanırım benim ilgimi daha çok çeken. O yüzden oradan da ayrılıp Şahika Tekand’a girdim. Orada aldığım iki yıllık oyunculuk; benim gerçekten oyunculukla ilk sınavımı verdiğim ve tatmin olduğum eğitim diyebilirim. Ardından, yurt dışında oyunculukla ilgili katıldığım workshop’lar sonrasında artık profesyonel olarak oyuncu olduğuma ve bunu istediğime karar vermiş bulundum.
Bugüne kadar çoğunlukla kötü karaktere sahip rolleri canlandırdınız. İzleyenlerin de tepkisi bu yönde oluyor tabii ki ve aslına bakılırsa kötü karakteri canlandırması zordur. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Aslında bugüne kadar çoğunlukla kötü karakter oynadım sayılmaz. Özellikle insanların ilgilerini çeken karakterler birazcık daha “kötü karakter” olarak addedilen, daha ilgi çekici karakterler olduğu için evet öyle bir izlenim oldu. Yoksa bu yaz yine bir komedi dizisindeydim. Komedi de oynadım. Birçok şeyi oynadım; ama kötü karakterler her zaman biraz daha insanların ilgisini uyandırıyor sanırım. O yüzden öyle bir algı oluştu. Daha zor mu? Kötü karakter oynamakta, olay eğer yaptığın meslekte icra ettiğin rolün neden sonuç ilişkisine değinerek, ona tutunarak, o karakteri inşa etmekse o zaman kötü karakter iyi karakter gibi bir şey olmuyor. Karşında beden verdiğin, can verdiğin bir hayat, bir fikir, bir düşünme haliyle ilişkileniyorsun. İyi kötü demeden “Neden bu karakter böyle oldu? Yolculuğu ne? Sonucu ne?” gibi bir denklem üzerinden gittiğimde biri diğerinden daha zor gelmiyor bana. Sadece birinin daha fazla dikkat çektiği doğru.
Bu sezon artık sizi “Aile” dizisinde izleyeceğiz. Öncelikle neler hissediyorsunuz?
Aile dizisinin kadrosuna dâhil olmak beni çok mutlu etti tabii ki. Öncelikle çalışmayı çok sevdiğim şirketlerden biri olan Ay Yapım’ın bir işinden diğerine geçmiş oldum. Yazın “Ya Çok Seversen” isimli projesindeydim. Biter bitmez Ay Yapım’ın beni tekrar, şu an ulusal kanalda yayımlanan, adeta Şampiyonlar Ligi kadrosuna istemesi, tabii ki çok heyecanlandırdı ve mutlu etti… Yeni yeni giriyor bu karakter. Melek karakterinin hikâyesi birazcık daha derinleştikçe, “kötü kadını” canlandırdığım serüvenim, benim için daha heyecan verici ve kendimi gösterebileceğim alanların açıldığı bir yere taşınacak.
Aile dizisindeki “Melek” hakkında biraz bilgi verir misiniz?
“Kötü kadın ya da yine kötü bir rolle” gibi bir parantez açmak istemiyorum Melek için, çünkü yaptığı şeylerin, eylemlerinin nedenini sorduğunuz zaman aslında bunun kötülükten ziyade içinde bulunduğu koşulların onu getirdiği yer gibi bakılabilecek şekilde işlenmesi daha doğru geliyor. Kader mahkûmu diyebileceğimiz, kocasından fazlasıyla şiddet gördüğü için ve bir kız çocuğunu korumak zorunda olduğu için kocasını öldürmek zorunda kalan bir kader mahkûmu ve sonraki çaresizliği… Yaşadıkları onu, yaptığı hatanın cezasını tekrar tekrar hatalar yaparak çözmeye gayret ettiği bir yere itiyor. Güçlü, hayatta tutunmak için kızını koruyabilmek için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışan, dimdik duran, kendinden başka hiç kimsesi olmayan bir kadın diyebilirim Melek için.
Ufukta yeni projeler var mı?
Yeni projeler için vaktimin biraz az olduğu bir dönemdeyim, çünkü “Ya Çok Seversen” bitti; bittiği gibi “Aile” dizisine girdim. Ne bir projeye dâhil olacak, ne hazırlığını yapacak, ne de onun en azından tahayyülünü oluşturacak vaktim oldu; ama güzel bir tiyatro oyunu istiyorum kendim için, bu yoğun takvim bittikten sonra. İyi bir oyun arayışındayım sahneyi özlediğim için.
Gelecek hayallerinizi düşündüğünüzde aklınıza ilk olarak ne geliyor?
Biraz hayal kurmanın zor olduğu günler geçirdiğimiz için umutsuz bir cevap vermek istemesem de çok mutlu şeyler söyleyemiyorum. Endişeleniyorum şu an. Dünyanın bulunduğu durumdan ötürü. Savaşlar, iklim krizleri, depremler, felaketler, seller… Her şey insanın hayal kurmasının önüne büyük bir engelmiş gibi olsa da, mesleki anlamda kendimi tam olarak tatmin ettiğim bir yer için elimden geleni yapıp daha sonra bu mesleği, biraz bu mesleğin gönüllüsü olan, aşığı olan insanlarla kendi deneyimlerimi paylaşarak, onlara rehber olarak devam ettirme niyetindeyim. Oyunculuğun felsefesini naçizane kendi fikirlerim ve deneyimlerimin paylaşılabildiği bir yere, mümkünse İstanbul dışında yatırım yaptığım, yaşamayı daha mantıklı bulduğum yerlerde küçük bir grupla, hem mesleğimden çok uzaklaşmadan hem de artık biraz gündemden, İstanbul’dan uzak kalabileceğim bir yaşam alanı yaratmak olabilir şu an. İlk hedefim ve hayalim, yatırım yaptığım şeyler de genelde bu yönde. Hem eğitimime hem de maddi olarak yaşam alanıma.