Etel Baler ile Türk Tasarımcılar: Nedret Taciroğlu
Herkese merhaba. Bu ay abiye kıyafeti hazır giyim olarak sunmayı başaran ve bu politikasını Harvey Nichols, l’Eclaireur gibi seçkin noktalara kabul ettiren Nedret Taciroğlu’yla beraberiz…
Siz bu ise başladığınızda Türkiye’de moda sektöründe özgün az isim vardı. O günlerle bugünleri karşılaştırdığınızda neler görüyorsunuz?
Evet 80’li yıllarda tasarım alanında çok az isim vardı. Tekstilde dokuma ve üzerine üretim yapan firmalar mevcuttu. Türkiye’de halen tekstil mühim bir sektör ama artık moda tasarımı da bir meslek dalı olarak kabul görüyor. Bu alanda tasarımcı yetiştirmeye başlayan bir ülke konumuna gelmeyi başardık…
İlk tasarladığınız elbise nasıldı?
Aslında ilk tasarımım atçı pantolonu ve onu tamamlayan bir ceketti…
Trendler sizin için ne ifade ediyor?
Benim için hiç bir şey ifade etmiyor. Koleksiyonlar hazırlarken trend diye bir şey geçmiyor aklımdan, öyle bir düşünce veya etki altında kalmıyorum hiç. Biz daha çok, daha yeni ve daha güzele ulaşmaya çabalıyoruz… Bunun üstüne çalışıyoruz ..
Koleksiyonlarınızda hep bir Türk kimliği mevcut. Halı desenlerinden, el sanatlarından etkilenen birçok harika tasarımlarınız oldu. Bu kimliği vurgulamak için özel araştırma mı yapıyorsunuz, yoksa gerçekten ilham alarak mı doğuyor bu kıyafetler?
Ben yapım gereği çok merak eden, araştıran ve içindeki öğrenme isteği hiç bitmeyen bir kadınım… İç mimari eğitimi almış olmanın yanı sıra birçok tarih konulu kurs, seminer ve gezilere katıldım. Ülkemi ve içinde barındırdığı sanatların bilincinde olup üstüne çalışmalar yapan biriyim. Koleksiyonlarımda da bu zengin tarihten yararlanmaya çalışıyorum. Amacım özgünlük ve ülkemizin güzelliklerinden, zengin tarihinden yararlanarak, yurt dışında farkımızı ortaya koymak oldu her zaman.
Herkesin vücut tipi farklı. Buna rağmen abiyeyi hazır giyim olarak sunmayı başarıyorsunuz. Abiyenin en sevdiğiniz yönü nedir?
Bizim her yaştan müşterimiz var, yirmili yaşlardaki genç kızlardan orta yaşlı kadınlara çok geniş bir yelpaze… Bu nedenle abiyeyi istediğimiz kitlelere ulaştırmakta zorluk çekmiyoruz. Her ülkenin kendine göre özellikleri var biz de yurt dışında çalıştığımız dünyaca ünlü mağazalara bu doğrultuda koleksiyonlarımızı hazırlayıp sunuyoruz. Abiyenin en sevdiğim yanına gelince, abiye tercih ettiğiniz gece muhakkak özel bir şey vardır ve orada en iyi olmak istersiniz. Bizim de burada devreye girip o heyecanı o kişiyle paylaşmamız, davette kendini yıldız gibi hissetmesi ve bu sevinci bizlerle paylaşması sanırım işimizin en güzel yanlarından biri..
Kumaslarinizi secerken nelere dikkat edersiniz?
Bizim için kumaş çok mühim bir faktör. Tüm kumaşlarımız Fransa ve İtalya’dan geliyor. Bazı desen ve dokular İtalya’da yalnızca bizim için dokunup üretiliyor. Her konuda olduğu gibi özgünlük ve kalite kumaştan başlıyor bence. Benim için iyi kumaş gerçek şıklığa giden yolda en büyük etkenlerden biridir.
Kıyafetlerinizde hep bir romantizm var. Ama ben karşımda çok güçlü bir kadın görüyorum. Bu bir tezat mı? Sizce bir kadın hem duygusal hem realist olabilir mi?
Ben balık burcuyum ve gerçekten de büyük bir romantiğim, hayallerimle yaşayan biriyim… Çok duygusalım ama bu hayata karşı zayıf olmamı gerektirmiyor. Hep kendine güvenen bir kadın oldum. Genç yaşlarda girdiğim iş hayatı da kendime güvenmemi sağladı, güç de bu şekilde girdi hayatıma. İnançlı, çalışkan, girişken ve cesur bir kadınım bu da beni her geçen gün daha güçlü kıldı. Duygusal yapımsa benim gerçeğim, doğamda olan bir şey…
Biz sizin her adımınızla gurur duyuyoruz. Ama sizin pencerenizden isinizdeki en gurur duyduğunuz başarınız nedir?
Çok teşekkür ederim güzel sözleriniz için. Tek başıma çıktığım bu yolda, şu an geldiğim noktada başta Paris olmak üzere dünyanın en ünlü mağazalarında, dünyaca ünlü tasarımcıların ürünleriyle yan yana satılan tasarımlarım benim için mutluluk verici. Bunu bir de abiye kıyafetlerde başarmak oldukça keyifli aslına bakarsanız…
New York moda haftasında bayağı ses getirdiniz. New York için “burada başarabilirseniz, her yerde başarabilirsiniz” derler. Siz neden New York’u seçtiniz?
Bana ilk teklif New York’taki bir ajanstan geldi. O dönemde Türkiye ile iş birliği halindeydiler ve benim koleksiyonlarımı çok beğendiler. İlk olarak bu şekilde Paris’teki Prét a Porter fuarının ardından New York’a geçip Couturier fuarına katıldım. New York bu şekilde başladı..
Yasemin’in moda okuması için küçüklükten itibaren yönlendirme yaptığınızı düşünüyor musunuz?
Şahsen böyle bir teşvikte bulunmadım. Ama Yasemin doğduğunda benim aktif olarak çalışan atölyem, showroom’um ve hazır giyim mağazam vardı. Oda 5 yaşına kadar her gün benle işe geldi, ona ait bir oda hazırladık ve günü elbiselerle müşterilerin arasında geçti. Belki de bu geçmişi, bilinç altı onu etkilemiş olabilir.
Vivienne Westwood, Prada gibi dünya markalarında çalıştın. Buralarda edindiğin en önemli deneyim ne oldu?
Bir şeyi teoriden pratiğe geçirmek bunu bir de sektörün en iyilerinin yanında yapmak başlı başına çok mühim ve yararlı bir deneyimdi. Ben orda durmadan çalışıyordum. Aklına gelebilecek her şeyi yaptım.. Bütçelerin, şirketlerin durumuna göre nasıl ekonomik olarak kullanıldığını, koleksiyonları sunmayı, pazarlamayı, mağazalarla ilişkiler ve dünyanın dört bir yanından gelen buyer’larla diyaloğa girdim. İşin tamamen profesyonellerle yapılması ve mükemmele nasıl gidildiğine bire bir şahit olmak bana çok şey kattı..
Torununuzun da kız olmasını ve sizle devam etmesini ister miydiniz?
Evet çok isterim… Eğer böyle bir eğilimi olursa neden olmasın. Yıllar önce Blumarine defilesine gittiğimde defile sonunda Anna Molinari torunuyla çıkmıştı. O görüntü çok hoşuma gitmişti..
Coco Chanel “kötü giyinirseniz kıyafetinizi hatırlarlar, kusursuz giyinirseniz sizi hatırlarlar” demiş. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Çok doğru bir söz… İyi giyinmek demek kıyafeti değil kendini ön plana çıkarmak demektir…
Sahip olduklarını en iyi şekilde sunmaktır…