Başkent Akademi Cimnastik Spor Kulübü
Başkent Akademi Cimnastik Spor Kulübü Başkanı Sema Kul ve
Eski Millî Jimnastikçi, Aerobik Jimnastik Millî Takım Antrenörü Simay Yıldızer kulüp başarılarından da bahsederek jimnastiğin çocuklar için önemini aktardı.
Kendinizden ve Başkent Akademi Cimnastik Spor Kulübü’nden bahsederek başlar mısınız? Hangi dallarda eğitimleriniz mevcut? Hangi yaş aralığını kabul ediyorsunuz? Kazandığınız başarılar neler?
Sema Kul: Ege Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği bölümünden mezun oldum, sonrasında uluslararası artistik jimnastik hakemliği, özel sporcular artistik jimnastik millî takımı antrenörlüğü ve son olarak kulüp yöneticiliği gibi alanlarda farklı görevlerde bulundum. 2011’in aralık ayında, birlikte çalıştığımız artistik jimnastik sporcularımız için kurduğum Başkent Akademi Cimnastik Spor Kulübü ile bu alandaki çalışmalarımı daha da ileriye taşıdım. Kulübümüzün temel amacı, üç yaşından itibaren verdiğimiz çeşitli eğitimler ile çocuklara sporu sevdirmek ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri için sporu hayat tarzı olarak benimsemelerini sağlamaktır. Yetenekli olduğunu düşündüğümüz çocukları yönlendirerek, uğraştıkları spor branşında başarılı olmalarını sağlamak ve ülkemizi en iyi şekilde temsil etmelerini desteklemektir. Ayrıca sosyal sorumluluk projesi kapsamında yaptığımız “+1 Arkadaşlık Öyküsü” ile Down sendromlu çocuklarımıza da eğitim vermekteyiz. Başlangıçta sadece artistik jimnastik branşı ile yola çıktık; ancak, bu başarıların ardından ritmik, aerobik ve parkur jimnastik branşlarında da faaliyet göstermeye başladık. Hatta bu branşlarda, millî sporcu ve alanında uzman antrenörlerimiz de görev almaktadır. Artistik jimnastik branşında Beren Bay ve Ece Su Türksever, ritmik jimnastik branşında Olivia Nihal Aksoy, aerobik jimnastik branşında ise Eda Beyoğlu, Elif Akder, Bulut Şen, Göknur Cin, İpek Pektaş başarılı bir şekilde ülkemizi temsil ederek millî sporcu olma hakkı kazanmışlardır.
Jimnastiğin çocuklara sağladığı katkılar nelerdir?
Sema Kul: Jimnastiğin sunduğu katkılar arasında fiziksel gelişim önceliklidir. Jimnastik, çocukların esneklik, denge, koordinasyon ve kuvvet gibi temel fiziksel becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Bu gelişimi görebilmek için çocuklar düzenli olarak antrenman yaparken hedeflere ulaşmanın önemini öğrenir; böylelikle öz disiplin gelişimini de tamamlar. Beraberinde gelen başarılar ve ilerlemeler sporcunun öz güvenini arttırır. Jimnastik, bireysel branşlar içerisinde yer alsa da takım halinde çalışmayı gerektirir. Bu da çocukların iletişimlerini ve arkadaşlık becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Zamanla bedenlerini daha iyi tanıyan çocuklar zihin-beden koordinasyonunu üst düzeye taşıyabilir, stres ve kaygı ile karşılaştıklarında nasıl dengede kalmaları gerektiklerini öğrenirler. Sonuç olarak jimnastik, çocuklara aktif bir yaşam tarzının önemini aşılar ve bu alışkanlığın, ilerleyen yaşlarda da devam etmesine yardımcı olur.
Eğitmenlerinizin, pedagojik yaklaşımları takip ederek ve güncel jimnastik teknikleriyle çalışmasına özen gösteriyorsunuz. Bu, sporcularınıza ne gibi artılar sağlıyor?
Sema Kul: Pedagojik yaklaşımlar, her çocuğun öğrenme tarzına ve ihtiyaçlarına uygun eğitim programları geliştirilmesine olanak tanımaktadır. Bu da sporcuların daha etkili bir şekilde öğrenmelerini ve ilerlemelerini sağlar. Güncel jimnastik teknikleriyle çalışan eğitmenlerimiz, sporculara en son yöntemleri sunarak onların teknik becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmaktadır. Bu, sporcuların performanslarını artırır ve yaralanma riskini azaltarak çocukların kendilerini rahat hissetmelerine yardımcı olur. Yeni yaklaşımlar çocukların ilgisini çekerek motivasyonlarını artırır; eğlenceli ve etkileşimli bir öğrenme ortamı, sporcuların jimnastik ile daha fazla bağ kurmasına yardımcı olur. Ayrıca pedagojik yaklaşımlar, çocukların duygusal ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak, öz güvenlerini ve sosyal becerilerini geliştirmelerine katkı sağlar. Tüm bu kazanımlar, sporcularımızın hem jimnastik alanında hem de genel yaşamlarında daha başarılı ve sağlıklı bireyler olmalarına katkıda bulunur.
Bu kadar başarılı ve kalabalık bir takımı çalıştırırken sporcuların motivasyonunu korumayı nasıl başarıyorsunuz?
Simay Yıldızer: Kulübümüzün aerobik jimnastik branşının oluşumu ve gelişimi uzun, zorlu bir yoldan geçti. Programlı çalışmanın yanı sıra antrenörler olarak sporcularımıza koyduğumuz öncelikli hedef başarı, derece, madalya değildi. Her şeyi onların fiziksel gelişimleri ve psikolojik sağlamlıkları için planlayıp jimnastik salonunda geçirdikleri zamandan
keyif almalarını öncelik haline getirdik. Bunu sadece antrenman yaparak değil, birlikte filmler ve yarışma videoları izleyerek, oyunlar oynayıp onların fikirlerine kulak verebileceğimiz yemekler yiyerek, dans ve bale dersleri ile branşımızı destekleyerek, gerektiğinde psikoloji ve beslenme gibi diğer disiplinlerden destekler alarak sağlamaya çalıştık; hâlâ da çalışıyoruz. Sonuç olarak, sporcularımız sevdikleri işi yalnızca bir amaç uğruna değil kendilerini gerçekleştirme odaklı yapmaya çalışıyor. Bu süreçte elde ettiğimiz motivasyonlarını korumak içinse gerçekçi, esnek hedefler belirliyor, yetkinlik ve öz güvenlerini arttıracak ödüllendirmelere gidiyor, zihinsel antrenmanlara ağırlık veriyoruz.
Sporculuk deneyiminizi antrenörlük hayatınıza aktarırken ne gibi zorluklar, kolaylıklar yaşıyorsunuz?
Simay Yıldızer: Sporculuğumda on beş yıl boyunca hem ritmik hem aerobik jimnastik branşları ile iç içeydim. Antrenörlüğe başladığımda ise aerobik jimnastikte yarışmaya devam ediyordum; ancak, bir işte uzman olmanın o işi karşı tarafa çok iyi aktarabilmek anlamına gelmediği gerçeği ile karşılaştım. Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesinde lisans eğitimimi tamamlarken antrenörlük için kendimi geliştiriyor, bu işte uzman olan antrenörlerin yaptırdığı antrenmanlarını izliyor, araştırmalar yaparak jimnastiği en temel haliyle görmeye çabalıyordum. Aynı yoldan geçtiğimiz takımımızın Başantrenörü Nazlı Özgör’ün deneyimlerinden, yol göstericiliğinden ilham alarak aslında bu branşın içerisinde antrenör olarak yer almaktan çok mutlu olduğumu, çocukların hayatlarına dokunuşlarımızın ne kadar kıymetli olduğunu yeniden fark ettim. Zaman içerisinde takımın gelişmesiyle birlikte sporcularımızın yaşadığı olaylarda kendimi bulmaya başladım. O anda gördüğüm olayı, bana anlatılan hisleri; daha önceden yaşadığımı, o duyguları daha önceden hissettiğimi fark ettim. Bu kadar rahat empati kurabiliyor olmak, sporcularımın istek ve ihtiyaçlarını kolayca anlayıp ona göre davranabilmemi sağladı.
Sporcularınız performanslarını sergilemeden önce onlara söylediğiniz son cümle genellikle ne oluyor?
Simay Yıldızer: Genellikle onları rahatlatmak için “Oraya çık, eğlen gel! Siz ne hissediyorsanız herkes onu hissedecek, seriyi yaşayın!” gibi cümleler kullanıyorum.