Çağdaş Türk Kadını ve Kıyafet
Ülkemizde halen 4 milyon kadının okuma-yazma bilmediği, 81 il valisi içinde bir tek kadın valinin olmadığı, dekolte giyen kadının taciz edilebileceğinin ifade edildiği ve “Kadın Cinsiyet Uçurum Raporu”na göre, 134 ülke içinde 126. sırada olduğumuz gerçeğinin yarattığı üzüntü ve utanç duyguları içinde, en güzel şeylere layık olan vefakar ve cefakar Türk kadınının kadınlar gününü gönülden kutluyorum.
Türk kadınının sosyal yaşamda, iş dünyasında ve siyasette hak ettiği yeri, en kısa zamanda alacağına dair olan inancımı belirterek, bu anlamlı günde kadınlarımızı yakından ilgilendiren “Çağdaş Türk Kadını ve Kıyafet” konusunda kısa bir sohbet gerçekleştirmek istiyorum. ”Biraz Nezaket Lütfen!”adlı kitabımda, detaylı olarak incelenmiş olan bu konunun sadece ana hatlarına değinmekle yetineceğim.
Sosyal yaşamda ve iş dünyasında kişilerin başarılarında son derece önemli bir yere sahip olan bir kural vardır. Bunun adı “ilk izlenim”dir. “İlk izlenim”, size tanınmış bir şanstır. Şayet bu şansı iyi kullanırsanız, başarı ve mutluluk, avuçlarınızın içine kendiliğinden gelecektir.
Birisiyle ilk karşılaşmada iyi bir izlenim yaratmanın temel kurallarından biri, “görünüş”tür. Görünüşün ilk belli, açık şekli ise kıyafettir, giyim kuşamdır. Muhatabınız sizi ilk gördüğünde, %55 oranında görünüşünüze, %35 oranında ses tonunuza, %7 oranında da sözlerinize bakarak değerlendirir. Bu, yapılan çalışmalarla ortaya koyulmuş bir gerçektir.
ABD’de bir şirkette işe alınmak için iki bayan aday mülakata tabi tutulur. Mülakat heyeti, her iki adayı da tüm alanlarda eşit olarak değerlendirir ve ikisine de aynı puanı verir. Hangisini işe alacaklarına bir türlü karar veremezler ve dışarıdan bir insan kaynakları uzmanı getirmeye karar verirler. Uzman gelir, her iki adaya bakar, onları şöyle bir süzer ve sol tarafta oturan adayı işaret ederek, “bu” der. Değerlendirme heyeti sorar, “Neden onu seçtiniz?” uzman cevap verir, “Bu bayan, çorap giymiş, diğerinde yok.” Çoraplı bayan işe alınır, hem de yüksek bir ücretle. İşte detay sayılabilecek bir kıyafet kuralının, insanın hayatını nasıl değiştirebildiğine dair çarpıcı bir örnek.
Kıyafetin temel kuralları:
- Hiçbir bayana kıyafet konusunda standart bir reçete ve öğüt vermek mümkün değildir. En doğru giyim tarzı, o bayanın kendine yakıştırdığı tarzdır.
- Bayan giyiminde gözetilecek en önemli hususlar: temizlik, sadelik ve uyumdur. İyi giyinmeyi bilen bir kadın, kendisini modanın cazibesine kaptırmayacağı gibi, kıyafetlerdeki yenilik ve değişiklikleri gözden kaçırmaz.
- Temiz, sade ve mütevazı giyinen bir kadın, daha gençlik yıllarından itibaren, vücuduna uyan elbise modelleri, kendisine yakışan renkler ve onu daha çekici yapan makyaj ve saç stili hakkında yeterli bilgiye sahip olur. Edindiği deneyimle de, nerede, nasıl, ne giyilmesi gerektiğini bilir ve bunları bir davranış kuralı olarak uygular.
- En iyi giyinen kadın, hiçbir zaman en pahalı, en lüks ve en iyi terzide dikilmiş elbiseler giyen kadın değildir. Kıyafete aşırı derecede meraklı, abartılı giyinen kadınlar, toplumun takdirini kazanan kadınlar olmadığı gibi, zaman zaman toplumdan tepki de alırlar.
Yıllar önce, memleketim olan Tekirdağ’da Makbule adında bir bayan vardı. Bankada çalışıyordu. Her gün tertemiz, pırıl pırıl giyinir ve çalışmaya giderdi. Herkes ona bakardı, bir giydiğini bir daha giymemeye çalışırdı. Ancak Makbule’nin bütün maaşını giyime yatırması nedeniyle, fakir ailesine bir katkısı olmadığını bilir, hepimiz buna çok üzülürdük. Güzel giyinmek “evet”, modayı takip etmek “evet” ama bunu ailenin bütçesini tüketmek uğruna yapmak “hayır”!
- Kadınların en çok kullandığı kıyafetler, elbise, tayyör, etek-bluz, pantolon-bluz, pantolon-kazak ve öğleden sonraki sosyal faaliyetlerinde kullandıkları abiye kıyafetlerdir. Bu kıyafetleri satın alırken dikkat edecekleri husus, kendilerine en çok yakışan renkleri tercih etmeleridir.
- Her kadının gardırobunda bulunması gereken dört temel renk: siyah, mavi, kahverengi ve gridir. Bu renkteki giysiler her zaman, her yerde, ufak bir aksesuar ilavesi veya değişikliği ile giyilebilir. Yeşil ve bordo renklerin ömürleri, bir iki mevsimle sınırlıdır. Diğer renkler, dikkat çekici olduğundan cesaret gerektirir. Yeni bir kıyafet alırken, rengin yanında mevcut aksesuarla ne derece bağdaşabileceği de dikkate alınmalıdır. Aksesuarlar, bayan giysilerinin en önemli tamamlayıcılarıdır.
Geçen ay 14 Şubat Sevgililer Günü’nde Tunalı Hilmi Caddesi’nde yürürken, gözüme uzaktan şık, güzel bir bayan ilişti. Biraz daha yaklaşınca bir baktım ki, bu bizim Nebahat. Çok yakın bir dostumun kız kardeşi Nebahat Özgen. Selamlaştık, ayaküzeri kısa süreli sohbet ettik. Kendisine bugün çok güzel göründüğünü söyledim, teşekkür etti. Bir arkadaşının ikindi çayına gittiğini söyledi ve ayrıldık. Nebahat 30-35 yaşlarında, boylu-poslu ancak vasat güzellikte olan bir bayandı. Herkesin dönüp dönüp baktığı birisi değildi. Ancak Nebahat bugün bir başka görünüyordu. Daha güzel, daha çekiciydi. Ancak bu değişikliğin sırrı neydi? Kafamı kurcalamaya başlamıştı ki, birden bire fark ettim. Nebahat, şapka takmıştı; kıyafetiyle uyumlu, çok güzel bir şapka. Bir şapka, bir bayanı bu kadar mı değiştirirdi? Şapka, kadınların en şık aksesuarlarından biridir. Kadına çok yakışır, değişik bir hava verir. Avrupa ülkelerinde eskiden bir kadının sokağa şapkasız çıkması söz konusu olamaz, bu kurala uymayan kadınlar, “hanımefendi” sayılmazdı. Ülkemizde cumhuriyetin ilk yıllarında, bayanların çoğunlukla şapkalı olduğunu fotoğraflardan görüyoruz. Halen televizyonda oynamakta olan “Hanımın Çiftliği” dizisinde, 1950’li yılların Adana’sında bayanların şapkalı olduğunu ve onlara çok yakıştığını görmekteyiz. Bugün için bir nostalji olan bu konunun tekrar canlanması için Türk bayanlarının uygun sosyal faaliyetlerde şapka giymelerini hararetle önermekteyim.
- Bayanlar, öğleden sonraki çay, kokteyl, garden parti vb. sosyal faaliyetlerde şapka giyebilirler. Keza nikah törenlerinde, resmi karşılama ve uğurlamalarda, tiyatro, opera, bale gibi sanatsal etkinliklerde de giyilebilir.
- Erkeklerin aksine, kapalı mekana giren kadınlar, şapkalarını çıkarmazlar.
- Gece elbisesiyle şapka giyilmez.
- Şapka giyen kadının, eldiven giymesi de şarttır.
- Resmi resepsiyonlarda eldiven, çıkarılmayabilir. Ancak, kabul hattında devlet başkanının eli sıkılırken, çıkarılır, sonra tekrar giyilir.
- Kadın, el sıkarken, dans ederken eldiven çıkarmaz.
- Ev sahibesi, düzenlediği bir sosyal faaliyette, eldiven kullanmayabilir.
- Eldiven, uzun ve kısa olabilir. Uzun eldiven üzerine bilezik takılabilir, yüzük takılmaz.
- Dirseğe kadar eldiven giyilen resmi yemeklerde, yemek masasına oturur oturmaz, eldiven çıkarılmalıdır.
Sohbetimizi kıyafet konusunda en çok sorulan soruyla bitirelim: “Nerede, ne zaman, ne giyilmeli?”
Bu husus, bulunulan yere, örf ve adetlere, mevsime, modaya, zevke, maddi olanaklara ve katılınacak sosyal faaliyetlerin türüne göre değişiklik gösterir:
Saat 18.00’e kadar olan sosyal faaliyetlerde çok katı kurallar yoktur. Öğle yemekleri, öğleden sonraki faaliyetler ve kabul törenlerinde bol aksesuarlı, normal boyda abiye kıyafetler önerilir.
Saat 18.00’den sonraki kokteyl, parti, resepsiyon ve akşam yemeklerinde kıyafet, uzun elbisedir. Uzun elbise, uzun etek ve bluzdan oluşan iki parçalı bir takım olabileceği gibi, “tuvalet” denen tek parçalı giysi şeklinde de olabilir. Bunlar için, renk, kumaş, biçim sorunu yoktur. Genel bir kural olarak, erkeklerin smokin ve frak giydiği davetlerde bayanlar, daima uzun elbiseler giyerler.
İş dünyasında kıyafet, ayrı bir bölümde incelenmesi gerekecek kadar teferruatlıdır.
Kadınlar Günü’nüz, kutlu olsun!