Başarı Basamaklarını Çıkmak
Marka yönetimi alanındaki tecrübeli ekibiyle birlikte, yeni çıkacak markalar için yüksek enerjisiyle keyifli bir yol arkadaşlığı eden Beyond Brand Consultancy’nin kurucusu Gülce Lina Elüstü, deneyimlerini ve firma ile ilgili tüm detayları MAG Okurları’na anlatıyor.
Kendinizden bahseder misiniz?
1995’de Ankara’da doğup büyüdüm. TED Ankara Koleji’nde eğitimimi tamamladıktan sonra üniversite için İstanbul’a taşınıp Bilgi Üniversitesi Reklamcılık’dan mezun oldum. Üniversite’de öğrenciyken aynı zamanda IMA’da Styling, New York FIT’te Lüks Marka Yönetimi eğitimi aldım. Aynı zamanda bunlarla birlikte üniversite 3. sınıfta ilk şirketim olan kadın giyim markası LİNAS İSTANBUL’u kurdum. Çok kısa bir sürede markamı büyütürken aynı zamanda Beymen’de, ardından Güzel Sanatlar Reklam Ajansında art arda stajlar da yaptım. Kurumsal hayatı görüp ne istemediğime karar verdikten sonra, ne istediğim kafamda çok daha iyi netleşti. Markamın beklediğimden bile hızlı büyümesiyle birlikte, üniversite 4. sınıftayken o zamanlar kurulma aşamasında olan, şu an büyük bir pazar payına sahip bir marka haline getirdiğimiz bir tekstil firmasından danışmanlık teklifi aldım. Hayatımıza “Mizalle” olarak giren bu firmanın kuruluşundan itibaren vermiş olduğum danışmanlığın ardından, bu işi daha kapsamlı bir şekilde yapmak istememle birlikte şu an 2.yaşını doldurmuş olan Beyond Brand Consultancy’i kurdum.
Beyond Brand Consultancy’den bahseder misiniz? Ne zaman kuruldu, kuruluşunun köklerini oluşturan fikirler nelerdi?
Beyond 2 sene önce kurulan, yapılan her şeyin “ötesi” olmayı hedefleyen bir yapı. Çok eskiye gitmeye gerek yok, birkaç sene öncesine kadar hatırlarsanız medya satın alma ajansı, dijital ajans, SEO ajansı gibi farklı farklı ajanslar hizmet verirdi (azalmış olsa da hala var) ancak artık markalar tek bir akıl istiyor. Her bir farklı ajansın işin bir ucundan tuttuğu bir çalışma sistemi için yeterli insan kaynağı, yeterli bütçe ve yeterli enerji yok. Markalar daha kapsamlı, tek çatı altından çıkan bir danışmanlık istiyor ve Beyond olarak bunu sunuyoruz. 2 sene önce Beyond’u kurmadan evvel şahsım olarak yaptığım danışmanlıklara daha kapsam katmak istememle birlikte Beyond’u ve şahane ekibimizi kurdum.
Beyond Brand Consultancy’de yaptığınız işlerden bahseder misiniz? Müşterilerinize sunduğunuz hizmetler nedir?
Tek bir cümleyle özetlemek gerekirse markalara 360 derece kreatif, dijital ve stratejik alanda danışmanlık veriyoruz. Uzun vadeli strateji yollarını çiziyor, kreatif yönetimle birlikte dijital dünyada yanlarında oluyoruz. Müşterilerimiz kafalarındaki marka hayaliyle kapıdan girip full paket bir marka halinde kapıdan çıkabiliyor. Marka ismi buluyor, logo/branding işlerini yapıyoruz. Websitesi tasarım ve içerik üretimini yapıyor, dijital pazarlama, SEO’suna kadar ilgileniyoruz. Fotoğraf/ video prodüksiyonları yapıyor, Instagram Reels’ından TV Reklamlarına kadar çekim hizmeti sağlıyoruz. Sosyal medya içerik üretim ve yönetimi yapıyor, Instagram hesaplarını yönetiyor ve bunu da Influencer Marketing’le destekliyoruz. Marka için satış kanalları yönetimi yapıyor, geniş networkümüz sayesinde yurt içi ve yurt dışı pazarda perakende ve toptan satış için danışmanlık veriyor, markaları doğru satın almacılarla buluşturuyor, doğru fuarlara hazırlıyoruz.
Marka konumlandırması, hedef kitle, pazar analizleri gibi ögelerle ilgileniyor markanın stratejisini oluşturuyoruz. Look booklarından profesyonel sunum tasarımlarına kadar destek oluyor, markaların strateji dosyalarını da hazırlıyoruz. Kısacası bir markanın, firmanın ihtiyacı olabilecek dijital, kreatif ve stratejik işleri tek çatı altında buluşturuyor, markaların işlerini kolaylaştırıyoruz.
Müşteri çeşitliliğiniz nasıl?
İlk bakışta yalnızca lüks perakende markalarla çalışıyoruz gibi bir algı oluşuyor nedense insanlarda ama müşteri portföyü açısından çok geniş bir sektör skalasına hizmet veriyoruz. Müşterilerimiz arasında inşaat firması, parfüm markası, restaurant, otel, tekstil ve aksesuar, mücevher markaları, yatırım firmaları, hukuk büroları, güzellik merkezi, çanta markası, zeytinyağı, çikolata markası markası gibi alanında çok iyi, farklı sektörden markalar bulunuyor.
Müşterileriniz sizi neden tercih ediyor?
İlk neden: “beklentilerin ötesi”. Yeni bir marka bünyemize girdiği zaman ilk çalışmalarımız sonrası duyduğumuz ilk tepki: “Biz bile bu kadarını hayal etmemiştik”, “Aklımdakinden bile daha iyi” oluyor. Kendimizi zorlamayı, her zaman daha iyi ve farklı olanın peşinde koşmayı çok seviyoruz. Bununla birlikte yaratıcılığı da çok önemsiyoruz. Basma kalıp tasarımlar ve stratejiler değil de her markanın hikayesine, konumlandırmasına ve hedef kitlesine göre yolumuzu çiziyoruz. Yani yaptığımız her işte herkese standart bir reçete vermiyor; onlar için en doğru olan yol haritasını yaratmaya çalışıyoruz. Bu da doğru ekip, vizyon ve tecrübeyle mümkün. Ekibin başındaki isim olarak benim en büyük tecrübelerim de hem reklamcılık hem lüks marka yönetimi alanındaki eğitimlerim hem de 6 sene önce kurduğum tekstil markam sayesinde müşteri tarafına da hakim olarak; yaptığımız işlere hem müşteri hem de ajans gözüyle bakabiliyor olmam. Hem marka hem ajans hem de markanın müşterisi gözüyle bir projeye dışardan bakabiliyor olmak bize çok derin bir içgörü sağlayabiliyor. Bir de “sahiplenme” duygumuz. Markalarımızı müşteri olarak görmüyor, her bir markamızı ailemizin bir parçası olarak sahipleniyor ve benimsiyoruz. Bu da markalarımıza büyük bir aidiyet ve güven duygusu kazandırıyor ki çoğu markamızla iş birliklerimizin uzun soluklu devam ediyor.
Peki bir marka kurulurken gerçekten bir danışmana/ ajansa ihtiyaç var mıdır?
Hem kurulurken hem de kurulduktan sonra. Özellikle start-up markalarda mutlaka. Marka kurma furyası arttığından beri herkes bir founder, herkes bir creative director biliyorsunuz. Buraya kadar tamamız ama bu kişi markanın kurucusu olarak aynı zamanda fotoğrafçısı, tasarımcısı, yazılımıcısı, sosyal medya yöneticisi, grafik tasarımcısı, muhasebecisi, pazarlama/reklamcısı da olamaz değil mi?
Bunlar için geniş ve sağlam bir kurum içi ekip kurulmadığı sürece her markanın, firmanın danışmanlara ve birer ajansa ihtiyacı var demek yanlış olmaz. Zaten bizim için 2021’i değerlendirecek olursam danışmanlığa ve dijital ajanslara verilen değer ve önem anlamında oldukça iyi geçen bir sene olduğunu söyleyebilirim. Çünkü firmalar vakitleri sınırlı olduğu için iyi danışmanlıklara daha çok değer vermeye, iyi şirketlerle ve iyi insanlarla çalışmaya dikkat ettiler. Yani bir konuda danışmanlık alınacağı zaman eskisi gibi bir tanıdığa gitmektense o alandaki doğru isimleri başvurmayı tercih ettiler. Dijitalin öneminin de daha iyi anlaşılmasıyla birlikte özellikle sosyal medya alanında müşterilerimiz oldukça arttı ve her geçen gün artmaya da devam ediyor.
Beyond Brand Consultancy ofisinde nasıl bir çalışma sistemi var?
Plazaların merkezinde fakat kurumsal plaza hayatından oldukça uzakta bir yapı kurmak istedim. Bizim işimiz sistematik, mutlak doğruları olan bir iş değil. 2+2=4 diyebileceğimiz bir bankacı ve fizik mühendisi gibi genel geçerli doğrular yok. Bizim yaptığımız iş tamamen yaratıcılık, vizyon ve bence iyi bir modda olmaya bağlı. Enerjiyle çalışıyor, enerjiyle üretiyoruz. Bu yüzden ekibimin “mutlu olması”, yüksek ve pozitif enerjide olması benim için çok önemli. Dünyanın en negatif ruh halindeyken bile formüllerle çok zor bir matematik işlemini çıkarabilir fakat bizim işimizde çok basit bir kreatif görseli yaratamayabilirsiniz. Bu yüzden sabah 9-akşam 7 ofise giriş-çıkış saatlerimiz, veya pazartesi-cuma fix çalışma günlerimiz yok bizim. Yapılması gereken iş yapıldığı sürece çalışanlarımıza asla ekstra yük bindirmiyor, onları alışmış kalıplarla sınırlandırmıyoruz. Amacım herkes için mutlu bir çalışma ortamı ve sistemi yaratmak. Şimdiye kadar da bu sistemden oldukça verim aldığımızı söyleyebilirim.
İşinizin sizi en mutlu eden yanı?
Kısaca; her gün yeni şeyler öğrenmek, şahane insanlarla tanışmak, bebekleri gibi büyüttükleri markaların serüveninde onların elinden tutmak ve sürekli aktif olmak diyebilirim.
Yaratıcılığınızı nasıl besliyor, canlı tutuyorsunuz?
Ben algıları ve farkındalığı çok açık biriyim. Duyduğum bir hikaye, yaşadığım bir olay, gördüğüm bir yer, dinlediğim bir müzik kafamda bambaşka ışıklar yakabiliyor. Farklı tarz ve sektörlerde çok farklı çizgiden markalara iş hazırladığımız için konfor alanımda durmamaya, alanımın dışından beslenmeye çok alıştım. İşimiz gereği sürekli yeniliklerin, farklılıkların, başka bakış açıları ve başka fikirlerin peşindeyiz. Bu da benim zaten meraklı olan yanımı çok besliyor. Yeni insanlar tanımak, yeni hayatlar, yeni hikayelere konuk olmak, herkesin hikayesinden birer parça tatmak bana ilham veriyor. Zaten “durmak”tan da rahatsız olan biriyim, sürekli bir hareket, sürekli bir akış vardır hayatımda. Böyle olunca da her gün başka bir hikaye, her an ise başka bir ilham kaynağı oluyor haliyle.
Bir de Çırağan Sarayı ile sanat alanında bir iş birliğiniz var? Biraz ondan bahseder misiniz? Nedir tam olarak neler yapıyorsunuz?
Bu konu benim ruhumu en besleyen işlerden biri. Bu işin Türkiye temsilcisi olmam ilk teklif edildiğinde onur duymuştum, bugün de gurur duyarak devam ettiğim, güzel bir amaca hizmet için çalıştığımız keyif verici bir iş. Hamburg’un ünlü sanat galerisi Bull&Stein tarafından temsil edilen Lisa Pappon’ı, Portekizli sanatçı Bruno Jorge Monteiro e Silva ile buluşturduğumuz dev heykelleri Çırağan Sarayı’nın göz alıcı ambiyansıyla buluşturduk. Bu eserler, Saray’ın bahçesinde sergilenen ilk ve tek çağdaş sanat eserleri olma özelliğine sahip. Bu ilki gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz. Ama bizim için en büyük mutluluk, eserlerin satışından elde edilen gelirin belli bir kısmıyla Uganda ve Myanmar başta olmak üzere Afrika’da zor şartlar altında yaşayan çocuklara AClem Foundation aracılığıyla yardımda bulunuyor olmamız. Bu anlamlı projenin gerçekleşmesine yol açan TLOS Finance ve Çırağan Kempinski’nin şahane ekibiyle çalıştığımız için çok şanslıyız.
Konu çocuklar olunca duyarlılığınızı biliyoruz aslında, biraz bahseder misiniz?
Bir elin verdiğini ötekine duyurmayız biz ama üst kapalı bahsetmek gerekirse doğudaki çocuklardan yetimlere, down sendromlu çocukların eğitimine ve sosyal hayatına kadar elimden geldiğince yardımcı oluyorum diyelim. Çocuklar konusunda çok hassasım. Aziz Nesin’in de dediği gibi “Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak yerine, dünyaya daha iyi çocuklar bırakırsanız sorun kendiliğinden çözülecek aslında.”
İş ve çocuklar demişken, şu an hayatınızda olmak istediğiniz konumda mısınız? Yoksa başarı basamaklarını çıkmaya devam mı ediyorsunuz?
Ömür boyu o basamakları çıkmaya devam etmek istiyorum. Durmak, oldum demek bana göre değil. Kendimizi her gün geliştirebilecekken ve başarı da sonu olmayan bir olguyken basamakların yarısında durmak yalnızca kendi potansiyelimi limitlemek olur. Ki başarıyı yalnızca iş değil, hayat başarısı olarak ele alan bir insanım. Şu an olduğum yerden de inanılmaz mutluyum. Şahane bir aileye sahibim şükürler olsun, çok güzel dostluklar biriktirdim, kendimle ve evrenle olan ilişkim çok güzel bir seviyede. Bunlara ek olarak artık kendi ailemi kurmak çok istediğim bir şey tabii ki, benim için doğru zamanın geldiğini hissediyorum, doğru insana da evren karar verecek. Bir acelem yok. Her anın tadını çıkararak sakin ve telaşsız yaşamak bana keyif ve dinginlik veriyor.
Peki bu kadar iş yeter, sıkı spor yaptığınızı biliyoruz. Ne sıklıkla hangi sporları yapıyorsunuz?
Meşhur Selozi Bootcampimiz var artık bilmeyen yoktur heralde. Her ne kadar nazi kampında gibi hissettirse de ben bu disiplin hissine ve Selin’in spor tekniğine aşığım. Onun enerjisiyle güne başlamak 1-0 önde hissettiriyor bana. Haftada üç kez Selozi’deyim, haftada 2-3 gün de squash oynuyorum iş çıkışı, haftada bir kez de Türkiye’ye şu an yeni getirilen Versa Climber’a gidiyorum vakit buldukça.
Hobileriniz neler peki?
Epeydir vakit ayıramasam da lisanslı biniciyim, zaman buldukça ara sıra da olsa at binmek bana terapi gibi geliyor. Onun dışında spor yapmak diyebilirim, ki hobi değil aslında yaşam tarzı benim için. Yeni spor türleri, değişik hocalar, salonlar ve Türkiye’ye yeni gelen sistemler ve aletler denemek rutin spor düzenimle birlikte bana çok keyif veriyor. Ama hepsinin ötesinde tek hobim: Seyahat etmek. Yeni yerler, yeni insanlar keşfetmek.
Seyahat rotanızda neresi var şu an?
Kış bitmeden İsviçre ve Dubai var aklımda. Hem biraz iş hem de biraz tatil için ikisi de.