© Copyright 2018 Mag Medya
blank
Başa Dön

Artera Mimarlık ve İç Mimarlık İç Mekânların Kimliği

Artera Mimarlık ve İç Mimarlık İç Mekânların Kimliği

Artera Mimarlık ve İç Mimarlık’tan Mimar Ekin Arca Çavuşoğlu, iç mekânlarda fonksiyonalite kavramını MAG Okurları için detaylandırıyor.

 Mimarlığın baş prensiplerinden biri olan fonksiyonalite kavramını biraz açar mısınız?

Mimarlık, bir mekânın fonksiyonel olmasına, doğru çalışmasına yönelik öncelik veren, bu doğrultuda işlev gösteren bir branş lakin herhangi bir mekân çözümlenirken daha geniş mercekli bir karar mekanizması ile bağlantılı hareket edildiğini ya da edilmesi gerektiğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu karar mekanizması elbette kent ölçeğinden başlayıp evlerimizdeki en küçük alanlara kadar uzanan bir tasarım ilişkisinin temellerini oluşturuyor.

Sizce bu nasıl bir ilişki ve temel dayanağı nedir? Mekânlar kent ölçeğinden insan deneyimine nasıl taşınıyor?

Bunu şu şekilde açıklayabiliriz: Biz her daim insan odaklı çözümler üretiyoruz; her adım, içinde sosyal ilişkilerin filizlenebileceği fiziksel yapılar ortaya koymak adına atılıyor. Burada belli başlı kuralların bulunduğunu söylemeliyim. Bunlardan ilki elbette kullanıcı ihtiyaçlarını ve sosyal dinamikleri gözetmektir. Bir diğeri kamusal ve özel alan arasında bulunan dengeyi ve oranları doğru bir şekilde oturtabilmektir. Elbette bunları yaparken bağlam ve kültürel mimarinin kimliğini korumamız hayati önem taşıyor, çünkü biz mekânları kent kimliği sayesinde insan deneyimine sunarız. Diyelim ki eviniz flora bakımından yetersiz, fonksiyonel olarak çarpık bir dağılım içeren, doğal ışıktan mahrum bir çevrede yer alıyor. Burada aklınıza gelecek ilk sorunlardan biri sürdürülebilirlik konusunda yaşanacak problemler olur. Yapılacak ilk şey ise, biraz önce bahsettiğim gibi bu makro planlamanın, yani şehirleşmenin doğru bir temel üzerine oturtulması olabilir. Hiç kimse bu şekilde soğuk ve cansız bir yerde hayatını sürdürmek istemez. Bunun önüne; iklim değişikliğine dayanıklı, enerji verimliliğine önem veren, kentsel mobilite ve sirkülasyon düzenlemelerinin doğru şekilde oturtulduğu stratejiler ile geçilebilir. Biz bu ilişkiyi evlerimize tıpkı geniş ölçekte olduğu gibi türevi stratejiler ile doğru parçaları yan yana getirerek kuruyoruz, tıpkı mimari bir yapboz gibi bağlantıların net ve açık olmasına hem kent ölçeğinde hem de evlerimizde dikkat etmemiz gerekiyor.

Bu ölçekteki kararlar evlerde nasıl yer ediniyor? Bu geçiş gözlemlenebilir mi?

Elbette ki bunu rahatlıkla görebiliriz. Mimari yapı ve tasarım ilkeleri her ölçeğe indirgenebilir, hatta bunu resim yaparken yahut şiir yazarken bile ritim, tekrar ve farklılaşma gibi kavramlar ile ortaya çıkarabiliriz. Soruya geri dönecek olursak, bir alanı üst ölçeğe entegre etmenin en kolay yollarından biri esnek mekân tasarım prensiplerinden geçer, bu da multifonksiyonel hizmet verebilen iç mekânlar tasarlanarak hazırlanabilir.

Bu konuda spesifik örnekler verebilir misiniz?

Okurlarımızın da akıllarında canlandırabileceği, karma kullanım programlarına sahip bir proje hayal edelim. Bu yerleşkede esnek ofis ve çalışma alanları olan, açık ofis düzenine kolayca dönüştürülebilen, hareketli bölmelerle ayrılabilen alanlar mevcut olabilir. Modüler mobilyalar, toplantı odalarını bireysel çalışma alanlarına ya da dinlenme köşelerine dönüştürme imkânı sunabilir.

Aynı zamanda bu taktiği dönüşebilen konutlar ve yaşam alanları üzerine de yorabiliriz. Stüdyoların çeşitli teknolojik altyapı sistemleriyle iki veya üç odalı dairelere dönüştürülmesi de var olabilecek bir çözüm. İç mekânlarda fonksiyon, yer tasarrufuyla direkt bağlantılı ve doğru orantılıdır; ne kadar yerden tasarruf ederseniz, fonksiyon da iç mekânlarınıza bir o kadar hizmet eder. Burada, formun fonksiyonu takip etmesi gerekliliğini elbette göz önünde bulundurmak lazım. Çekilebilir yataklar, açılır kapanır masalar, gömme dolaplar gibi yer tasarrufu sağlayan mobilyalar ve sosyal mekânlarla bütünleşmiş, girift hale getirilebilen özel yaşam alanları bu amaçlar dâhilinde kullanılabilir.

Daha kalabalık kullanılan toplu alanlarda nasıl çözümler izlenebilir? Bunların günlük hayatta örnekleri mevcut mu?

Burada aklıma gelen başlıca mekân türleri kütüphane, kafe, sergi alanları, İngilizceden günlük hayatımıza girip yerleşmiş olan co-working kavramı ve türevi alanlar. Sergi alanları aynı zamanda dinlenme için kafe yahut okuma alanlarına özel tasarlanmış bölmeler ile ayrılabilir. Her karma kullanım yüksek teknoloji altyapısı gerektirmez. Örneğin; Eately, İtalya’da bulunan, insanların hem pazar alışverişi yapabildiği hem de yemek yerken sosyalleşebildiği modern bir konsepttir. Biz pazarlarımızda neden böyle bir çalışma görmeyelim? Bu çok önceden beri var olan, Antik Yunanistan’da karşımıza Agora olarak çıkmış çarşı konseptinin yalnızca yemek ve alışveriş üzerine evrimleştirilip günümüze adapte edilmiş versiyonudur. Başka bir örnek ise The Wing adı altında başkenti Washington DC olmak üzere Amerika’nın çeşitli eyaletlerinde sadece kadınlara hizmet veren ve fitness, pilates, yoga gibi spor hizmetlerinden faydalanabilirken aynı zamanda sosyalleşebilecekleri bir ortam oluşturan, çeşitli ortak çalışma alanları sunan sosyal bir kulüp ve komünitedir. Berlin’de bulunan Betahaus daha farklı bir sergi deneyimi sunar; Paris Station F, bir teknoloji girişim merkezi görevi görürken aynı zamanda yine bir sergi fonksiyonu barındırır.

Konuyu özetlemek gerekirse, kısaca neler söyleyebilirsiniz?

Günümüzde mekân adaptasyonu, büyük ölçekten küçük ölçeğe doğru ilerleyen, karma kullanım projelerinde kullanıcıların farklı ihtiyaçlarını karşılayan, esnek ve entegre tasarımları ön plana çıkarır. İç mekân tasarımında kullanılan modüler mobilyalar, taşınabilir bölücüler, akıllı teknolojiler ve dijital enstrümanlar, mekânların daha işlevsel ve çok yönlü hâle gelmesini sağlar. Bu yaklaşımlar, hem çalışma, sergi, kafe hem de sosyal etkinlik ve özel yaşam alanlarında kullanıcı deneyimini iyileştirirken, farklı işlevlerin bir arada uyum içinde çalışmasını mümkün kılar. Böylece, mekânsal tasarımda daha sürdürülebilir, esnek ve dinamik çözümler geliştirilir. Kent ölçeğinde tasarlanan bir stratejinin akıllıca uygulanarak bu kademelere getirilmesi katiyen tesadüf değildir zira iç mekânlar bu stratejinin dallanmasından faydalanır. Bu dallanmalar, günümüzde birçok çeşidi bulunan farklı mimari akımlardan biri olan ve çoğunlukla tercih edilen minimalizm kavramını doğurmuştur. Bu yüzden makro-mikro ilişkisi her daim göz önünde bulundurulmalı ve tasarımlarımız bu yönde ilerlemelidir.

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.