Dönüşen Mekânlar Hüc/Re Architecture
Tasarımdaki esnek ve özgün yaklaşımıyla benzersiz mekânlar yaratan Hüc/Re Architecture’ın kurucusu Mimar Hilal Üstün Caner, firmasının tasarım anlayışını ve geçmiş projelerini MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Öncelikle kendinizden bahsederek başlar mısınız?
2008 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık ve Peyzaj Mimarlığı bölümlerinden iki diploma alarak mezun oldum. Mesleğimin ilk yıllarında, tema park tasarımı alanında önemli bir deneyim kazandım. Bu süreçte, Türkiye’nin ilk tema parkı olan “Landora”nın projelendirilme aşamasında, Walt Disney’in değerli tasarımcılarından biri olan Valerio Mazzoli ile çalışma fırsatı yakaladım.
Daha sonra, “Vialand” tema park proje koordinatörü olarak tasarım ve işletme konularında uzmanlaştım. Ayrıca “Tuzla Viasea Tema Park” projesinin tasarımcı kimliğini üstlendikten sonra, parkın açılışı sırasında operasyon müdürü olarak görev aldım. Bu deneyim; organizmanın, dışarıdan gelen duyumlara kendisinden bir şeyler katarak, yaşantıyı yeniden örgütlediğini ve bu nedenle tasarımların sürdürülebilir, dönüştürülebilir olması gerektiğinin altını çizmiştir. On beş yılı aşkın süredir edindiğim tüm praksisleri, 2018 yılından bu yana, Antalya’da kurmuş olduğum tasarım ofisinde devam ettirmekteyim.
Hüc/Re Architecture’ın tasarım anlayışı hangi prensiplere dayanıyor?
Hüc/Re Architecture olarak sürdürülebilirlik esaslarına odaklanan tasarım yaklaşımıyla, insanların fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarına yanıt veren projeler geliştirmekte ve çağdaş normlarda fit-out proje hizmeti sunmaktayız. Tasarım anlayışımızda; her projenin eşsiz olabileceği ve çözümlerin, projeyi saran konuların anlaşılması, bunlarla yakınlık kurulmasıyla ortaya çıktığı bir katmanlandırma sürecini benimsemekteyiz.
Stüdyo; mimar, iç mimar ve peyzaj mimarı gibi farklı tasarım disiplinlerinden gelen profesyonelleri bir araya getiren eklektik bir yapıya sahiptir. Bu çok disiplinli yaklaşım, her projeye benzersiz bir perspektifle yaklaşmamıza ve bağlamları bütünsel bir hikâye kurgusuyla şekillendirmemize olanak tanımaktadır.
Tasarım yaklaşımınızı nasıl tanımlarsınız? Hangi faktörler bunu belirlemede etkili olur?
Bizim için tasarım, bir katmanlandırma sürecidir. Zaman ve mekân olarak süregelen bir oluşumun içindeyiz, bunun içinden geçip gidiyoruz. Biz de yaptıklarımızla bunu geride bırakacağız. Ona doğru eklemlenebilmek için zamansız estetiklerin izini sürüyoruz.
Her projenin gereksinimlerini ayrıntılı bir şekilde analiz edebilme ve güçlü bir bağ kurma yeteneğimiz, mekânsal düzleme farklı bir perspektiften bakmamızı ve kavramları bunun üzerine kurmamızı sağlıyor.
Mekânları dönüştürürken alışılagelmiş tasarım kaygılarından uzaklaşıp, her projede benzersiz bir hikâye veya kavram etrafında şekillendirilmesini kurguluyoruz. Tasarım anlayışımız, modern minimalizmden geleneksel ve otantik yaklaşımlara, hatta daha deneysel bir estetiğe kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Müşterilerimize dünün anılarından, bugünün yaşanabilir mekânlarına ve yarının hayallerine uzanan unutulmaz deneyimler sunma konusundaki kararlılığımızla tanınıyoruz.
Geçmiş projelerinizden bahseder misiniz?
Kalkan’da bulunan farklı tarzdaki villalarımızın iç mekânları, konseptten tamamlamaya kadar uzanan bir süreçte doğal malzemelerin ağırlıklı olarak kullanıldığı, detaycılığımızın yaratıcılıkla birleştiği bir özenle tasarlanmıştır.
Villa Mahal Otel projemiz, sürdürülebilirlik ilkelerine bağlı kalarak, doğayla bütünleşmiş bir deneyim sunmayı hedefleyen ve özgün tasarımıyla misafirlerine benzersiz yaşam alanı sunan bir proje olarak öne çıkıyor.
Konyaaltı’ndaki Ters Ev projesi, insanlara hayatın altının üstünden daha iyi olabileceğini gösteren, sıra dışı bir tasarıma sahip.
Feslikan yaylasında gerçekleştirdiğimiz dağ evi projesi; altı yatak odası, iki mutfak, spor salonu ve üç dönümlük muhteşem peyzaj alanıyla doğal güzellikleri evin iç mekân tasarımında birleştiren dokunuşlarla dikkat çekmektedir.
Antalya’nın çeşitli bölgelerinde gerçekleştirdiğimiz konut iç mekân projelerimiz, çözüm odaklı yaklaşımlarla işlevsellik ve estetik arasında harika bir denge sunarken, doğal zarafet ve lüks bir his yaratıyor.
İzmir Alsancak’ta yakında açılacak olan yeni nesil kahve dükkânı projemiz ise, düz hatlı minimalist bir konseptte. Malzeme ve renklerde nötr tonlar tercih edilirken, metalik dokunuşlar eklendi. Kahve tutkunları tarafından merakla bekleniyor.
Bu projeler, farklı coğrafyalarda ve çeşitli konseptlerde yürüttüğümüz çalışmaların sadece birkaçını temsil etmektedir.
Tasarlamaktan en çok keyif aldığınız projeniz hangisi?
Antalya Kaleiçi’nin büyüleyici atmosferinde, büyük bir heyecanla yürüttüğümüz muhteşem bir projeye imza atıyoruz. Dört farklı konakta toplam otuz farklı oda konseptiyle benzersiz bir butik otel deneyimi sunma yolunda ilerliyoruz. Her bir konak, tarihî zenginliğini ve karakterini korurken, her odanın kendi özgün ruhuyla tasarlanmış olması, misafirlerimize unutulmaz anılar yaşatabilmek için mükemmel bir mikro kozmos sunuyor.
Bununla birlikte, Türkiye’nin ünlü bir şefiyle iş birliği yaparak Osmanlı-Türk mutfağının zengin ve büyüleyici lezzetlerini tasarımımıza dahil etmek, hem gastronomi hem de kültürel deneyim açısından çok heyecan verici bir yaklaşım oldu. Ayrıca diğer bir konakta, İtalyan mutfağının detaylarına da yer veriyoruz. İki farklı bar konsepti, küçük bir Fransız pastane ve tadımlar için özel bir mekân da, projemizin keyifli ayrıntıları arasında bulunuyor. Antalya’nın tarihî mirasına yeni bir katman oluşturacak şekilde modern lüksün zarif dokusuyla harmanladığımız projeyi hayata geçirmek için sabırsızlanıyoruz.