Hatice Aybike Karakurt Sanatla İç İçe Bir Hayat
Ulusal ve uluslararası pek çok sergi ve yarışmada bulunan, son olarak da 38. Chelsea International Fine Art Competition’da ödüle layık görülen Hatice Aybike Karakurt, seramik sanatına olan ilgisini ve deneyimlerini paylaşarak, başarısını ve yolculuğunu MAG Okurları için anlatıyor.
Kendinizden biraz bahseder misiniz? Ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Seramik sanatına yönelişiniz nasıl olmuştu?
Ankara’da doğdum ve büyüdüm. Şu an Amerika’da yaşıyorum ve sanat hayatıma burada devam ediyorum. Küçük yaşlardan itibaren sanatla hep iç içe oldum; özellikle rahmetli annemin piyano çalması ve onun müziğini dinleyerek resim yapmak hep benim için büyülü bir ortam oluştururdu. Babam da hep resim yapardı, bana nasıl resim yapmam gerektiğini gösterirdi. Yaptığım resimlerin, bazı bankaların sergi salonlarında sergilenmesini sağlar, beni çok küçük yaşlarda motive ederdi. Sanatla olan bağım için annem ve babama her zaman minnet duyarım. Çizgi film izlemeyi çok severdim. Çizgi film karakterlerini kilden minik heykeller yaparak hayata geçirirdim, onları seslendirir, oyunlar oynardım. Kile ilk dokunmam ve seramik sanatı ile en erken tanışmam bu şekilde oldu diyebilirim. TED Ankara Koleji mezunuyum. TED’de okurken çok kapsamlı resim derslerimiz olurdu, orada birçok sanat dalını öğrenir, hepsiyle ilgili uygulamalar yapardık. Seramik konusundaki daha detaylı bilgileri de TED’de öğrendiğimi söyleyebilirim. Liseyi bitirdikten sonra artık tam olarak sanat alanında ilerlemek istediğime karar vermiştim. Ruhuma ve bedenime özgürlük katıyordu sanatsal uygulamalar. Kilin çocukluğumdan kalan büyülü dünyasından yol almak isteyerek seramik bölümünü okumaya karar verdim. Lisans eğitimimi Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik ve Cam bölümünde tamamladım. Daha sonrasında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik bölümünde yüksek lisans ve doktora eğitimlerimi bitirdim. Uzun yıllar Kapadokya’da sanatın ve seramiğin kalbinde bulunan Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik bölümünde sanatçı bir akademisyen ve idareci olarak görev yaptım. Bilindiği üzere Avanos, Türkiye’de seramiğin merkezidir ve uzun süre bu bölgede çalışmak, bana ve sanatsal üslubuma oldukça katkıda bulundu. Genel olarak seramik enstalasyon uygulamaları yapıyorum, bunun yanı sıra seramik heykeller de çalışıyorum.
- Chelsea International Fine Art Competition’da ödül alan ilk Türk kadın sanatçı oldunuz. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz neler?
Bu ödülü almak benim hedeflerimden biriydi ancak, ilk başvurumda kazanan olmak benim için ayrıca bir gurur kaynağı oldu. Amerika’nın sanat piyasasına girmek ve ödül almak hiç kolay değildir. 1984 yılından beri New York’ta yapılan bu yarışma, Amerika’nın en eski ve köklü yarışmalarından biri. 2024 yılında otuz sekizincisi gerçekleştirilen yarışmanın jürisi, Parsons School of Design ve Los Angeles Weekly gazetesinin sanat eleştirmenlerinden ve profesörlerden oluşuyordu. Onların takdiri ile seçilmenin, sanat serüvenimin önemli adımlarından birisi ve sanat hayatım boyunca hak ettiğim başarının bir sonucu olduğunu söyleyebilirim.
Çalışmalarınızda benimsediğiniz prensip hakkında neler söylemek istersiniz? Eserlerinizle anlatmak istediğiniz nedir?
Eserlerimde öne çıkan temel prensip, farklı birimlerin ya da çoklu birimlerin bir araya getirilmesi. Ya birçok seramik eseri bir araya getirerek bir yerleştirme (enstalasyon) oluşturuyorum ya da alternatif malzemeler, kırık birimler ve atıl malzemeleri bir araya getirerek bir konstrüksiyon kurguluyorum. Kavramsal bağlamda ise çalışma konum “boşluk” ve “oluşum” kavramları. Bunlar benim hayat döngümü yansıtıyor.
Eserlerinizin daha önceleri yer aldığı sergi ve yarışmalardan bahseder misiniz? Bu deneyimler size neler kazandırdı?
Eserlerim daha önce birçok ulusal ve uluslararası sergide ve yarışmada yer aldı. Türkiye dışında; Amerika, İngiltere Oxford, Tayland, Romanya, Güney Kore, Almanya bunların önde gelenleri. Yakın zamanda “Arts to Hearts Project” isimli global bir sanat platformunun yarışmasında seramik eserim jüri tarafından dünya üzerindeki birçok sanatçı arasından seçilerek, yayın ödülüne layık görüldü. Eserlerim ve sanat görüşüm “Women Artists on the Rise” isimli bir kitapta yer aldı. Paris, Prag, Tayland ve Güney Kore’de konferans ve sempozyumlara katıldım. Birçok sanatçı ile bir arada çalışma fırsatım oldu. Bütün bu deneyimler bana global çalışma fırsatlarının kapısını açtı ve her geçen gün daha emin adımlarla ilerledim.
Sizi ve çalışmalarınızı diğer sanatçılardan ayıran en önemli özellikler neler?
Eserlerimi oluştururken genel olarak deneysel yaklaşımlar sergiliyorum. Farklı malzemeleri seramik ile birleştiriyorum. Seramik heykeller üzerine dijital uygulamalar yapıyorum. Sergilerde ise klasik sergileme alanları ve galerilerin dışına çıkmayı hedefleyerek mekâna özgü seramik enstalasyonlar oluşturuyorum. Beni diğer sanatçılardan ayıran noktanın; geleneksel yaklaşımların dışına çıkmak olduğunu söyleyebiliriz. Her zaman farklı sanat disiplinlerini ve teknolojik gelişmeleri yakından takip ediyorum ve bunu eserlerimle birleştirmeye çalışıyorum. Seramik heykeller üzerinde dijital uygulamalar ve yapay zekâ desteğini de kullanmayı çok seviyorum. Eşim bir görsel tasarımcı ve beni bu konularda inanılmaz destekliyor. Bense her zaman seramik alanında sınırları zorlamayı tercih ediyorum.