Kadriye Olgar: Başarının Anahtarı Nedir?
Sosyal medyadaki videoları ve verdiği tavsiyelerle gençler tarafından örnek alınan iş insanı, eczacı ve sporcu Kadriye Olgar, hayat deneyimlerini de paylaşarak başarmanın anahtarını ve mutlu olmanın yollarını MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Tecrübelerinizle, sorumluluklarınızla, eğitiminizle ve birikiminizle; iş dünyasında pek çok başarıya imza atmış bir iş kadını olarak gençler tarafından örnek alınıyorsunuz. Hiçbir şeyin kolay elde edilmeyeceği bilinciyle, kariyerinizde yaşadığınız zorluklardan bahsederek bunların üstesinden nasıl geldiğinizi biraz anlatır mısınız?
Başarılı olmanın yolunu iki kategoriye ayırıyorum. Yarısı şans ve kader dediğimiz şey, yarısı da emek yani, çalışmak, kararlı olmak, yılmamak, doğru zamanda doğru kararları verebilmek, insan ilişkileri… İlkokul birinci sınıftayken karnemde üç tane zayıf olmasıyla kaderim değişti bence. Ailem hiç ceza vermedi, kızmadı; alay ettiler sadece. Sonrasındaysa, İstanbul Kız Lisesindeyken dokuz ya da ondan aşağı not gelmedi karneme. Çalışkanlığım sayesinde üniversitede Eczacıbaşı’ndan, Eczacılık Fakültesi için burs aldım.
Zorlukların üstesinden gelmek için en önemli şeyler öz güven, çok çalışmak, vazgeçmemek, inatçı olmak, insan ilişkilerini doğru algılamak, doğru yönetmek, pazarı doğru koklamak ve kendi hedefini çizip kimseyle uğraşmadan yeni proje üreterek yola bakmak. Yirmi bir yaşındayken eczacılık işine başladığımda en zorlandığım şey, daha önce emir almadığım ve hiçbir yerde çalışmadığım için emir vermeyi de bilemememdi. Yönetmeyi de bilemiyordum. Bunu öğrenmek, iş hayatımın en çok zorlayan kısmıydı. Yanlış yapa yapa öğrendim ama o benim hem zamanımı aldı hem bana ciddi zararlar verdi.
Başarılı bir iş insanının sorumlulukları neler olmalıdır?
Gençken daha yeni işe başladığımda derdim ki “Bana büyük bir fabrikayı verseler yönetirim.” Yanlış! İstediğim kadar çalışkan olayım, istediğim kadar akıllı olayım, mümkün değil. Bu bir birikim işi, bilgi işi. Zannederdim ki yönetici olmak, yönetmek, ne kadar kolaydır; paran çok nasıl olsa. Otur, “Bu böyle olacak, şöyle olacak,” de, olsun. Asla öyle değil. O kadar büyük bir sorumluluk ki. Çalışanların, finans kısmının, üretimin, işleyişin sorumluluğu var. Anlatması çok zor, yaşamak lazım.
Spor, uzun yıllardır hayatınızda var olan bir alan. Hatta geçtiğimiz yıllarda, sosyal medya hesabınızdan, teniste kazanmış olduğunuz bir kupayı ve maçlarınızı paylaşmıştınız. Spor geçmişinizden ve güncel alışkanlıklarınızdan biraz bahseder misiniz?
İş hayatına başladıktan sonraki dönemde eşimle birlikte spor hayatım da başladı. Onun için hayatıma “Güven’den önce, Güven’den sonra” derim. Çok ciddi bir ufuk oldu. Eminim işime de çok faydası oldu. Sporda ilgi alanımız tenisti. Yarışmacı olduk. Evlatlarımızı da tenisçi yaptık. İş dışındaki zamanımız kulüpte geçiyordu. Otuz beş yaşından sonra başladığımız bu sporda bölge şampiyonu olmaya kadar gittik… Kırklı, ellili yaşlarda ve emekli olduktan sonra da spor devam ediyor hayatımda. Mevsimi geldiğinde kayak yapıyorum, pilates, fitness gibi sporları sabah 7.30’da başlatıyorum. İki öğünden fazla yemek yememeye gayret ediyorum. Hayatı severek, eğlenerek ve üreterek yaşamayı seviyorum. Dostlarla paylaşım benim hayatımda çok önemli bir bölüm ve ben “Ürettiğin kadar mutlusun.” sloganını kendi yaşamıma koyduğum için, üretmezsem çok mutsuz oluyorum. Hangi yaşta olursam olayım -ki şu gün çok ciddi bir yaşım var topluma genellersek- o yaşın en iyisini yaşıyorum. Sebebi de bu, bu sloganlara sıkı sıkı yapışmış olmam.
Mutlu bir ilişkiye, mutlu bir iş hayatına, mutlu bir hayata sahip olmak için neler yapmak gerekir?
Mutluluk, bir karar işidir; kararı verebilmekse esas mesele. Bunun için öz güven, kendini sevmek, vazgeçmemek gibi birtakım özellikleri hayata almış olmak gerekir. Örneğin; bir ilişkide mutlu olmak, doğru insanı seçmekle mümkün. Bunun yolu da şekilci olmamaktan geçiyor. Bir de, sadece bir kişiye saplanmamak gerekir. Ben, şefkatin bende çok önemli olduğuna karar vermiştim. Bunu da, daha öncesinde yaşadığım deneyimler sayesinde fark ettim. Bir nişanlılık yaşamasaydım, taliplerle oturarak, sohbet etmek etmeseydim, şefkatin benim için önemli olduğunun farkına varamayacaktım ve doğru karar veremeyecektim… İşteki mutluluğun yolunu konuşacak olursak; önemli olan yılmamak, olumsuzlukları talihsizlik kabul etmemek, şikayet yerine bunların da olabileceğini bilip çözüme gitmek, her yaptığın işi severek ve üşenmeden yapmaya çalışmak. Hayatta; ilişki, sağlık, iş, dostluklar hepsi beraber bir paket.
Başarıya ulaşmak isteyen genç girişimcilere tavsiyeler verecek olsanız, bunlar neler olurdu?
İlk tavsiye edeceğim şey ve benim yaşam kriterlerimin başında gelen, sabah geç kalkmamak. Geç kalkmak her yönüyle insanlara zarar veren bir uygulama. İkinci olaraksa spor. Hayatınızda mutlaka spor olmalı. Başarmanın ilk şartlarından biri sağlık, sağlık da spor olmadan olmaz. Arkasından moral ve güç geliyor. İstemek ve o istediğine ulaşmak için vazgeçmeden mücadele vermek, sonsuz hayaller kurmak. İnanın, o sonsuz hayallere ulaşmaya çalışırken siz zaten mücadele sırasında bir yerlere varmış oluyorsunuz… Başarmak için gerekenlerden biri de kendini yetiştirmek. Bunun için, gerekirse boğaz tokluğuna çalışabilmek gerekiyor. Hedeflediğin şirkete girip, bilgi edinmeye bakmalısın. Bilgi edinmeden başarma şansın yok… Başımıza gelen olumsuz olaylarda da dışarıyı suçlamak yerine ilk olarak kendimizi irdelememiz lazım. “Ben ne yanlış yaptım da bu başıma geldi?” dediğimizde birçok ses diyecektir ki “Olur mu? Bütün olumsuzlukların sebebi biz miyiz?”. Hayır, öyle değil. Birçok dış sebep var. Yüz üzerinden puan verecek olursak, bunun en az yüzde yirmisi, yüzde onu ya da beşi bizim yaptıklarımızdan kaynaklanacaktır. Dışarıdan gelen olaylara ne kadar müdahale edebiliriz ki? Düzeltme şansımızın olduğu tek nokta, kendimizden kaynaklanan. Dışarıya karşı yalnızca tedbir alabiliriz. Kendini sevmek ve öz güven kazanmak için emek vermek de başarıya ulaşmak için yapılması gerekenlerden. Bir de, kendi hayatını senin yönetmen gerekiyor. Sen istiyorsun ve spor yapıyorsun, kendi konfor alanının dışına çıkıp biraz renkli bir şeyleri hayatına katmaya sen karar veriyorsun. Kiminle birlikte olacağına, hangi işi seçeceğine, hangi okula gideceğine sen karar veriyorsun. Kendi hayatının yöneticisinin sen olup bu kararları vermen çok önemli…
İş üretirken saat kavramını unutmak, üşenmemek ve çok çalışmak da sizi başarıya götüren adımlardan. Sıra dışı bir şey elde etmek istiyorsak, sıra dışı bir şeyler yapmamız gerekir. Rutin işleri yaparak sıra dışı başarı elde etmek mümkün değil.
Sosyal medyada bu kadar aktif olmanızın sebebini de biraz anlatır mısınız?
Eminim ki, bir şekilde beni takip edenlerin kafasında şu var: Bu hanım yaşamda belli şeyleri başarmış, belli konuma gelmiş; sosyal medyada ne işi var? Ben sosyal medyada olup çok ciddi mesajlar vermeye gayret ediyorum. Burada olmamın nedeni, bu yaşımda bedeller ödeyerek öğrendiğim şeylerin, fazla bedel ödemeden, genç nesiller tarafından bir ipucu olarak kabul edilebileceğini düşünmemdi. Bunu bir borç olarak görüp bu borcumu topluma ödemek istedim. Sahip olduğum bilgi ve deneyimleri genç nesle aktarabilmek istedim. İkinci bir nedeni ise; ciddi bir takipçi kitlesi oluştuğunda sosyal medyada birtakım tanıtım projeleriyle bana geleceklerini biliyorum. O projelerle de birtakım gelir, finans kaynağı elde edilebileceğini biliyorum. Bu kaynağın, dernek ve vakıflar vasıtasıyla gençlerin eğitimi için kullanılması gibi bir hedefim de var.