Herkese Merhaba
Herkese merhaba. Bu ay konumuzu biraz değiştirip sizi heykel tasarlayan iki sanatçı ile tanıştırmak istedim; Tina Varan ile Pembe Tüzüner. Heykelleri nefes kesecek güçte… Resimler yeterli kalmadığı için sergilerini gezmenizi, yaşadığım duygu fırtınasını sizin de yaşamanızı arzu ederim.
Yeni bir sergi hazırlığındasınız. Bu sergide nelerden ilham aldınız?
Tina Varan: Maçka’daki “art212 Galerisi”nde gerçekleşecek 4 Mart’taki sergim için önce yaptığım Kybeleler’den yola çıkarak totemler ve idoller yaptım. Atölyemde totem ve idolleri yaparken insanların paleotik çağlardan beri süre gelen korunma, sevgi, güç, sağlık, refah gibi ihtiyaçlarının halen günümüzde de devam ettiği gerçeğini vurgulamak istedim.
“İnsan” var olduğundan beri temel duygu ve düşüncelerinin değişmediğini, arayışların ve ihtiyaçların, “yaşamı farklı algıladığımız için” farklı şekillerde ortaya konduğunu göstermeye çalıştım.
İlkel toplumların tapındıkları heykellerin günümüzde süs objeleri ve takılar olarak kullanılmaları hem beğenilerimizi hem de arayışlarımızı gösteriyor diye düşünüyorum. Güzellik, tutku, sevgi, güç, hakimiyet, refah, bereket, şans, sağlık ve daha birçok olgunun insanların değişmez arayışları sadece günümüz şartlarına göre madde de biçim değiştiriyor.
Pembe Tüzüner: Sergimdeki “Kuşlar” adlı çalışmalarım hayvan sevgisi, uçmak ve özgürlük unsurlarından yola çıkarak hazırlandı. Hayvan sevgisinin ruhumun beslenmesinde etkisi var, hayatımın her döneminde attan kuşa hep hayvanlarım oldu. Bunun yanında figür ve forma dayalı, içgüdüsel, o an ki hislerimi yansıtan çalışmalarım da var. Esasında bunun derinine indiğimde de yine o “engeller olmadan özgürlük” hissini yansıttığının farkına varıyorum. Gerçek sanat tamamen özgür olabilendir.
Eserlerinizde neyi vurgulamak istediniz?
T.V: Bu heykelleri yaparken farklı malzemeler ve farklı renkler kullanarak geçmişle günümüz arasında köprü kurarak en derindeki temel duygularımızın aslında hep aynı olduğunu “insanın duygularının” yüzyıllardır aynı kaldığını vurguladım.
P.T.: “Kuşlar”ın çıkış noktası hayvan sevgisinin, özgürlük ve umutla birleşmesi oldu. Uçmak benim gözümde özgürlüğü simgeleyen yegane hareket. Kuşların özgürce kanat çırpmaları bana umudu çağrıştırıyor. Onları izlemekten her zaman keyif aldım, bana bir nevi huzur verdiler. Vurgulamak istediğim de özgürlük, umut ve huzur oldu.
Özel siparişle çalışıyor musunuz?
T.V.: Büyük boy işleri sipariş alarak çalışıyorum çünkü daha maliyetli ve havaleli oluyor. Öncelikle atölyemde birkaç taslak hazırlayarak tarzımın dışına çıkmadan müşterimle kesişeceğim ortak noktayı belirliyorum. Bir keresinde koleksiyoncu olan bir müşterim evindeki sehpasının da bir sanat eseri olmasını istiyordu. Kendisini kırmayarak evine büyük boy bir sehpa tasarladım. Sonuçtan hem kendisinin çok memnun kalması hem de her eve girenin o kadar eser arasında ilk sehpaya takılması beni gururlandırdı. Bir defasında da konusunda Avrupa’nın önde gelen bir işyerinin girişine şirketin logosunu üç boyutlu çalışarak yarattığım heykelin şirketin sembolü haline gelmesi çok hoşuma gitti. Gerçek sanatçı farklı yerlere de sanatını taşıyabilendir.
Eserlerinize olan bu büyük talebi neye bağlıyorsunuz?
P.T.: Eserlerimize olan beğeniyi ve talebi çok çeşitli malzemeleri kullanmamıza bağlıyorum. Türk sanat severleri sergilerde genellikle bronz eserleri görmeye alışıklar. Biz ise bronzun yanında cam, ahşap, alüminyum, demir kaynak ve mermer gibi değişik malzemeleri kullanıyoruz. Çok çeşitli malzemeleri kullanmayı seviyorum ve bunu yapabiliyor olmamızdan dolayı mutluyum.
Karen Jobe “Heykel yapabilecek kadar yavaşladığınızda daha önce fark etmediğiniz birçok şeyin farkındalığına varırsınız?” demiş. Siz bu yolculukta nelerin farkına vardınız?
T.V: Heykel yaparken kendimle ilgili birçok farkındalık yaşadığım doğru. Bu bir tür meditasyon. Kendimi sabırlı zannederken aslında çok daha fazla sabırlı olmam gerektiğini en başlarda keşfettim. Mükemmelliyetçi olduğum için en küçük detaylar üzerinde bile günlerce düşünüyorum ve emek veriyorum. Tek amacım yaptığım heykellerle insanların yüreklerine dokunmak ve ölümsüz eserler yaratıp bu duyguları ileriki nesillere aktarabilmek.