Modaya Mybestfriends İmzası Ayşegül Afacan Köksal
Mybestfriends’in Kurucusu ve Kreatif Direktörü Ayşegül Afacan Köksal ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Yaratıcı ve sıra dışı tasarımları sayesinde çıkardığı her yeni koleksiyonla “Mybestfriends Kadını”nın takdirini yeniden kazanan iş insanı, iş hayatında yakaladığı başarıdan genç tasarımcılara olan tavsiyelerine, moda sektörünün geçirdiği dönüşümden günlük yaşamına kadar birçok konuda sorduğumuz soruları MAG okurları için büyük bir içtenlikle yanıtladı.
Hayatta olduğum sürece üretmek, yenilenmek ve daha ileriyi merak edip gitmek olmazsa olmazlarım.
Pandemi sürecini nasıl geçirdiniz? Size neler kattı?
Pandemi boyunca evde kaldım ve daha önce zaman bulamadığım ama yapmayı istediğim pek çok aktivite için kendime, aileme ve en önemlisi izleyicilerime zaman ayırdım. “Bambaşka bir Ayşegül gördük.”, “Bu süreçte samimiyetinizi, doğal ve içten karakterinizi tanıma fırsatı bulduk.” diye her gün yüzlerce mesaj alıyorum ve gerçekten çok mutlu oluyorum. Kişisel anlamda, sanat üzerine yoğunlaşıp seminerlere katıldım. Bu beni daha da derin bir tasarım sürecine yönlendirdi. Aslında bu süreçte ben de kendimi, pek çoğumuz gibi, defalarca yeniden buldum. Zaten son bir senede, hayata bakış açım ciddi anlamda sadeleşmeye başlamıştı. Büyümek için küçüldüğüm, minicik olduğum bir süreçten geçtim. İnanın, pandemi bana ne kadar doğru bir karar aldığımı bir defa daha hatırlattı. Elbette korktum; hasta oldum; panik oldum; çok güldüm, çok eğlendim, çok ağladım, çok bağlandım, çok uzaklaştım; her şeyi karakterim gereği en uçta yaşadım. Kendimi sevdim, doğaya bin kere daha aşık oldum. Bence bu söylediklerim bunları okuyan pek çok kişinin duyguları ile benzerdir. Toparlayacak olursam; bu süreçte var olana şükretmeyi, ne kadar plan yaparsak yapalım bazen sadece doğanın kanunlarının galip geldiğini, daha çok sabretmeyi ve tüm bu süreci daha fazla insanla paylaşmanın güzelliğini yeniden keşfettim.
Mybestfriends markasının gelecek hedefleri bu süreçten sonra nasıl olacak?
Mybestfriends daima yeniliklere ve değişime açık bir marka. Kendimizi sürekli gelişime açık ve hantallıktan uzak tutmaya çalıştık. Oyun alanımız geniş olunca da, hızla yeni normale uyum sağlayabildik. Bundan sonra da değişen müşteri psikolojisi ile daima uyumlu olacak şekilde kendimizi yenileyerek değişen dünyaya adapte olmaya devam edeceğiz.
Moda sektöründe sosyal medyanın gücünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mybestfriends, Türkiye’de sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanan ilk markalardan birisi oldu. İsmini bu mecrada da duyurarak başarıya ulaşmış bir marka olarak, bu gücün sektör açısından öneminin yadsınamayacak derecede büyük olduğunu belirtmeliyim. Moda artık her gün baktığımız o küçük ekranların içerisinde dönüyor. Ekranda olduğun kadar varsın, var olduğun kadar ekrandasın. Trendlerin ve markaların hepsi aldıkları beğeni ile öne çıkıyor ve bu şekilde takip edilmeleri daha kolay bir hal alıyor. Bu durumun, teknolojinin moda sektörüne sunduğu en büyük artı olduğunu söyleyebilirim. Hayatımızla böylesine iç içe girmiş olan sosyal medya, ister istemez sizi de bu dünyaya dahil ediyor.
Moda dünyasında online defileler de düzenleniyor. Bu durumu nasıl buluyorsunuz? Online olarak defile yapmak sizce kullanıcıları ve markaları nasıl etkileyecek?
Değişen dünya standartları ile uyumlu olunması adına atılan bu adımı dahice buluyorum. Bir şekilde hayat devam ediyor ve onca emek verilerek yaratılmış koleksiyonları insanlarla paylaşamamak çok üzücü olurdu. Uzun bir süre daha kalabalık toplulukların bir araya gelemeyeceğini düşünürsek, online defile çok mantıklı bir seçenek. Modayı takip edenler için çok önemli koleksiyonları kaçırmadan izlemek için kullanılabilecek bir alternatif. Bu şekilde markalar da izleyicilerinden uzak kalmadan ortaya çıkardıkları işi tüm dünyaya sunabiliyorlar. Neresinden bakarsak bakalım, moda tarihi için devrim niteliğinde bir hareket! Belki de bir mihenk taşı niteliğinde olacak ve bundan sonra defile dışında da birçok moda etkinliği online bir versiyona dönüşecek. Bu heyecan verici bir şey.
Mybestfriends olarak sosyal sorumluluk projelerini de destekliyorsunuz. Bu çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Mybestfriends olarak elimizden geldiğince sosyal sorumluluk projelerinin içerisinde yer almaya çalışıyoruz. Ekip içerisinde bile en sevdiğimiz ve tekrarladığımız söz “Sharing is caring.”dir. Paylaşmak değer vermektir. Biz bir aileyiz ve aileler daima birbirini kollar. Bu mantıkla yola çıkıp, bir yerlere elimiz ulaşsın istedik. Bu noktada da MİKADER ve EPOS7 Derneği ile güzel çalışmalar yaptık.
Bunun dışında Avustralya’da gerçekleşen dev yangınla mücadeleye, yaptığımız satışlar ile destek olduk. Her dönem bir yerlere yardım etmek istiyoruz. Bu yüzden sürekli yeni arayışlar içerisindeyiz. Bu hep böyle devam edecek. Yeni koleksiyon bizim için aynı zamanda yeni sosyal sorumluluk projeleri demek. İlerleyen günlerde başka bir projemiz daha var. Hayatlarımız biraz daha rayına oturunca o projeye yeniden başlayacağız.
Tasarımcı olarak sizin en çok takip ettiğiniz tasarımcılar kimler?
Zekasına ve kurgusuna hayran olduğum o kadar çok kişi var ki… Son zamanlarda radarımda endüstriyel tasarımcılar ve mimarlar bulunuyor. Moda tasarımcıları içerisinde kendimle, kadına yaklaşımı açısından, yakınlık kurduğum isimleri takip ediyorum. Pheobe Philo, Simon Porte Jacquemus, Stella McCartney, Hakan Yıldırım, Miuccia Prada, Dries Van Noten ve Hedi Slimane’in kitleleri etkileyen bakış açılarına hayranım.
Tasarımlarınızı hazırlarken en çok nelere dikkat ediyorsunuz?
Benim için her şey bir hikaye ile başlıyor. Hikayemi kurgularken, genellikle fantastik bir boyutu oluyor. Sonra kahramanları giydirmeye başlıyorum. En önem verdiğim nokta tasarımlarımın hikayemi yansıtıyor olması. Özgün, sade, şık, konforlu ve daima güçlü parçalar tasarlamayı seviyorum. Tüm ekibim bir sandalyenin formundan yola çıkıp, nasıl koleksiyon oluşturduğumuzu çok iyi bilir. Hikayemi tüm tasarım ekibim ile paylaşıp, aynı film setindeymişiz gibi hissetmelerini sağlarım, ardından hepimiz birer yönetmen oluruz.
Müşterilerinizin taleplerini, arzularını nasıl tespit ediyorsunuz? Koleksiyonlarınızda herkese hitap edecek içerikleri nasıl oluşturuyorsunuz?
Koleksiyon aşamasında beklentiye yönelik olmasından çok hikayemle uyumlu tasarımlar çiziyoruz. Koleksiyonun her şeyden önce beni tatmin etmesi gerekiyor. Ardından kalıp ve üretim sürecinde uyumlu hale getirme çalışmaları başlıyor. Belki de buradaki en önemli şey, ekibimizin sadece kadınlardan oluşması. Koleksiyon ortaya çıkarken fikir alışverişlerimiz oluyor. Herkesin tarzı ve vücut tipi farklı olduğu için beğeniler ve ihtiyaçlar da farklılık gösteriyor. Bu noktada çeşitlilik önemli. Olabildiğince alternatif ürünler yaratıyoruz. Bunun yanı sıra showroomumuzu ziyaret eden herkesle bire bir ilgilenen bir satış ekibimiz var. Müşterilerimizden gelen öneri, istek veya eleştirileri bize iletiyorlar. Koleksiyonlarımızı bu geri dönüşleri de dikkate alarak şekillendiriyoruz. Günün sonunda “Mybestfriends Kadını”, giydiği kıyafetin içinde kendini çok konforlu, şık ve güçlü hissetmeli. Bunun için sürekli revizeler yaparak o mükemmel silüet ve his için çalışıyoruz.
Türkiye’de moda sektörünün durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gerçekten çok yetenekli genç tasarımcılarımız var. Ancak ne yazık ki Türkiye’de tasarım değil, fason üretimin ağırlıkta olduğu bir moda sanayisi var. Bu şu demek oluyor; yeni yetenekler, özgün tasarımlarını ortaya koyamadan sektörün ve trendlerin kurbanları oluyorlar. Yüksek maaş ile çalıştıkları ihracat firmaları ya da AVM markalarında yüksek standartlara kavuşuyorlar. Kendi markalarını kurabilecekleri, destek alabilecekleri platformlar yok denecek kadar az. Bu da Türkiye’de az sayıda tasarım markasının gelişmesine sebep oluyor. Sanata ve tasarıma verilen değer arttığında, emek hırsızları ayrıştırıldığında, özgünlüğün ve orijinalliğin farkına varıldığında sektörümüzde her şey çok daha güzel olacak.
Birçok ünlü markanın yeni sezon koleksiyon tanıtımları belirli bir süreliğine ertelendi. Siz de yeni koleksiyonunuzla ilgili bir erteleme yaşadınız mı?
Pandemi başlamadan bir hafta önce yenilenen showroomumuzda yeni koleksiyonumuzu görücüye çıkarmıştık. O kısa süre içerisinde dahi ciddi bir beğeni alarak bu zamana kadarki en güçlü koleksiyonumuzu çıkardığımızı hem yurt dışındaki, hem de yurt içindeki moda eleştirmenlerinden duymak bizleri inanılmaz mutlu etti. İlk hafta “Mybestfriends Kadınları”nın da yoğun ilgisiyle karşılaştık. Ama tasarımlarımızı sadece bir hafta mağazamızda sunabildik. Sonrasında hemen önlemimizi alıp, showroomumuzu kapadık. Tanıtımlarımıza Instagram üzerinden, çok seyrek bir şekilde devam ettik. Açıkçası çok tatsız zamanlar yaşanıyordu ve o dönem hiçbir şey paylaşmak veya tanıtmak içimizden gelmedi. Bu nedenle bir süre erteledik. Fakat pandemi öncesi Mybestfriends ailesine, öncesinde aylarca çalışarak, yeni bir seri eklemiş olduk. İyi ki diyorum, çünkü koleksiyonu pandemi sürecinde şahsi hesabımdan duyurdum. Elimdeki imkanlarla tanıttım ve inanılmaz güzel yorumlar aldık. “GL” çok sevildi. Müşterilerimiz büyük bir heyecanla devamını bekliyor. Yavaş yavaş normale dönmeye başladığımız bu dönemde yarım kalan tanıtımlarımıza devam edeceğiz. Hayat devam ediyor ve biz de bir şekilde yarım kalan her şeyi tamamlamaya çalışacağız.
Sizce bir tasarımcının en çok dikkat etmesi gereken detaylar neler?
Genel olarak hangi marka için çalışıyorsa o markanın kadınını çok iyi analiz etmiş olmalı. Özgün, show ürünleri dışında, giyilebilir ürünler tasarlamalı. Hazırladığı koleksiyonda bütünlüğü yakalamalı; yenilikçi, gelişime açık ve sürdürülebilir bir anlayış benimsemeli.
Moda sektörüne yeni atılanlar için önerileriniz nelerdir?
Öncelikle hangi sektör olursa olsun, her neye atılıyorsanız, en başından gerçekte ne istediğinize odaklanın. Para mı, unvan mı, kariyer mi, iyi bir tasarımcı olmak mı, iyi maaş almak mı; yoksa hepsi mi? Daha sonra ulaşılabilir hedefler belirleyin ve hedeflerinizi hep güncelleyin. Moda sektörüne ne olarak atılacağınız o kadar önemli ki, ben bir tasarımcı olarak bu kişilere seslenmek istiyorum. Bakın, çok iyi bir tasarım gücünüz olabilir; ama kendinizi ifade edemedikten sonra asla değerinizi ortaya koyamazsınız. Hem iyi bir tasarımcı, hem de iyi bir işletmeci gibi düşünmeye başladığınız gün, bu dergi sizinle röportaj yapıyor olacak; tüm kalbimle söylüyorum. Özgün olun ve kendinize inanın; çok çalışın ve asla vazgeçmeyin; ama pazarı da iyi takip edin. Diyorum ya, iyi bir tasarımcı aynı zamanda iyi bir işletmeci olmalıdır.
Yoğun bir tempoda çalışıyorsunuz. Kendinize nasıl zaman ayırıyorsunuz?
Bir süredir ayıramıyordum. Ne kadar planlı olursanız olun, bu tempoda çalışınca inanın çok zorlanıyorsunuz. Ama pandemi tokat gibi geldi. Yeni normalle kendime; “Ayşegül, sen de kendine yeni bir normal belirle.” dedim.
Günlük bakım ritüelleriniz nelerdir?
Alerjik bir bünyem olduğu için en önem verdiğim bakım ürünü nemlendirici. Hem vücut, hem yüz, hem de saç için…
Temizlik olmazsa olmazım. Asla makyajımla yatmam. Makyajım olmadığında bile yüzümü bol su ile yıkayıp, bol nemlendirici sürerim.
Hayatta olmazsa olmazlarınız nelerdir?
Aktif olmayı çok seviyorum. Hayatta olduğum sürece üretmek, yenilenmek ve daha ileriyi merak edip gitmek olmazsa olmazlarım. Asla ardıma bakmam, ama geçmişimi de inkar etmem. Yaşadığım her şeyin en güzel taraflarını anılarım olarak saklar, en kötü taraflarından da sıkı dersler çıkarırım. Öğrendiklerimi anında uygularım, yenilenirken özümü yitirmem. Sadeliğin içindeki güzellik olmazsa olmazım. Ailem, sevdiklerim olmazsa olmazım. Dürüstlük, samimiyet olmazsa olmazım. Anı yaşamak, yaşarken eğlenmek olmazsa olmazım. Liste çok uzun…
Keşke yapmasaydım dediğiniz bir şey oldu mu hiç?
Olmadı. Hem nasıl olsun ki?.. O anki Ayşegül sahip olduğu deneyimlere, o güne kadar geldiği yere gelirken yaşadıklarına göre, mutlaka alınması gereken en doğru kararı almıştır. Keşke yapmasaydım, demem; ama pişman oldum, derim. Pişmanlıklar insana aynı hatayı tekrar etmemeyi öğretmek için var. Onları da kabul etmeli ve onlardan da ders çıkarmalıyız.
Kendinizi üç kelime ile anlatacak olsanız o üç kelime ne olurdu?
Övgü dolu olabilir biraz, baştan söyleyeyim. İnsan önce kendini sevmeli ve değer vermeli. Her gün “İyi ki böyle bir kadın oldum.” diyebilmek insana müthiş bir huzur veriyor. Herkesten bu soruyu kendine sormasını istiyorum. Eğer cevap hoşunuza gitmiyorsa bir sorun var demektir. Ya geçmişi çok abartıyorsunuz, sürekli kendinizi suçluyorsunuz; ya da doyumsuz bir insansınız, asla tatmin olamıyorsunuz. Dengeyi bulun. Evet üç kelime ile: Özgün olduğu için öncü, öncü olduğu için gerçek, gerçek olduğu için samimi…
Yeni normalleşme sürecinde nasıl bir Ayşegül Afacan Köksal göreceğiz?
Biraz törpülenmiş. Dediğim gibi “İyi ki böyle bir kadın oldum.” derken şüphe varsa dengeyi bulmak gerekiyor. İş hayatımdaki merak ve ilerleme azmi ile bedenimin sağlığını dengelemeyi öğrenmem gerekiyor. Kontrolsüz bir enerjim var. Onu tek bir yöne ışınlamak yerine biraz dağıtmayı öğrenmeliyim. Yeni normalimde normalleşmeyi hedefliyorum.
Genç ve başarılı bir anne olarak çocuğunuzu meslek seçimi konusunda yönlendiriyor musunuz?
Bu dönemde meslek seçimi için onu, yeteneklerini keşfetmesini sağlayacak şekilde cesaretlendiriyorum. Bundan sonrası için de fikrimi söylerim, ama seçimlerine karışmam.
Bir süper kahraman olsaydınız hangisi olurdunuz ya da nasıl bir süper kahraman olurdunuz?
İç ses olmak isterdim. Uçabilen, görünmez olabilen bir peri olmak isterdim. Dokunduğum herkese huzur verebilen, cesaretlendiren bir peri. Düşünün; tüm olumsuzlukları olumluya çevirecek bir şeyler fısıldayan, düştüğünüzde sizi yeniden ayağa kaldıran, yapamayacağınızı sandığınızda yeteneğinizi size hatırlatan, eğlenceli ve süper güçlü bir peri… Ayrıca yetenekleri sayesinde daima iyiyi seçmeleri için kötülerle savaşan bir peri. Günümüz kahramanlarından ise kendime en yakın “Demir Adam”ı buluyorum. Teknoloji ile uçuyorum…