Estetik Diş Hekimliği Dt. Zerrin Işık Tüfekçi
Diş hekimliğine tarihsel bir bakış açısıyla bakıldığında geçmişte bir zanaat gibi görülen diş hekimliği, bugün hekimliğin yanı sıra gülüş tasarımı gibi uygulamalarda yaratıcılığı ve teknolojiyi bir araya getirerek sanatsal bir bakış açısı kazanıyor.
Estetik diş hekimliği son yıllarda hakkında en çok konuşulan, yazılan, okunan konuların başında geliyor. Hatta insanlar bu işin en iyi yapıldığı ülkelerde dişlerini en estetik hale getirmek için, yaşadıkları yerden başka ülkelere sağlık turisti olarak seyahat ediyorlar.
Diş hekimleri, görünenin arkasındaki güzel gülüşü ve hastaların dile getirmekte bazen güçlük çekseler de asıl istedikleri estetiği en doğal hali ile yakalamaya çalışır, doğa ile insan arasında köprü kurar ve estetik ile sağlığı birleştirmeyi hedeflerken sihirli dokunuşlar yapar. Geçmişte zanaat olarak görülen ama günümüzde sanata dönüşen, sağlığı, güzelliği, estetiği birlikte ince ince işleyen sanatçılardır.
“Güzel” kavramı karşımıza doğada, kültürde, sanatta ortaya çıkıyor. İnsana baktığımızda güzellik ve estetik; yaşanılan döneme, kültürden kültüre, benzerlik ya da farklılıklara göre değişebiliyor; fakat aydınlık bir gülüşe, güzel ve sağlıklı dişlere sahip olmanın, insan güzelliğinde esas alınan, değişmeyen, temel kriterlerden olduğunu da görüyoruz. İşte tam bu noktada, estetik diş hekimliği, bütünsel sağlık ile bütünsel estetik bakış açısının ortak çatısını oluşturuyor. Bedende her bir parça hem kendi içinde güzel olmalı hem de bütün içinde güzel görünmeli. Estetik diş hekimliğinde fonksiyonel ve biyolojik uyum, teknolojik ve restoratif uyum ile en ideal haline getirilmeye çalışılıyor.
Bu çerçevede giderek adından daha çok bahsedilen “gülüş tasarımı”nda, önceden belirlenen ilkelere sadık kalınarak, diş eti, dişler ve estetik prensipler kişiye özel olarak tasarlanıyor. İşleme başlamadan önce hastalarla fikir birliğine varılıyor ve onların beklentilerine uygun en güzel gülüş tasarlanıyor.
“Gülümseme insanların kalbine açılan penceredir” ve bu pencerede sağlıklı dişler ve diş etleri büyük rol oynamaktadır. Bize estetik diş beklentisi ile gelen hastalarımıza şunları sorarız: Dişleri ile ilgili kendilerini rahatsız eden şey tam olarak nedir? Nasıl görünseler daha mutlu olurlar?
Çoğunlukla “Daha temiz, daha beyaz, daha düzgün dişlerim olsun istiyorum.” gibi genel ifadeler kullanırlar. “Güldüğümde diş etlerim çok görünüyor, dişlerim yeterince beyaz değil, dişlerimin arasındaki boşluk beni rahatsız ediyor, dişlerim yeteri kadar uzun değil,” demezler ama “Güldüğüm zaman dişlerim daha güzel görünsün istiyorum,” derler. Bazı hastalarımız gülerken farkında olmadan elleri ile ağızlarını kapatır, dişlerini gizlerler. Bu kelimelerin ve davranışların ötesindeki ya da altındaki gerçek beklentiyi anlamak, hekimin sanata dönüşecek zanaat yolculuğunu başlatır. Sonrası ise şöyle devam eder: Yapılabileceklerle beklentiler arasındaki boşluğu en aza indirmek, altın oran ilkelerine sadık kalarak gülüşü o hasta için biricik hale getirmek ve bedenin sağlığına zarar vermeden, beklentiyi en az girişimle en üst düzeyde hayata geçirmek.
Altın oran, estetik olarak bakıldığında, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen uyum açısından en ideal boyutları veren sayısal bir orandır. Bu oran doğada güzel dediğimiz şeylerde dikkati çektiği gibi, plastik cerrahi ve estetik diş hekimliğinde yakalandığında da en güzel sonuçları elde ettiğimiz, çoğu zaman farkında olmadığımız bir sonuçtur. Dişlerin beyazlatılması, porselen ve kompozit lamineler, tam seramik ve zirkonyum kaplamalar, ortodontik tedaviler, gerekiyorsa diş eti cerrahileri ve implant tedavisi ile desteklenen işlemler, estetik diş hekimliğinin başlıca uygulamaları arasında sayılabilir. Bunlar kişiye ve beklentilerine göre ayrı ayrı ya da kombine bir şekilde uygulanabilir.
“Gülüş tasarımı”nda yaş, cinsiyet, ten rengi gibi faktörlerle hastanın dişlerinin, diş etinin, çene ekleminin ve ağız içi dokularının durumu ona özel bir biçimde tek tek değerlendirilir. İnsan önce yüze, sonra da yüzdeki beyaz alanlara dikkat eder. Gözün beyaz kısmı ile dişler bu anlamda en dikkat çeken kısımlardır. Dişler odağa alındığında ise ön dişlerin boyu, genişliği, dişlerin yüzey özellikleri, diş eti seviyeleri, gülündüğü zaman görünen diş eti miktarı, dişlerin ve diş etlerinin rengi, yüzün tamamı ile olan ilişkisi ve simetrisi bütünsel güzellik algısına etki eder. Gülümseme, ağız içerisindeki aydınlık ve karanlık alanlar arasındaki uyum ve dengenin, yüzün tamamı ve bedenin bütünü ile olan ilişkisini ortaya çıkarır. Karanlık alan ne kadar az ise o kadar güzel bir gülümseme dağılır yüzümüzden kalplere.