Alp Mahir Akyüz Sabırla Gelen Başarı
Misafirlerine beklentilerinin üzerinde bir konaklama deneyimi yaşatan Mövenpick Hotel Ankara’nın Genel Müdürü Alp Mahir Akyüz, sektöre yönelişine ve aldığı eğitimlere de değinerek gelecek planlarını ve başarılarının altında yatanları MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Öncelikle kendinizden biraz bahseder misiniz? Eğitimleriniz neler?
1975 yılında Ankara’da doğdum. Ankara Üniversitesinde hukuk eğitimine devam ederken, daha çok arzuladığım turizm ve otelcilik sektöründe ilerlemek adına Bilkent Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği lisans bölümüne geçiş yaptım. Öğrenimim sırasında Ankara Hilton otelinde çalışmaya başladım. Okul ve iş hayatını eş zamanlı sürdürerek geçirdiğim iki buçuk sene içerisinde, Gazi Üniversitesi bünyesinde İşletme Yüksek Lisans programını da tamamladım. Akabinde Swissôtel Ankara, Swissôtel Chicago, Swissôtel the Bosphorus İstanbul otellerinde ön büro, kat hizmetleri, SPA, bilgi işlem ve yiyecek içecek bölümlerinde departman müdürlükleri yaptım. Bu süreçte dönemsel projeler kapsamında Çin, İsviçre ve Almanya’da beş yıldızlı otellerde görevler üstlendim. 2017 yılı itibarıyla Wyndham Grand İstanbul Levent otelinde genel müdür yardımcılığı pozisyonunu aldım. Yirmi dört senelik otelcilik deneyimimi takiben Accor Otelleri bünyesinde yönetilen Mövenpick Hotel Ankara’ya geçtiğimiz yıl genel müdür olarak atandım.
Turizm sektörüne yönelirken motivasyonunuz neydi? Kaç yıldır bu sektördesiniz?
Turizm ve otelcilik sektörünün dinamik yapısı, aynı çatı altında birçok farklı iş kolunu barındırması, hem yerli hem de yabancı konuklarla sürekli iletişim imkânı sunması benim bu sektöre yönelmemde etkili oldu. Tüm dünyada geçerli bir meslek olarak farklı ülkelerde iş imkânları sunması elbette diğer bir önemli motivasyon unsuru idi. Yirmi dört yıldır severek çalıştığım bu sektörde hem insanları hem de kendimi tanıma fırsatı buldum. İnsan kaynakları, satın alma, finans, kalite yönetimi, hijyen ve gıda güvenliği, teknik servis gibi birçok farklı konuda detaylı bilgi sahibi olarak, ekip ruhu ve takım çalışması ile birçok başarıya imza atma şansı yakaladığım için mutluyum. Hiç eksilmeden devam eden bu enerji ile geleceğe de heyecanla bakıyorum.
Mövenpick gibi dinamik bir kuruluşta yönetici olmanın hızına nasıl yetişebiliyorsunuz? İş hayatınızdaki prensipleriniz neler?
Otelimizi ziyaret eden konuklarımıza en üst düzeyde konukseverlik ve tutarlı şekilde beş yıldız kalitesi sunmayı başarmak elbette son derece detaylı planlama, eğitim, kontrol ve iyileştirme süreçlerini gerektiriyor. Her ne kadar dışarıdan bakıldığında hemen hissedilmese de, otel yönetimi çok fazla detay içeriyor. Yıl boyunca her gün yirmi dört saat hizmet vermek, bu süreçte hem misafirlerimizin beklentilerini karşılamak hem de ekibimizin ihtiyaçlarını yönetmek, geniş bir bilgi birikimini, hızlı düşünmeyi, çözüm odaklı davranmayı, hedefe odaklanmayı, proaktif hareket etmeyi, değişime ayak uydurmayı ve gerektiğinde esnek yaklaşımı gerektiriyor. Mövenpick Hotel Ankara’nın hızlı temposu bana keyif veriyor. Titiz bir planlama ile özverili çalışma sonucu verimli geçen bir günün hazzı, işimizin en güzel yanını oluşturuyor. İş hayatındaki en öncelikli prensiplerim; karşılıklı saygı ortamı yaratmak, adil ve dürüst olmak, etkili iletişimi ön planda tutmak, empati kullanarak misafir odaklı davranmak, sürdürülebilir şekilde çalışmak ve değişimi tetikleyerek sürekli gelişimi sağlamak olmuştur. Bunların yanı sıra, çalışma ortamının temiz ve düzenli olması, etik kurallara uyum, nezaket ve yardımlaşma ile dakiklik diğer önem verdiğim konulardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Nerede karşılıklı sevgi ve saygı varsa, orada itimat ve itaat vardır. İtimat ve itaatin olduğu yerde disiplin vardır. Disiplinin olduğu yerde huzur, huzurun olduğu yerde başarı vardır.” sözü benim için her zaman yol gösterici olmuştur.
İş akışı içerisinde her gün öncelikle otelin tüm alanlarını gezerek fiziki yapıyı kontrol etmek, bu esnada hem konuklarımız hem de ekibimiz ile iletişim kurmak en önem verdiğim aktivitedir. Güne başlarken tüm departman liderleri ile bir araya gelerek hem bir önceki günü değerlendirmek, böylece gerekli aksiyonları kararlaştırmak, hem de önümüzdeki aktiviteleri planlamak verimli çalışmanın bir diğer önemli adımıdır. Akabinde farklı departmanlar ve konular ile ilgili takip notlarımı inceleyerek süreçleri tamamlamak ya da ilerleme sağlamak adına çalışmalar yaparım. Elbette otel dışında gerçekleştirdiğimiz tanışma ve tanıtım amaçlı ziyaretler de son derece önemlidir.
Hizmet kalitesi, misafir memnuniyeti, finansal yönetim, fiyatlandırma gibi birçok konuda rutin toplantılarımızı kısa ve verimli tutmayı amaçlarım. Bunların yanı sıra günlük operasyonda önemli miktarda zaman alan ve otelciliğin kanımca en zevkli tarafını oluşturan, problem çözme aktiviteleri ile ilgilenirim. Örneğin; tedarik sürecinde yaşanan bir zorluk veya teknik bir aksaklık ile ilgili yaratıcı çözümler geliştirmek ve süreçleri yöneterek mümkün olan en iyi sonuca ulaşmak benim için keyif vericidir. Diğer bir örnek ise, en üzücüsü de olsa, fırsata çevrilebilen bir misafir şikayetine çözüm üretmektir. Elbette hizmet ürettiğimiz sektörümüzde bu gibi durumlar zaman zaman yaşanabilmektedir. Önemli olan; sorunların kaynağını tespit etmek, konuklarımızın beklentilerini tam olarak anlamak, düzeltici ve önleyici önlemleri alarak kayıt altında tutmak ve misafirlerimizin sadakatini daha da artıracak şekilde gerekli telafileri sağlamaktdır. Otelciliğin en güzel yanı işte budur. Severek ve yüreğinizi koyarak çalıştığınızda, zamanın nasıl geçtiğini bile anlamazsınız, hiç sıkılmazsınız ve günün sonunda tatlı bir yorgunlukla karışık mutluluk hissedersiniz.
Turizmde önümüzdeki sezon için beklentileriniz neler?
Turizm, ülkemizin önde gelen gelir kaynakları arasında yer alıyor. Bilindiği üzere sektörümüz, sosyopolitik sorunlardan, ekonomik dalgalanmalardan, salgın veya savaş gibi global olaylardan yüksek seviyede etkilenen hassas bir yapıya sahiptir. 2019 yılı sonunda başlayan pandemi nedeniyle turizm sektörü iki yıl süren ciddi bir duraklama yaşamıştır. Geçtiğimiz yaz ayları itibarıyla ise tekrar eski performasına kavuşmuş, hatta üzerinde çıkmıştır. Ne var ki; ülkemizde yakın zamanda gerçekleşen son derece üzücü deprem felaketinden de ciddi şekilde etkinlenmiştir. Bu zor süreçte, tüm otellerimiz depremzede vatandaşlarımıza odalarını açarak, ücretsiz hizmet sağlayarak, canıgönülden destek vermiştir. Hatta otelimiz çalışanları ve aşçılarımız bölgeye giderek gönüllü şekilde yardım çalışmalarına katılmıştır. Önümüzdeki sezona ise büyük bir umutla bakmaktayız. Heyecanlı bir seçim süreci yaklaşıyor ve özellikle başkentimiz Ankara’da hareketliliğin artması bekleniyor. Bu yıl boyunca hem iş hem de turistik amaçlı seyahat eden, yerli ve yabancı ziyaretçilerin sayısında artış bekliyoruz. Ülkemizin tarihi zenginliği, doğal güzellikleri ve sunduğu ekonomik iş birliği fırsatları ile birleşen ünlü konukseverliği düşünüldüğünde, turizm ve otelcilik sektörünün kuvvetlenerek ilerlemeye devam edeceğine inanıyoruz. Bu noktada en önemli odak noktamızın kaliteli ve eğitimli sektörel iş gücü yaratmak olduğunu düşünüyorum. Özellikle yeni nesillerin gelişmini desteklemeli, zevkli bir çalışma ortama yaratmalı, çevreye duyarlı, sürdürülebilir ve anlamlı hedeflerle motive ederek sektörel bağlılığı artırmalıyız. Bu yaklaşımın biz deneyimli otelcilerin en büyük sorumluluğu olduğu kanatindeyim. Turizm ve otelciliği; dünya barışı, gelişimi ve mutlu bir yaşam ortamı oluşturulmasına katkı sağlayan önemli bir sektör olarak görüyorum.
Mövenpick Ankara ile ilgili gelecek planlarınızda neler yer alıyor?
Ekip arkadaşlarımıza “Heartist” adı veriyoruz. Bu kelime İngilizce’de “kalp” ve “artist” kelimelerinin bir birleşimi ve bünyesinde yer aldığımız Accor Grubunun yarattığı bir olgu. Yürekten gelerek yani içtenlikle üretilen hizmeti, bir sanatçı edası ile sunmak anlamına geliyor. Her bir “Heartist”, kişiye özel bir hizmet deneyimi yaratmak hedefiyle çalışıyor. Benim için bir “Heartist” ile iletişim kurup ihtiyaçlarını anlamak, kendisini gerekli bilgi ve beceri ile donatarak motive etmek, böylece misafirlerimize tutarlı ve üstün hizmet sunmak, başarının ön koşulunu oluşturuyor. Bu nedenle öncelikle ekip ruhunu güçlendirerek, doğru kişilerle ilerlememiz, karşılıklı saygı, dayanışma ve iletişimi güçlendirmemiz, misafir memnuniyetini geliştirmemizi garanti altına alacaktır. Bu süreçte Accor Grubu bilgi birikimimiz, uluslararası eğitim sistemlerimiz, Mövenpick marka standartlarımız ve misafirlerimize her konaklamada büyük avantajlar sunan
“ALL-Accor Live Limitless” sadakat programımız bize büyük katkı sağlamaktadır. Eş zamanlı olarak da, hem teknolojik sistemlerimizde hem de teknik alt yapımızda sürekli iyileştirmeler ve yatırımlar yapmaya devam etmekteyiz. Amacımız her zaman, misafirlerimize beklentilerinin üzerinde bir konaklama deneyimi yaşatırken, kapsamlı çevre dostu uygulamalarımızın bir kanıtı olan uluslararası “Green Globe” Sertifikamız ve Sürdürülebilir Turizm Sertifikamız ile belgeli şekilde çevreci ve sürdürülebilir turizme katkıda bulunmak olacaktır.
Yurt dışındaki oteller ile Türkiye’dekileri karşılaştırdığınızda gözünüze çarpanlar neler oluyor?
Dünya her geçen gün küçülüyor ve bilgi teknolojileri hızla yayılıyor. Dolayısı ile bu manada ülkeler arası ayrımlar da belirsizleşiyor. Oteller arasında fark yaratacak uygulamalar, dekorasyon veya teknolojik alt yapı gibi fiziki faktörlerden ziyade, insani ve duygusal faktörler olarak ortaya çıkıyor. Bu noktada ülkemizin geçmişten günümüze süregelen ve iyi bilinen bir konukseverliği var. Bunu korumamız ve geliştirmemiz elbette gereklidir. Genç nesilin turizm ve otelcilik sektörüne olan ilgisini artırmak adına sürekli çaba göstermemiz de önem kazanıyor. Yeni nesil meslektaşlarımız, kendilerini geliştirebilecekleri, mutlu ve eğlenceli çalışabilecekleri, kaliteli bir yaşama katkıda bulunabilecek ve özellikle de dünyamız ve doğa için anlamlı adımlar atan bir işletmede yer almak istiyor. Aslında otelcilik sektörü de tüm bu imkânları insanlara sunabiliyor. Geleneksel konukseverliğimize sahip çıkarak daha da geliştirmek için otellerimizde insan kaynakları başta olmak üzere tüm deneyimli yöneticilere büyük görev düşüyor. Gerekli planlama, samimi yönlendirme, tutarlı destek ve motivasyon sağlayıcı yeni yöntemler ile bunu gerçekleştireceğimize inanıyorum.
Turizm ve otel işletmeciliği alanında ilerlemek isteyen gençler için tavsiyeleriniz neler olurdu?
Sadece turizm ve otelcilik değil tüm alanlarda gençlerimiz zaman zaman sabırsız davranabiliyor. Aslında bu elbette kötü bir şey değil. Bir an önce kendini geliştirerek yeni görevler almak arzusuna sahip olmak güzel ve gerekli bir his. Sadece bazı yetenekler zamanla ve farklı deneyimler ile gelişiyor. Bu nedenle gençlerimize daha sabırlı ve tutarlı olmalarını öneriyorum, çünkü çok sık iş değiştirmek, başarısızlık algısı yaratıyor ve daha iyi fırsatlar yakalamayı engelliyor ya da geciktiriyor. Bunun yanı sıra genç meslektaşlarımızın kişisel gelişimleri için daha net adımlar atmaları gerektiğini düşünüyorum. Üzülerek şahit oluyorum ki, turizm sektörü için büyük avantaj sağlayan yabancı dil becerileri gençlerimizde yeteri kadar hızlı gelişim sergilemiyor. Sektörümüzün en heyacan verici yanlarından olan, tüm dünyada otellerde görev alarak yeni yerler keşfetmek, yeni insanlarla tanışmak elbette en az bir hatta tercihen daha fazla yabancı dil becerisi gerektiriyor. Yine tüm bunlara ek olarak, otelcilikte üst düzey görevlere hazırlık ve bu süreçte rekabette ön planda kalmak amacıyla diğer kişisel gelişim fırsatları yaratılması da mümkün görünüyor. Zira günümüzde her konuda online eğitimler, alanında uzman ve ün sahibi eğitim kurumları tarafından sunuluyor ve sertifikanladırılıyor. Ek olarak, turizm ve otelcilik alanında ilerlemek isteyen gençlerin, bu alanda çalışan sosyal toplam kuruluşlarında görev alması da elbette hem profesyonel çevrelerini genişletmelerini hem de bilgi kaynaklarını artırmalarını sağlıyor. Başarıya ulaşmak için her meslekte olduğu gibi turizm alanında da sevmek, gönül vermek, odaklanmak, etkin iletişim kurmak ve yenilikler yaratmak gerekiyor.