Kendini Özgür Kıl
Ferhat Kazancı denildiği zaman akla gelen en önemli şey; moda sektörünün tasarımcı kimliği ile en güçlü isimlerden biri kabul edilen Özgür Masur’un hem şirket ortağı hem de marka yönetmeni gelirdi, sonra yazar kimliğiniz ile tanıştık. Şimdilerde ise Hyperfolk isminde bir erkek markasını hayata geçiriyorsunuz, biraz bundan bahseder misiniz?
Bilindiği üzere, moda sektöründe marka yönetmeni kimliğim ile uzun yıllardır Özgür Masur markasını yönetiyorum. Mesleğim moda sektörü ile bağlantılı olunca bana her zaman sorulan ilk sorulardan biri “siz ne zaman bir şeyler tasarlayacaksınız?” olurdu.
Her şeyin bir zamanı olduğuna inanırım… Benim için de o zaman, geçen yaz bir festivalde şimdiki ortağım Mustafa Kuroğlu ile tanışınca geldi…
Kendisi, son derece dikkat çeken ve giyim tarzı ile fark yaratan biridir. Erkek modası bilindiği üzere, birbirine benzer kalıp ve modeller ile sınırlı kaldığı için özel zamanlarda erkekler alternatif giyim seçeneklerinden yoksun kalırlar… Hep aynı şeyleri giyiyormuş hissinden sıyrılmak için ve tamamen kendi giyim zevkimizi göz önünde tutarak yaratılmış Hyperfolk markasının, artık erkekte feminenlikten uzak ama küçük dokunuşlar ile farklılık yaratan yeni bir marka kitlesi oluşturacağına inandık.
Hyperfolk, t-shirt markası olarak yerini aldı. Siz kendinizi diğer t-shirt markalarından nasıl ayrıştırıyorsunuz?
Mustafa Kuroğlu ve ben, “yapacaksak t-shirt markası yaratalım” fikrine çok doğal bir şekilde geldik. Hperfolk, nihayetinde tarzları sayesinde birbirlerini fark etmiş iki arkadaşın bir araya gelmesi ile ortaya çıkan bir markadır. Dolayısı ile bulunduğumuz davet ve partilerde giymek isteyeceğimiz tasarımları hayata geçirdik. Hyperfolk markasını tercih eden kişiler bizim için müşteriden daha samimi ve daha farklı bir anlam taşıyor. Farklılığı seven bireylerin markasıdır Hyperfolk.
Hyperfolk’u tercih edecek erkekleri neler bekliyor?
Hyperfolk markası, yazın erkeklerin olmazsa olmaz olarak kabul ettikleri beyaz ve hiçbir mevsimde vazgeçemedikleri siyah renkten oluşan güçlü bir koleksiyon ile erkeklere, hatta erkek giyimini kendine yakıştıran ve “boyfriend” tarzını seven kadınlara hitap ediyor… Koleksiyonda en fazla önem verdiğimiz detay ise, giyilebilir rahat formlara sahip olması ve gerek baskı gerekse kalıp olarak farklı modeller ile güçlendirilmiş olmasıdır. Özellikle de %100 pamuklu, terletmeyen çok özel bir kumaş kullanılmış olması birçok alıcıyı memnun edecek önemli unsurlardan biridir.
Popüler kültür, tasarımlarınızı nasıl etkiliyor?
Müzik, hayatımızı anlamlı kılan bir olgu ve tasarımlarımızda da müziğin ruhumuza dokunuşunu yansıtmaya çalıştık. Ürünlerimizin müziğe kendini kaptırmışçasına dans eden bir hiperhalkın üzerinde birer mutluluk flaması olmasını isteyerek yola çıktık.
Özgür Masur’u ve Hyperfolk’u yönetmekte olan biri olarak, sizce bu iki markanın arasında yönetim ve strateji farklılıkları var mıdır?
Her şeyden önce Özgür Masur, tamamen lükse hitap eden en güçlü moda tasarımcısı kimliğine sahip houte couture markalardan biridir. Hazırlanan koleksiyon ve sunum şekli, hatta ve hatta PR anlamındaki stratejileri, marka ağırlığını tamamen taşımak zorundadır.
Hyperfolk ise, hazır giyim markası olduğundan, marka için kurgulanan stratejiler tamamen butik üretimi olan ve kalitesi ile pahalı marka hedeflidir.
Türkiye’deki kampanyalar sizce nasıl yönetiliyor? Sektöre baktığınızda eksikler görüyor musunuz?
Bu konuda en büyük eleştirim, özellikle markaların reklam stratejilerindeki korkunç seçimleri… Bazen izlediğim reklamlarda, bir markanın kampanya adına nasıl bu kadar kötü hatalarla reklam verebildiğine inanamıyorum. Bu konudaki en önemli karar mercii, markanın pazarlama ve PR departmanıdır. Dolayısıyla bu tarz departmanlar, birlikte çalıştıkları ajanslara teslimiyetçi olmak yerine, çok daha iyisi için bin kere düşünüp bir kere karar vermeliler.
Birçok röportajınızda Hyperfolk için marka stratejisi açısından alınmış en doğru ve güçlü kararın, marka yüzü olarak seçtiğiniz “Adam Olmazsın” adlı single çalışması ile gündemde olan Ertunç olduğunu dile getiriyorsunuz. Bize biraz marka yüzünün öneminden ve neden Ertunç’u seçtiğinizden bahseder misiniz?
Hyperfolk oluşumunun her aşamasında titizlikle çalışırken en önemli şeyin marka fark edilirliği için doğru yüzü seçmek olması gerekiyordu. Bunu başarabilirseniz yeni bir marka olarak önemli bir güce sahip oluyorsunuz. Bu doğrultuda birçok yerli ve yabancı model ile görüşmelerimiz oldu. Doğru yüz bulunursa eğer, çok isimsiz bir model bile size aynı gücü sağlayabilir.
Araştırmalarımız devam ederken Ertunç‘un “Adam olmazsın” single’ı gündeme geldi ve onda fark ettiğimiz şey; Türkiye’de ender bulunabilecek güzel ve farklı yüz hatlarına sahip olmasıydı. Ayrıca, kariyerinde oyunculuğu barındırıyor olması da Hyperfolk’un yüzü olarak bizim için avantaj sağlamaktaydı.
Ne kadar doğru bir karar aldığımızı, çekimler esnasındaki profesyonelliği ile de son derece hissettik. İnanıyorum ki; Ertunç, müzik ve oyunculuk kariyerine kesinlikle profesyonel modelliği de ekleyecektir. Her şeyden önce modelliği seviyor ve bunun hakkını veriyor olması önemli. Onu bir süre sonra yurt dışında önemli bir markanın yüzü olarak görürsem hiç şaşırmam.
Biraz da Ertunç ile gerçekleştirdiğiniz çekimden bahseder misiniz?
Çekimleri Kilyos’ta Sumabeach’te gerçekleştirdik. Bizim için oranın atmosferinin çok daha başka bir anlamı ve önemi vardır. Şirket ortağım Mustafa Kuroğlu ile SumaBeach’te gerçekleşen bir partide tanışıp bu markanın oluşumunu sağlayan ilk sohbeti orada gerçekleştirmiştik.
Ertunç’un profesyonel tavrı ve modellikteki yeteneği, çekimlere oldukça güçlü bir ivme kazandırmış oldu. Bu yüzden de çekimler esnasında hayat verdiği her karede modellikte ne kadar önemli bir yüz olduğunu hissettirdi.
Ekip çok önemlidir ve bu ekibin en önemli kalesi de fotoğrafçıdır. Bir model ne kadar iyi olursa olsun eğer iyi bir fotoğrafçı ile çalışmıyorsanız ciddi bir zaman kaybına ve hayal kırıklığına uğrarsınız. Biz de bu yüzden, son zamanların yeni ve bence en yetenekli isimlerinden Elif Demiralp ile çalıştık. Açıkçası daha önce de belirttiğim gibi, birbirine inanan bir ekip ile çalışmak doğru sonuçların oluşmasını sağlar.
Uzun zamandır moda dünyasının içinde yer alan bir isim olarak Türk moda sektörünü dünyanın neresinde görüyorsunuz?
Türk modası fark edilir bir yerde ama ciddi anlamda takibe alınacak bir gelişme sağlamamız için daha almamız gereken çok yol var. Evet moda tasarımcılarımız ve markalarımız fark ediliyor ama dünyada sektöre yön verebilecek bir güce henüz sahip değiliz.
Bir marka yöneticisi gözü ile gelişen dünyadaki trendleri nasıl takip ediyor, nasıl yorumluyorsunuz?
Açıkçası kendi iş yoğunluğumdan dolayı bu konu ile ilgili profesyonel destek almak durumunda kaldım. Dünyada değişen trendleri, sektör farklılıklarını ve marka stratejilerinin sonuçlarını benim için araştıran ve toparlayıp bana sunan özel bir ekip ile çalışıyorum. Böylelikle kendi işime etkisi olabilecek, yeni ve gelişmekte olan hiçbir şeyi kaçırmamış oluyorum.
Hyperfolk’u başka birinin üzerinde görmek ne hissettiriyor?
Yarattığımız marka sayesinde, yaşam tarzımızı bizimle paylaşan bireylere ulaşma fikri bizi hep motive etti. Bu günlerde fikirlerimizin, iş ortaklarımızın da büyük yardımları ve fedakarlıklarıyla hayata geçiyor olması ve beğeni toplaması son derece keyifli.
Son olarak böyle butik bir markanın satış noktalarını ve ilerideki ulaşılabilir stratejilerini nasıl planlıyorsunuz?
Hyperfolk’un marka bilinirliği oluşmadan, marka için mağaza açmak yerine doğru satış noktaları ile yol almak en başta gelen stratejilerimizden biri… Bu yüzden ürünlerimiz şu an, İstanbul Nişantaşı’nda Gizia Gate ve Beyoğlu Galata’da Fifth Ave Galata mağazasında yer almaktadır. Bunun dışında tatil beldesi olarak en fazla önem verdiğimiz Çeşme Alaçatı’da Bashaques’ta yerini almıştır. Farklı görünmeyi seven ve kaliteden ödün vermeyen erkeklerin ve erkek formlarını kendine yakıştıran, “Boyfriend” akımını seven kadınların beğenisine sunulmuştur. Biz markamıza çok inanıyoruz ve geleceği yerleri şimdiden hissedebiliyor olmanın rahatlığını yaşıyoruz.