Maliyenin Gülen Kalemi Şükrü Kızılot
Hürriyet sayfalarından yakından tanıdığınız Şükrü Kızılot; köşesine geldiğinizde yüzünüzde bir gülümseme ile okuduğunuz yazıların sahibi, güldürürken
gerçekten önemli konularda bir şeyler öğreten ve anlatan, maliyenin gülen kalemi ile MAG’a özel bir röportaj… Gazetedeki köşesi kadar eğlenceli bir röportaj sizleri bekliyor…
Yazılarınızdaki pozitif enerjiden mesleğinize olan aşkınız ortada. Pek çok kişi için soğuk bir meslek gibi görünen maliyeye olan merakınız neye dayanıyor?
İnsan hayatında tesadüflerin büyük bir rolü vardır. Süt Kurumu’nun memuru olmak istiyordum. Bir milletvekilinden kart almak gerekiyordu. Gittim o milletvekiline, o kartı vermedi. Kars Milletvekiliydi. Ben Çorumluydum. “Karslı olsaydın verirdim amaÇorumlu olduğun için vermem.” dedi, biraz da tersledi beni, çok üzülmüştüm. Sonra Maliye’nin sınavına girdim. Eğer milletvekili Süt Kurumu için bana kart verseydi Süt Kurumu’na girecektim memur olarak. Şimdi en fazla Süt Kurumu’nda müdür olurdum, vermedi ve maliyeye girdim ve bu konuda kendimi geliştirdim ve o kişiye minnet duydum. İyi ki bana kart vermemiş yoksa ben Süt Kurumu’nda olacaktım diye. İnsan hayatında önemli gelişmeler, bilinçli olmuyor tesadüflerin ciddi rolü var. Okulumun da İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi olması muhasebe, maliye ile ilgisi olması bunu biraz pekiştirdi.
Yazılarınızdaki mizahi anlatım üslubu, herkesin anlayabilmesi için bir metot mu yoksa mizaha karşı ayrı bir ilginiz de var mı?
Bu aslında sadece yazılarımda değil, üniversitedeki derslerimde, konferanslarda, panellerde hatta televizyon programlarında da izlediğim bir yol. Çok kişi bana vergi gibi herkese soğuk gelen üstelik anlaşılmaz olan bir konuyu hem tebessüm ettirerek hem de normal bir vatandaşın bile anlayabileceği bir üslupta anlattığınızdan dolayı okuyoruz diyorlar. Sizin ne kadar konuya hakim olduğunuz önemli değil, karşınızdaki kişinin ne kadar anlayabileceği önemli. Onların seviyelerine inerek anlatacaksınız. Aralarda onların dikkatini çekmek için espri yapmak, fıkra anlatmak, anekdotlar anlatmak gerekiyor. Ben bunları yapıyorum derslerimde. Derste hiç bir şey öğrenmeseler fıkra öğrenmiş oluyorlar.(gülüyor) Yüzlerce insan belli yaşın üzerinde saatlerce birini dinlemek zor geliyor ama o esprilerle yumuşatıyorsunuz ve anlaşılır hale getiriyorsunuz. Belli konuları böyle mizahi yönde ortaya koyarak veya bağlantılı fıkrayla anlattığınız zaman akılda daha çok kalıyor. Basit örneklerle anlattığınızda insanlar konuya ilgi duyuyorlar ve benimsiyorlar. Emekli Zehra Teyze’nin emlak vergisi iadesi diyip başlığa “Zehra Teyze bu akşam bir duble rakı içecek” diye yazdığımda, “Allah Allah bu teyze ne rakısı içiyor bu yaştan sonra?” diyip okuyorlar. O nedenle sadece içerikte değil başlığa da ilgi çekici çarpıcı bir şekilde koymak önemli.
Öğrencilerinize 10 saniye içinde cevap veremeyeceğim bir soru olursa 100 veririm diyormuşsunuz. Bu doğru mu? Doğruysa 100 alabilen oldu mu?
Evet, doğru. İlk derse girdiğimde öğrencilerime diyorum ki; “Bana istediğiniz her türlü soruyu sorun. 10 saniye içerisinde sorunuzun cevabı kanunuyla, maddesiyle, resmi gazete tarihiyle, numarasıyla verilecektir.” “Bana anında yanıtlayamayacağım soru soran olursa vize ve final notu 100 olacak diyorum.” Bugüne kadar bu şekilde alan olmadı. Benim hayat felsefelerimden bir tanesi de şu; bir insan ne iş yaparsa yapsın o işin en iyisini yapacak. Ben eğer çöpçü olsaydım en iyi çöpçü olurdum. Rüyama girerdi sokak ve en iyi sokak benim süpürdüğüm sokak olurdu.
Türkiye’de vergi konusunda çözümlenmesi gereken başlıca sorunlar neler? Sizin çözüm öneriniz var mı?
Türkiye’de kazanç üzerinden yeterince vergi alınamıyor. Türkiye’nin en önemli sorunu bu. Ücretlere vergi iadesi ve fiş toplama bunu çözüyordu büyük ölçüde ama kaldırıldı. Bunun kaldırılmasıyla birlikte artık insanlar fiş, fatura daha az alıyorlar. Benim bu konuda somut bir önerim var. Çin’de fiş alışverişi yapanlara veya lokantada yemek yiyenlere fiş veriyorlar üzerinde gri bir kutucuk var kazıyorsunuz 10 yuan, 50 yuan, 100 yuan çıkıyor veya Çin Maliyesi’ne teşekkür ederiz yazısı çıkıyor ve insanlar alıyorlar bize de çıkabilir diye. Türk halkı totoya, lotoya, piyangoya, kazı kazana çok meraklı. İddia ediyorum Türkiye’de de fiş ve faturalarda böyle bir uygulama başlatılsın, herkes fiş fatura alır.
Yazılarınızdan fıkraları çok sevdiğinizi biliyoruz. Meslek hayatınızda başınıza gelen fıkra gibi bir anınız varsa ki mutlaka var olduğunu düşünüyoruz, bizimle paylaşır mısınız?
10 yıl önce falan bir gün sekreterim dedi ki; “Bir kadın geldi, sizinle konuşmak istiyor randevusu yok.” “Gelsin bakalım!”dedim. Biraz sonra yanında da bir erkek çocuğu geldi oturdu. Kitaplara baktıktan sonra kafayı salladı ve dedi ki; “Benim bankada kocamdan habersiz mutfak masraflarından arttırdığım bir param var. Şimdi bir kanun varmış bunların faizini bildirip vergi ödemek gerekiyormuş ama o kanuna göre kocama bildirecekmişim kocam maliyeye gösterecekmiş. Ama benim kocamın haberi yok bu paradan. 20 yıldır biriktiriyorum, adama giderken mutfak parası bırak diyorum adam benim böyle param olduğunu bilse gebertir beni elimden alır.” “Peki dedim dediklerinizi dinledim de benden ne istiyorsunuz?” “Abi dedi kanunları sen yazıyormuşsun senden ricam bu kanunu bir düzelt, kadınlar paralarını kendi bildirsin, kocalar da kendi bildirsin kadının parasından kocasının kocasınınkinden de karısının haberi olmasın. Bu kanunu böyle yaz” dedi. Dedim ki; “Bir yanlışlık olacak, ben bunlarla ilgili yazıyorum ama yorum, açıklama. “Yok abi!” dedi, “ Ben çok sağlam yerden öğrendim kanunları sen yazıyormuşsun, bunu yapmazsan boşanırım gözünü seveyim. Ben yine geleceğim” dedi ve gitti. İki gün sonra o dönemin maliye bakanıyla beraber bir tv programında buluşacağız beklerken sordu ne diyorlar bizim bu vergi reformuna diye. Dedim ki “Sayın bakanım boşanmaları arttıracakmış.” “Her türlü şeyi duydum da böylesini duymadım. Niyeymiş?” dedi. Anlattım olayı, çok sayıda kadının kocasından gizli hesabı varmış ve bazılarının çok yüklüymüş ve bu kadınlar kocalarına haber vermektense boşanma yoluna gidecekler. “Doğru ya bunu düzeltelim.” dedi ve Plan Bütçe Komisyonu’nda o madde kaldırıldı. Kanun çıktı, üç gün sonra kadın geldi elinde bir paketle teşekküre. “Ben biliyordum zaten kanunların senin yazdığını.” dedi. Bunu hiç unutmam…
Siyasete atılmayı hiç düşündünüz mü? Düşünüyor musunuz?
Gazetelere ve geniş kitlelere hitap eden yayın organlarında bir siyasi görüşün savunucusu olarak yazmayı uygun bulmuyorum. Bu kez kitlelere hitap etmiyorsunuz, belli bir kesime hitap ediyorsunuz diğer kişiler size zaten “falan partinin adamı” gözüyle bakıyor. O nedenle benim yazılarımda örneğin partilerden söz ettiğime rastlanmaz. Siyasetçilerle ilgili olarak da çok azdır. Bu nedenle bana şunu diyorlar; “Biz sizin yazılarınızı rahatça okuyoruz ve inanıyoruz, güveniyoruz çünkü siz herhangi bir partinin adamı değilsiniz veya herhangi bir partinin mesajını vermiyorsunuz.” Siyasete nitelikli insanların girmesi gerektiği düşüncesindeyim ama o siyaset o insanların o ana kadar olan birikimlerini yok etmemeli. Nitelikli bazı insanlar bu ülkeye hizmet etmek gerekir diyerek çok önemli görevleri bırakmışlar ve siyasete girmişler sonra bakıyorum aralarında kaybolmuşlar. Ön plana çıkanlara bakıyorum bunlarla kıyaslıyorum bunlardan daha üstün kişiler değiller birikimleriyle. Ülkeye hizmet etmek için siyasete girmek gerekmiyor. Benim şu anda birkaç üniversitede öğretim üyeliği yapmam ve halen kitap yazmam makale yazmam bu birikimimle ticarete atılmamam da gençlerin yetişmesine katkı olarak ülkeye hizmet anlayışımın bir uzantısı.
İnsanların vergi sorularından kurtulup kendinize vakit ayırdığınızda nelerle uğraşırsınız? Sizi daha yakından tanıyabileceğimiz özel bir ilgi alanınız var mı sizi?
Tatili seviyorum. Ortalama olarak ayda üç veya dört gün yurtiçi ve yurt dışı tatile çıkıyorum her şeyden koparak. Karikatür amatör yöne düştü ama fırsat buldukça çiziyorum. Futbola ilgim var; birkaç yıl Gençler Birliği’nde asbaşkan olarak görev yaptım ama futbol kulüplerinde görev yapmanın bana göre olmadığını fark ettim. Tabi bir sempatizan olarak ilgim var. Fenerbahçeliyim. Bunun dışında biraz giyim merakım var; kravata çok düşkünüm. Yaklaşık bin tane kravatım var ve rastlanan türden de değiller. Bir de kaleme meraklıyım. Orijinal, pek olmayan kalemlerim vardır. Onun dışında fotoğraf çekmek, anıları yazmak…
Son olarak MAG Okurları için ne söylemek istersiniz?
Derginizin okurları derginizi dikkatle okuyup eğer beğeniyorlarsa dergiye sahip çıkmalılar ve etrafındaki insanlara tavsiye etmeliler. Kişilerin önerileri varsa bunu mail ortamında göndermeleri lazım. Biz genellikle suskun bir toplumuz halbuki buna ihtiyacımız var. İnsanlardan iltifatları ve varsa da yapıcı anlamda eleştirileri, esirgememeleri gerek.